“Ah, Istanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar, aşkı ne anlar
Düşsün suya yer yer erisin eski zemanlar, eski zemanlar
Sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar, şarap rengi dumanlar
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan, Kalamış'tan”
Münir Nurettin Selçuk
İstanbul’u sevmeyeni sevmiyorum, İstanbul nasıl sevilmez anlamıyorum. Ne hayallerle geldim bu şehire, ne biçim çalıştım tutunmak için, hâlâ ne biçim çalışıyorum. Çünkü İstanbul bir deli kısrak, azıcık boşluğuna gelse atar seni sırtından. Hep tetikte olacaksın İstanbul’da, hep hazır, her şeye hazır, her mucizeye de her sürprize de hazır.
Dedim ya çok çalışıyorum tutunmak için, öyle çok ki İstanbul’u yaşayamıyorum. Ne komik değil mi İstanbul’da yaşamak için çok çalışmak ama bunca çalışırken İstanbul’u yaşayamamak… Bir tuhaf delilik hali ama vazgeçemiyorum, aşk gibi…
Çok pahalı İstanbul. Babadan kalmamışsa, kumardan gelmemişse, alnının teriyle kazanıyorsan, ne kadar kazanırsan kazan, pahalı! Kira pahalı, yemek pahalı, en acısı da İstanbul’u yaşamak pahalı. Hadi kış neyse, günler kısa diye, hava kapalı diye, televizyonda bir sürü dizi var diye geçiyor bir şekilde günler. Ama yazın, günler uzun, evler sıcakken insan kendini atmak istiyor dışarı.
Atacaksın da nereye atacaksın? Desem ki açık havada bir konsere gideyim, gitmişken de iyice bir yerden seyredeyim, bilet olmuş dört bin sekiz yüz lira. En ön değil ha, sahnedeki ne giymiş diye seçebileceğin uzaklıkta, ortalama bir yerden bahsediyorum. İki kişi gitsen dokuz bin altı yüz lira, konser öncesi bir şeyler de yesen etti mi on iki bin lira. Yok bu beni aşar, yine açık havada başka bir konsere gideyim, oturmasam da olur ayakta dinleyeyim dersen, o da olmuş iki bin üç yüz lira. İki kişi gitsen beş bin…
Konser pahalı, açık havada tiyatro izleyeyim desen, o da farksız. Biletler bin beş yüzden başlıyor, en ucuzu yedi yüz elli. Film izleyeyim desen, açık hava olunca o da beş yüzden başlıyor, kenarlar iki yüz. O kadar kenarda kalmak da iyi gelmiyor bana, hep kenarındayız zaten hayatın, hep çeperinde…
Kültür- sanat olmadı yazın sporla ilgili bir şeyler seyredeyim desen futbol hazırlık maçı biletleri olmuş bin altı yüz, o da en ucuzu. Gol diye bağıran olmasa gol olduğunu anlamazsın, oturacağın yer o kadar uzak sahaya.
Etkinlikler pahalı madem, açık havada, deniz kıyısında oturup bir şeyler içeyim desen, bir şeyler içemezsin, sadece bir şey içersin, çünkü fiyatlar almış başını yürümüş. Her şey o kadar sık zamlanıyor ki, zaten birinciyi bitirip ikinciyi isteyene kadar zam gelir.
O yüzden erteliyorum, Kalamış’ı bekliyorum ben, Kalamış Festivali’ni. Al yanına rejisör sandalyeni, getir yanında içeceğini, kurul yıldızların altında denize nazır bir yere, vursun rüzgar tenine püfür püfür, iyot koksun burnuna. Oh mis gibi… Programda ne varsa, bazen rock, bazen caz, kimi zaman klasik müzik… Üstelik üstüne böbreğini vermek zorunda kalmadan, Kadıköy’ün o neşeli kalabalığında, ister dans et, ister sarıl sevdiğine, ister sadece teslim ol sahneden gelen müziğe.
Ya da seç istediğin klasik filmi, adalar uzaktan göz kırparken sana, deniz yakamoz yakamoz uzanırken önünde, uzan yıldızların altına, kaptır kendini sinemanın büyülü dünyasına. Artık Tiffany’de kahvaltıya mı çıkarsın yoksa Chaplin’le sinema tarihine mi dalarsın, o biraz da festival programına kalmış, ama memnuniyet garanti!
Dedim ya sahnedeki kim olursa olsun, caz, rock ya da eski bir film, hiç fark etmez. Yok başka yerin lütfu ne yazdan, ne de kıştan. Az kaldı, gün sayıyoruz, bir tatlı huzur alacağız yakında Kalamış’tan, ah Kalamış’tan….
Adın her gün Adın her gün aklımda Çöpçüm tembelmiş Almamış aklımdakileri benim Sorulur mu? Sorulur mu sokağına? Bastığın yerler neresi? Delirdim derdinden senin Kadıköy’den vapurla Bursa’ya Ordan da Ege kıyılarına Giderken deniz namına Bir tek sen vardın aklımda Kadıköy’den / Salman Tin Bir insana yakışan en g ...
Kadıköy İskelesi “Kim derdi ki Kadıköy İskelesi Bu kadar içimi yakar Kim derdi ki vapurda insanlar Hüzünlerimi anlar Sen gittiğinden beri Yürüyorum yürüdüğümüz yerleri Düşününce yaşadığımız günleri Gözüm doluyor ama ağlayamıyorum Düşününce geçip giden günleri Gözyaşlarıma bunu anlatamıyorum Seni sevdiğimi Çok sevdiğimi Deliler gi ...
Buradan Uzaklara “Ne testler çözdük biz Ne yanlışlar bulduk Ne özetler okuduk da Ne çoktan seçildik Bu yalnızlar liginde Her sene üst üste Şampiyon olmuşuz da Kupalara doymuşuz da Üstelik tanışmışız da Bir Kadıköy akşamında Gidebilir miyiz dersin Buradan uzaklara” Cenk Taner/ Buradan Uzaklara “Çalışan kazanır, elması kızarır” derdi ...
Kadıköy'den İstanbul'a İlk avare akşamlar Alnımda ergenlikler İlk aşkı müjdelermiş Annem babam beni çok severmiş Bir sinemanın önündeyim Siyah beyaz bir film varmış Annem babam beni çok severmiş Ankara'dan abim gelmiş Evde bir bayram havası Annem babam beni çok severmiş Ankara’dan abim geldi/ Grup Gündoğarken Ankara’dan ağabeyimin ...
“Ben en çok senin gülüşünü sevdim En güzel zamanlarımı sana verdim Şimdi Fatoş’un Meyhanesi’ne Sen mi gidersin yoksa ben mi? Fotoğraflarını hala silmedim Sokağa çıkıp birkaç adım bile yürümedim Bundan sonra Moda Sahili’ne Sen mi gidersin yoksa ben mi?” Kadıköy’den Ayrılırken/Açık Seçik Aşk Bandosu Emindi ayrıldıklarına, ...
“Zaman nasıl da geçmiş Küçük kızım büyümüş Geçmişe biraz kırılmış da O her şeyi unutmuş Havasına suyuna aldırmadan Yaşadığım şehre taşınmış Ev iş aynen devammış ama Şimdi biraz daha rahatmış Bakkala diye çıkıp sana gelesim var Hemen bugün olmasa da seni Acilen göresim var Biraz kalabalıkmış otobüs Cam kenarına oturmuş Aklına gelm ...
Geçmem bir daha Kadıköy’den “Bir akşam masası, iki kişiyiz, sen ve ben Gidiyorsun hiçbir şey söylemeden, birden Kadıköy'de bir yağmurlu bahçeden Yıllar külleniyor, izi kalıyor aşkın Yüreğim kurtulsa da yangından, alevden Yana yana kül olayım, unutup yine sevdalanayım Geçmem bir daha Kadıköy'den Sen uzaklarda ülkem, ben gurbette bir göçm ...