Moda’da bunalım, çarşıda şarkılar

Engin Esen’e göre 90ların Modası bunalımlıydı, Mehmet Tez için ise Kadıköy 90’larda ‘iyi müzik dinleyen ağabeylerin’ semtiydi

31 Ocak 2017 - 10:42

İkisi de gözlemliyor, araştırıyor, yazıyor ve Moda’da yaşıyor. Müzik yazarı Mehmet Tez için 90’lar Kadıköy’ü müzik demek; gazeteci Engin Esen’e ise bunalımlı bir zaman dilimini çağrıştırıyor. İşte Esen ve Tez’in anıları;

Engin Esen: Şato’da buluşurduk 

* 1980 civarında doğan Modalılar bir bakıma şanslı, diğer yandan şanssızız denilebilir.  Şanslıyız ki Moda plajını görerek büyüyen son çocuklar olduk. Ama yetişkin olarak yüzemedik plajda.

* Aslında 1990'lar Moda ve Kadıköy için biraz bunalımlıydı. Plaj kapanmış, Moda ve Mühürdar sahilleri şantiyeye dönmüş vaziyetteydi. Bomonti Çay Bahçesi ile Saint Joseph'in sosyal tesisleri arasındaki devasa alanı kaplayan "Mustafa Çayırı" denilen bölgede de site inşaatı başlamıştı. Onlarca meyve ağacının olduğu Mustafa Çayırı genç aşıkların "koklaşma", çocukların spor ve uçurtma, ailelerin piknik yeriydi. Moda Camisi'nin arkasındaki, maç yaptığımız toprak alan halı saha oldu. Aynı yıllarda Moda "herkesin birbirini tanıdığı" semt olmaktan çıktı. 

* Fenerbahçe'nin A takımı da Dereağzı'nda antrenman yapmayı bıraktı 1990'ların sonunda. Öncesinde gençlerin eğlencelerinden biri gidip antrenmanları izlemek, sonunda da futbolcularla sohbet etmeye çalışmaktı. 

Moda İskelesi kullanım dışı kaldığında gençlerin uğrak yeri oldu, gayriresmi bir eğlence mekanıydı. 90’larda, "Şato" diyordu gençler oraya kendi arasında. (soldaki fotoğrafta bir grup Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencisi Şato'da takılırken görülüyor-1996) 

* Moda Parkı şimdikine göre çok daha mütevazıydı. 1 kaydırak, 1 tahteravalli, 3-4 salıncak, 2 tırmanma aleti gibi bir şeyler vardı. 

* "Moda turu" atmak en sıradan ve sık yapılan şeydi. "Atalım mı bir Moda turu?" diyerek düşülürdü yola. Bir ara Moda Burnu'nda açılan bir büfe, semt dışından gelen gençler için de çekim noktası oldu. Sonra semt sakinlerinin şikayetiyle kapatıldı. Motorcu gençler çok takılırdı oraya. Semt gençliği genelde bilardo ve atari salonlarındaydı. Bazı gençler bazı atari oyunlarını o kadar iyi oynardı ki, tek jetonla makineyi uzun süre meşgul ettikleri için dükkan sahipleri kalabalık saatte oynamalarına izin vermezdi. 

* O yıllarda Moda'dan -aranızın iyi olmadığı biriyle- İstanbul'un başka bir yerinde karşılaştığımızda hal hatır sorduğumuzu, gülümsediğimizi hatırlıyorum. Gurbette hemşeri görmüş gibi...

* Diğer aydınların katledilmesi yanında, özellikle Uğur Mumcu ve Metin Göktepe cinayetleri ve Sivas'taki Madımak Katliamı gençlerin politikleşmesinde etkili oldu. '90'larda işçi ve memur sendikaları grev yaptığında da Kadıköy'de büyük yürüyüşler oluyordu.

* Unutmadığım bir olay var: Arkadaş grubu olarak Moda Caddesi'nden geçerken ankesörlü telefonla bir arama yapmaya çalışan amca bize dönüp, "Delikanlılar, İstanbul'un telefon kodu kaçtı yahu?" diye sormuştu "212"yi kastederek. Moda henüz İstanbullaşmamıştı.  

Mehmet Tez: Kadıköy müzik kültürümüzü yarattı 

  • 90'larda üniversitedeydim. Okula yakın olsun diye Tarabya’da yaşıyordum. Ama liseden beri Kadıköy'e gelip giderim. Son 8 yıldır da Moda’da yaşıyorum.
  • 90’lar ve Kadıköy denilince elbette aklıma ikonik Akmar geliyor. Oradaki müzik muhabbeti,müzik stüdyoları.. O zamanlar müzik yapıyordum, grubumuz vardı.  Kadıköylü arkadaşların da bulunduğu bu grupla, Altıyol'daki, çarşıdaki stüdyolarda prova yapardık.
  • O zamanlar İstanbul'da müzik camiasının aktif birkaç yerinden biriydi Kadıköy. Burada güzel müzisyenler, gruplar, alternatif kültür hayatı o zaman da vardı. En iyi müzikleri bilen abiler Kadıköy'de otururdu. Biz de onlardan bir şeyler öğrenmeye, kaset doldurmaya gelirdik. O nedenle 90’lar Kadıköy denilince aklıma müzik geliyor. Kadıköy güzel müzik öğrendiğimiz, müzik kültürümüzü geliştirdiğimiz bir yerdi bizim için.
  • Mesela Metin abi vardı. Denizcilik Bankası’nda çalışıyordu. Biz okuldan çıkardık, Sirkeci’de Metin abinin ofisine giderdik. ‘Çocuklar iki dakika oturun ben şimdi üstümü değiştiricem daha sonra vapurla Kadıköy'e geçeriz" derdi. Sonra gelirdik, bize şarkıları tanıtır, kaset çekerdi.
  • Acıbadem civarında, Koşuyolu’nda sağlam bir rock kitlesi  vardı. Metin abi de efsane gitarist Gür Akad da orada yaşardı mesela. Parkın karşısındaki kafe de buluşulurdu. Hatta oraya sık sık gelen bir arkadaş, yıllar sonra öğrendim ki Mor ve Ötesi grubunun basçısı Burak’mış. 
  • O zamanlar uzun saç standarttı! Saçı uzun olmayan yok gibiydi, keza ben de. Postal, yıpranmış kot giyerdik, salaştık. O dönem gençlerinin sırtında mutlaka gitar olurdu.
  • Punk ve rock tayfasında fırtınalı aşklar yaşanırdı. Mesela bir gruba kız solist gelir, tüm grup elemanları ona aşık olurdu! Sevdiğin kıza kaset çekmek o zaman bile klişe bir hareketti ama işe yarardı. (gülüyor)  
  • Protest müziğin çok yükselişte olduğu dönemlerdi 80'lerin sonu 90'ların başı.  Şimdi bitti o tür müzik ama o zamanlarda o protest müziği yapan çok kişi vardı.
  • Benim 90’larım, gerek Beyoğlu’nda gerek Kadıköy’de her telden insanla iletişim içinde geçti. Ülkedeki politik olaylar sertti ama bizim ortamlarımızda doğrudan siyaset yoktu. Gözlemlerimi şöyle anlatayım; mesela Yoğurtçu’nun orda yaşayan bir arkadaşın  evinde toplanır, şiir, edebiyat, müzik konuşurduk. Herkes farklı kültür ve görüşlerden olurdu, burjuvadan gelen rockçı çocuk da var bağlama çalan Kürt öğrenci de. Feminist arkadaşlarımız da vardı. Politikadan ziyade birbirimizi, görüşlerimi tanıyıp anlamaya çalışırdık. 

ARŞİV