Kent mekânı toplumsal/politik aidiyetlere, farklı yaşamlara, kültürel çoğulculuğa cevap verir. Kentlilik duygusu, kimi zaman duygusal bir bağlılık üzerinden yükselir. Bu evde olma hissinin yaratılmasında, o kentte yaşayan insanların geçmişini bilmek önemli rol oynar. Öznenin yaşadığı mekânla ilişki kurması, mekâna anlamlar yükler, yeni kimlikler oluşturur.
Kadıköy, hızla değişiyor. Özellikle Moda’nın özgün yanını kaybettiği; geçici kimliklere kısa süreli ev sahipliği yaptığı bir gerçek. İsterdim ki en azından Kadıköy Belediyesi aracılığıyla, Kadıköy’de yaşamış edebiyatçıların, sanatçıların yaşam alanlarının haritası çıkarılsın. Sertellerin, Mîna Urgan’ın, Zaven Biberyan’ın, Suat Derviş’in, Haldun Taner’in, Deniz Kavukçuoğlu’nun, Ahmet Cemal’in, Selim İleri’nin ve daha pek çok edebiyatçının izleri takip edilsin. Örneğin Mühürdar’daki Tay Apartmanı… Cahit Uçuk’un bir dönem yaşadığı evdi. Cahit Uçuk’u genellikle Ece Ajandaları’ndan hatırlasanız… Kuşkusuz ki bundan çok daha büyük bir ilgiyi hak etmektedir. Kırtasiye alanında pek çok yeniliği İstanbul’a getiren, Mont Blanc, Sheaffer ve Parker dolma kalemlerden Hermes daktilolara yepyeni pek çok ürünü İstanbullulara tanıtan Afitap Kırtasiye’nin sahibi Mehmet Sadık Kağıtçı, o zamanki adıyla “muhtıra” şimdiki Ece Ajandası’nı çıkardığında takvimler 1910’u gösterir. Bu muhtıra defterleri Osmanlı’da Türklerin dil ve kültürüne göre düzenlenmiş ilk ajanda olma özelliğine sahiptir. Bayram günleri ve namaz saatleri Osmanlıca olarak yazılır. Mustafa Kemal Atatürk de Çanakkale’ye gitmeden önce günlük tutmak için ilk defa bu muhtıra defterlerinden alır. Genç Tuğgeneral Mustafa Kemal, deftere ilk notunu, 25 Teşrinievvel 1332 (07 Kasım 1916) tarihinde alır. Defterin iç sayfasında “1331-1332/1915-1916, Tabi’ ve Naşiri Bab-ı Âli Caddesi’nde: Afitab ve Hurşid Kırtasiye mağazaları, 1331 Şems Matbaası” sözcükleri yazılıdır. Daha sonraki yıllarda, altı aylık olarak senede iki kez Atatürk adına özel 5 numaralı ajandalar üretilir. Bu ajandalar Atatürk’ün ceket ceplerine sığacak boyutta üretilip, başka kimseye özel altı aylık ajanda üretilmez. Afitap Kırtasiye’yi bir süre sonra torun Murtaza Kağıtçı devralır. Cahit Uçuk ile Murtaza Kağıtçı, dönemin uğrak mekânlarından Afitap Kırtasiye’de tanışıp, büyük bir sevgiyle bağlanıp, evlenirler. Bu dönem Mühürdar’da yaşarlar. Murtaza Bey, eşinin el yazısını çok beğeniyordur, ajandalara bu zarif el yazısından bir hatıra bırakmak ister. Ajandaların üstündeki Ece yazısı Cahit Uçuk’a aittir. Tay Apartmanı’na zarif bir el yazısı ile Cahit Uçuk hanımefendi için not düşmek, zor olmasa gerek!
Mühürdar’dan Şifa’ya doğru yürüyelim. Şifa Sokak, biraz da Selim İleri demek değil miydi? Anneannesine, Bakla Tarlası Apartmanı’na gittiği günleri ya da “Fotoğrafı Sana Gönderiyorum”da anlattığı Şifa Sokak, Selim İleri’yi derinden etkileyen, adeta bir kişilik olarak öne çıkmaz mıydı? Sonu denize varan o çıkmaz sokağa Selim İleri’nin hatırasına bir iz bırakmak, eski Şifa’yı da hatırlamak olmaz mıydı? Üstelik, Selim İleri’nin Şifa’sını hatırlamak, o eski evleri, eski insanları, hatta fıstık çamlarını ve çitlerden fışkırmış hanımellerini de hatırlamaktır.
Peki ya Rıza Paşa Sokak’ın Çavuşoğlu Apartmanı’nı nasıl anlatacağız? Artık yerinde yeller esen… Bir vakitler Zaven Biberyan’ın, Deniz Kavukçuoğlu’nun yaşadığı, Demokrat Parti hükümeti, Ulaştırma Bakanı Muammer Çavuşoğlu’nun kardeşi Nevzat Bey’in sahibi olduğu o “ilginç” apartmanı. Buradan Bahariye’ye doğru yürüyelim…Caddeye çıkan sokakların birinde, peş peşe üç apartmanla karşılaşırsınız: Ani, Manolya, Kumru. Bu evler birbirine çok benzerler. Kibar, kalender… İçlerinden birinde, mimar-ressam İstepan Vosgiyan yaşardı. Üstelik evin mimarı da kendisiydi, kızının ismini buraya da vermişti: Ani Apartmanı. İstepan Vosgiyan’ın resimlerinden bir hâlâ Kadıköy Surp Takavor Kilisesi’nde, yolunuzu düşürün.
Caddelerden geçin, yokuşlarda dinlenin, kaldırımlarda yürüyün… Neresi olursa olsun, mekânı var eden duygudur. Kültür ve kimliğin göstergesi olarak, insani ve toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde değişir, dönüşür, yeniden üretilir... Yaşam tarzında ve toplumsal değerlerde meydana gelen değişimler, farklı mekânları üretir. Kadıköy kültür-kimlik ekseninde değerlendirilmeye uygun sayısız imge ve göstergeyi barındırıyor. Bütün bunlar, semtin sahip olduğu görsel olanakların dışında bir ifade aracı olarak yorumlanmaya olanaklı hâle getirilebilir. Aidiyet, kültürel çeşitlilik ve farklı yaşam tarzları ile birlikte anlam kazandırılabilir. Geçtiğimiz yollardaki izleri takip ederek, hatırla Kadıköy!
İki bayram arası likörden söz açmanın tam sırası. Kristal kadehler ve havanlar elden geçirilsin, tozları alınsın, yaşamın diyalektiği kabul edilerek yan yana konsun. Baharat havanı nereden çıktı demeyelim, ihtiyacımız olacak. Kavalyesiz de bırakmayalım, kahve havanını hazırlayalım. Öyle ya, eski bir tariften söz açmak bunu gerektirir. Üç kuşaklık t ...
Liz Behmoaras’lı anıları çok yakın şeyler gibi hatırlıyorum, çok uzak şeyler gibi bazen… Senede iki, en fazla üç kere Moda’ya gelir, muhakkak arar, “eğer uygunsam” Moda Caddesi’nde buluşurduk. O vakitler Moda İskelesi’nin büyük, beyaz ferforje kapısından geçip, artık kullanılmayan, bu boş iskeleyi ziyaret etmeyi âdet edinmiştik. Buraya varmadan bir ...
Refik Halid Karay, dünyayı İstanbul’dan adımlamaya başladı. O, İstanbul’u, yaşayan, olağanüstü bir varlık gibi hayal ederdi. Soluk alan, sürekli korunup gözetilmesi, özenilmesi gereken kutsal bir varlık. Boğaziçi’nde kendi halinde, ağaçların arasında dinlenen evler, tepelere doğru birer anı gibi ilerleyen sessiz sokaklar, hayattan sarsıcı insanlık ...
Sayısız sanatçıya ilham veren İstanbul, geçmişinin çok eskilere dayanması ve çok kültürlü bir kent olması açısından ilginç özellikler taşır. Her ne kadar çok kültürlülük özelliğinin gittikçe aşındığı gözlemlense de en azından anı kitaplarında canlılığını koruyan bir dinamiktir. Bu özellik en çok yeme-içme kültürüne yansır. Gün görmüş, eyyam sürmüş ...
İstanbul’u hiçbir zaman insanlığın evrensel serüveninden ayrı düşünmedim. Kentimizi hep o büyük serüvendeki insanlık hâllerine benzetirim. Tıpkı onun gibi yıkık, korkak, cesur, bocalayan, yalpalayan… Diğer yandan mağrur ve görkemli. Bana her zaman yeryüzü oradan adımlanmaya başlanır gibi geldi. Mekân olmanın ötesinde, toplumsal/politik aidiyetlere, ...