TARİH YAZAN KADINLAR-26

Basında eskiden çokça rastladığımız ‘arka sayfa güzeli’ geleneğini geri getiriyoruz ancak büyük bir farkla! Alanında ilk’lere imza atmış, ‘kadınlar yapamaz’ denilen mesleklerdeki cinsiyetçi kalıpları kırmış, cesur ve azimli kadın kahramanları tanıtacağız size. Onlar, bizlerle bu topraklarda yaşadı, mücadele etti ve başarılar kazandı. Lakin erkek egemen tarih anlayışı çoğunlukla onları yok saydı. Bu kadınları tarihin tozlu sayfalarından çıkarıp, kamuoyunun yeniden dikkatine sunmayı hedefliyoruz. Buyurun tarih yazan kadınların öykülerine…

07 Eylül 2021 - 09:45

Paraya Resmi Basılan İlk Kadın: Sabiha Tansuğ

Etnolog, koleksiyoner, araştırmacı Sabiha Tansuğ, 1933’te Yunanistan-Gümülcine’de doğdu. 1941'de ailesiyle Türkiye’ye göç etti. Çocukluğu Tire, Manisa, Akhisar, Bergama'da geçti. İlkokulda müsamere sırasında “Eğribaş” adlı gelin başlığını giydiğinde ona hayran oldu. Böylelikle yaşamının ilk şekillenişi başladı. Göztepe Kız Akşam Sanat Okulu'nda okurken, şapkalar yapıp sattı. Anadolu’nun yöresel kıyafetlerinden esinlenerek kuklalara elbiseler dikti. 1953’te İstanbul’a geldiğinde Anadolu kadın portreleriyle tanınan ressam Nuri İyem’den resim dersleri aldı.

PİYER LOTİ’Yİ KURDU

1963’te çıktığı Avrupa gezisinde gördüğü kostüm müzelerinden etkilendi. 1964'te turizmciliğe başladı. İstanbul'da Piyer Loti tepesindeki kahveyi, eski Türk kahvehanesi gibi düzenleyerek hizmete açtı. Dönemin sanatçı, yazar, gazeteci gibi önde gelen isimleri dekorasyonu oldukça güzel ve yerel olan bu kahveye akın etmeye başladılar. Yoğunluk öyle arttı ki belli bir süre sonra kahveye ancak rezervasyonla gidilebilir hale geldi. Ancak Sabiha Tansuğ aldığı tehditler ve hiçbir yetkilinin de işin peşine düşmemesi nedeniyle büyük şöhret yapmış, turistlerin de uğrak mekânı olmuş kahveyi kapatmak zorunda kaldı.

YOLDA ARABA BOZULUNCA…

Aynı dönemde Meydan Dergisi’nde turizm yazıları yazmak için Ege bölgesinde araştırma gezilerine çıktı. Bu gazetecilik döneminde sonradan eşi olacak olan meslektaşı Haluk Tansuğ ile beraber Türkiye’yi dolaşırken görev arabaları Milas’ta bozuldu. Tamiri beklerken bir köy kahvesine girdiler ve Sabiha Hanım burada ilkokul müsamerelerinde başına taktığı Eğribaş başlığını gördü. Kimsenin kullanmadığını öğrenince hemen satın aldı. O günden sonra kendini, Anadolu’nun pek çok yerine seyahat edip farklı tarzdaki başlıkları toplamaya adadı. 1965 – 1995 yılları arasında bu amaçla Anadolu’yu gezdi. Bu geziler sırasında satın aldığı kadın başlıkları, koleksiyonunun ilk parçaları oldu. 2 bin 700 parçadan oluşan bir koleksiyon oluşturdu. Öte yandan 1965’te meslektaşı Haluk Tansuğ ile evlendi.  

İLK SERGİ ZAMANI

1968’de Taksim’deki Yapı Kredi binasında “Anadolu Kadın Başlıkları’’ adlı ilk sergisini açtı. Sergi sırasında Dönemin Darphane Müdürü  Sait Tanaçan, sergideki başlıklardan biriyle Sabiha Hanım’ın fotoğrafını çekip madeni paraya basmak istedi. Teklifi sevinçle kabul eden Tansuğ, Ankara gelin başı ile bir fotoğraf çektirdi. Bu portre 1970’lerde Ankara gelin başlığıyla demir 50 kuruşlara basıldı. Böylelikle Sabiha Hanım, halktan biri, bir kadın olarak madeni paraya resmi basılan ilk kişi oldu. Yıllar sonra bu konuda şunları söyledi: “Birçok ödül aldım, folklorda da çok ödül aldım ama en büyük ödül, paraların, 50 kuruşun üstüne geçmemdir benim. Ondan daha büyük ödül olamaz! Çünkü bugüne kadar dünya tarihinde madeni paraya halktan bir sanatçı ve kadın geçmemiştir”

YURTDIŞINDA SERGİLER AÇTI

Koleksiyonuyla Japonya'daki Expo'ya ve 1971'de Paris'teki sergiye katıldı. 1975'te birçok Belçika kentinde sergiler açtı ve Binche'de açılan Maskeler Müzesi'nde Anadolu Maskeleri köşesini kurdu. 1975'te Rotterdam'da, 1976'da Strasbourg'da, 1980'de Roma La Sapienza Üniversitesi'nde ve 1985'te Köln'de sergiler açtı. 1988'de Düsseldorf'ta, Dresdner Bank'ta da koleksiyonun bazı parçalarını sergiledi.

1974’ten itibaren koleksiyonu için bir müze oluşturulması talebiyle Kültür Bakanlığı'na başvurdu ancak olumlu yanıt alamadı. Bunun üzerine dönemin valisi Fahrettin Kerim Gökay ile görüştü. Ancak bu görüşme de olumlu neticelenmedi, zamanın devrin siyasetçileri bu işleri bir kadının yapmasından hoşnut değillerdi…

EVİNİ MÜZE YAPTI

Hayal kırıklığına uğrayan Tansuğ yine de 1980’li yıllara dek Anadolu başlıklarını toplamaya devam etti. 2007 yılında ise koleksiyonun kıymetli 430 parçası çalındı. 2010 yılında İstanbul, Kültür Başkenti seçildiğinde ise Sabiha Tansuğ’un müze isteği yeniden canlandı. Bu amaçla ikamet ettiği daireden çıkarak aynı caddede bir ev kiraladı ve dostlarının da desteğiyle burayı restore etti. "Sabiha Tansuğ Sanat ve Kültür Evi" adıyla bir özel müze kurdu. Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’nde bir apartman dairesinde yer alan müze her gün 10.00 – 20.00 arasında açık ve randevuyla gidilebiliyor.

 GECİKMİŞ BİR MÜZE GİRİŞİMİ…

Bundan 5 ay önce basında çıkan bir habere göre, iki yıldır İzmir'in Urla ilçesinde yaşamını sürdüren 88 yaşındaki Sabiha Tansuğ, Türk halk kıyafetlerinden oluşan koleksiyonunun yaşadığı Urla'nın kırsal Bademler Mahallesi'nde adına kurulacak uluslararası bir müzede sergileneceğini söyledi. İzmir'de adına bir vakıf kurulduğunu belirten Tansuğ, “Bademler Kültür ve Sanat Vakfı koleksiyonumu kırsal Bademler Mahallesi'nde kurulacak müzede sergileyecek. Müze uluslararası bir müze olacak. Benim koleksiyonlarım da açılan bu müzede yer alacak. Halk kültürü ağırlıklı bir müze olacak.” dedi.

ÖDÜL VE KİTAPLARI

1991 Halkoyunları Araştırma Sergileme Anadolu Derneği (HASAD) Türk Halkbilimi Araştırma Ödülü, 2007 Truva Folklor Araştırmaları Derneği Pertev Naili Boratav Halk Bilimleri Ödülü sahibi olan Sabiha Tansuğ’un, Türklerde Çiçek Sevgisi ve Sümbülname (1988) ve Türkmen Giyimi (1985) adlı iki kitabı var.

(Kaynakça: Wikipedi, Onedio ve Doğan Haber Ajansı)


ARŞİV