‘’Müzik insanları mutlu eder’’

Uluslararası grubu BLOUZouki ile İstanbul sokaklarında 3 yıldır müzik yapan Fransız müzisyen Hugo Labattut, gezginliği, sokak müzisyenliğini ve İstanbul sevgisini anlattı

25 Nisan 2017 - 15:37

Ona ve eğlenceli grubuna Bahariye’de rastlamış olmalısınız. Fransız gezgin müzisyen Hugo Labattut ve grubu BLOUZouki’den bahsediyruz. Soakları sıcak ezgileiyle şenlendiren bu enerjik grup; İtalya’dan Alessandro Tomei (davul),  İran’dan Arash Khoadayarı (harmonika) ve Nadi Gharıbnavaz (bas) ve Türkiye’den Ersin Erçin’den (banjo, elektrikli gitar) oluşuyor.

Hugo Labattut ile İstanbul günleri, müziği ve grubu hakkında söyleştik.

Bizde bir espri vardır ‘Fransız kalmak…’ diye. Okurlarımız size Fransız kalmasın, kendinizi tanıtın lütfen.

Şarkıcı ve söz yazarıyım. 15 yaşımda müziğe başladım. Şimdi 30’um yani yaşamımın yarısı müzikle geçti. Yerel bir okulda gitar öğrendim, liseden sonra müzik okulunda teori eğitimi  aldım.

Müzik size neler ifade ediyor?

Müziğin anlamı bana her şey! Sabah kalma sebebim. Delikanlılığımdan beri o hep benimleydi. Müzik bana ihtiyacım olan her şeyi veriyor. Üzgün ya da neşeli olduğumda, her durumda… Müzisyen olmanın en iyi tarafı insanlara ne kadar verebileceğini keşfetmek. Her çaldığımda farkediyorum ki insanların buna çok ihtiyaçları var.

Türkiye’deki müzikleri nasıl buluyorsunuz, beğeniyor musunuz?

Türkiye’de müzisyenler (ve tüm insanlar) müzikle ödüllendirilmişler! Yaklaşık 1000 tane yerel şarkı var herkesin bildiği. Ve bu şarkıların ülke tarihinin bir parçası. Bu çok önemli. Türkiye’nin benim için bu kadar özel olmasının nedenlerinden biri de bu. Fransa’da böyle bir şey yok, keşke olsaydı.

Ne kadar süredir İstanbul’da yaşıyorsunuz, neden buradasınız?

Benim hayatımın büyük kısmı seyahatle geçiyor. 3 yıl oldu İstanbul’a geleli. 8 yıl önce Polonya’da tanışıp arkadaş olduğum Ersin sürekli beni davet ediyordu, o vesileyle geldim. Ama hep burada değilim. Genelde yaz mevsiminde Avrupa sokaklarında çalıyorum. Eylül-Mayıs arası İstanbul’da oluyorum.

Gezgin bir müzisyen olmanıza rağmen grubunuz BLOUZouki’yi İstanbul’da kurdunuz. Neden?

İstanbul, Avrupa’nın şehirleriyle karşılaştırınca bir müzisyene farklı seçenekler sunan bir kent. Boğaz hayatımda gördüğüm en büyülü yer...

BLOUZouki’nin anlamı nedir?

Blues ve buzuki’nin (Yunan müziğinin belli başlı çalgılarından. Gitar ve bağlamanın karışımı) Grubun ilk zamanlarında buzukiyi daha fazla kullanıyordum. Şimdi blues, swing, country ve başka müzik türleri. Hepsini kendi tarzımızla çalıyoruz. Elbette ki Yunanlılar gibi buziki çalamayız ki tam olarak da istemediğim şey de bu. Kendi tarzımızla çalıyoruz. Kopya değil, öyle olsa berbat olurdu!

Sokak grubu olmak, sokaklarda müzik yapmak nasıl bir şey?

Hayatımdaki en iyi şey! Pek çok insanla tanışıyoruz, her türlü insana sunuyoruz müziğimizi. Zengin, fakir,  avukat, garson… Farketmez. Giriş parası yok bizi dinlemek için. Herkes eşit. Bu, hatırlamamız gereken en önemli şey.

Van Gölü’ndeki Kürt gemiciler hakkındaki şarkınızın hikayesini merak ettim..

Tatvan’dan Van feribotuna binmiştim. Tekneleri ve denizcileri çok severim çocukluğumdan beri. Denizde olmak muhteşem bir an benim için. Bu şarkı da doğallığında geldi ve çok sevdim

Sizi kimler dinliyor peki?

Blues ve benzer tarzda müzik sevenler muhtemelen bizi de sever. Bence müziğimizin anahtarı enerji! Bunu herkes hissedebilir barda ya da sokakta. Müzik insanları mutlu eder. Bizi dinlemek için en iyi sebep!

3 tane albümünüz var. Biraz anlatır mısınız onları?

İlki akustik bir albümdü ‘İstanbul Yolunda’ isimli. Tüm şarkıları  1 günde kaydetmiştik. Bu 3 yıl önceydi. Hala dinlerim. Bana İstanbul’daki ilk zamanlarımı ve bestelerimi hatırlatır. İkinci albümün adı  "Je déménage" (Taşınıyorumt). Portekizce ve  Türkçe şarkılardan oluşuyordu. Geçen yıl, hayatımda pek çok değişikliğin olduğu bir dönemde yaptık bu albümü.  Farklı ülkelerden 14 müzisyenle alıştık. Bana, İstanbul’u temsil eden bu müzisyenlerle şarkılarımı paylaşmak çok önemliydi benim için. 3. albümü de henüz bitirdik. İsmi "Hobos". Amerika’da trenlere atlayıp, daha az para ile daha iyi bir hayat kurmaya çalışan gezginler için kullanılan terim. Benim hayatımı da benziyor bu.

Genelde Kadıköy merkez, Moda, Caddebostan’da konserler veriyorsunuz. Kadıköy’ü seviyor olmalısınız..

 Evet. Kadıköy, Beşiktaş gibi açık fikirli semtleri seviyorum. Sokakta çalmak için uygun yerler, halk kabul ediyor sizi. Sanırım sokaklardaki yabancı tek grup biziz. Bence insanlar bundan hoşlanıyor.  Zabıta ile sorun çıkınca, insanların bizi savunması bize iyi hissettiriyor.

Kadıköylüler sizi nerede/ne zaman dinleyebilir?

Şanlıysanız bize Bahariye’de rastlarsınız!

Yakında İstanbul’dan ayrılacakmışsınız. Neden acaba? Geri dönecek misiniz? Gruba ne olacak? Dağılacak mı?

Mayıs sonu gidiyorum. Çünkü durumlar giderek zorlaşıyor burada. Kiralar pahalılaşıyor,  barlar kapanıyor. Kış çok soğuk oluyor, sokakta çalamayız. Şimdilik Lizbon’a gidiyorum. Ama mutlaka döneceğim. Çok şarkılar yazdım bu şehir hakkında. Çok özleyeceğim.  Hayır, iki üye benimle geliyor. Başka müzisyenler bulacağız orada, İstanbul’daki gibi çalmaya devam edeceğiz.


ARŞİV