Yarım kalmış tezin hikâyesi…

Maden ocaklarında çalışan çocukların durumunu basına yansıttığı için gözaltılar ve işkencelerden geçen Enzo İkah, 11 yıldır İstanbul’da ritmini arıyor

23 Kasım 2018 - 10:35

Bugün anlatacağımız hikâye gerçeklerin peşinde gittiği için kara kıtadan kaçmak zorunda kalan, kaçarken İstanbul’a sıkışmış, azimli ve idealist bir gencin hikâyesi. Enzo İkah… Kongolu, 11 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Bir reggie sanatçısı. Birçok albümü ve kaydı bulunuyor. Aynı zamanda bir psikolog. Okuduğu üniversitede mastır tezi sırasında madende çalışan çocukların psikolojisini izlemek için seneler önce ayrıldığı Kongo’ya giderek maden sahalarında yaşanan “korkunç” durumu basınla paylaştığı için halkın sevgisini ve hükümetin düşmanlığını kazanıyor. Baskı, gözaltı, işkence derken kendini birden İstanbul’da bulan Enzo’nun hikâyesini dinledik.

AİLESİ SABOTAJA UĞRADI

İkah varlıklı bir aileden geliyor. Babası Kongo’nun ilk pilotu. Annesi ise hostes. Babası dönemin cumhurbaşkanının pilotluğunu yapıyor. Politikaya meraklı olan babası, mevcut hükümet ile ters düşünce bir gün uçuş yaparken Enzo’nun annesiyle birlikte sabotaja uğruyor ve hayatını kaybediyor. Bu sırada 4 aylık olan Enzo, İtalya’ya babasının bir arkadaşının yanına gönderiliyor. Kongo’daki kabile Enzo’yu geri isteyince 5 yaşında tekrar Kongo’ya dönüyor.

DEPODAKİ AKORDEON…

Müzik kariyeri ise Kongo’da olduğu yıllarda başlıyor. Enzo müziğe başlangıcını, “11 yaşındaydım. Çok kavgacıydım. Sürekli okulda kavga ederdim. Arkadaşlarımın aileleri, benim yanıma gelmelerini istemezlerdi. Bir gün okulda yine kavga ettim. Öğretmenim ceza olarak okulda büyük bir depoyu temizlememi istedi. O depoyu temizlerken açılıp kapanan ve ses çıkaran bir aletle karşılaştım. Baya bir ağırdı. Temizlik bitince aleti öğretmenime sordum. Bana akordeon olduğunu söyledi. Çalmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de çok istediğimi söyledim. Sonra bana öğretti. Okulla birlikte konserler düzenlemeye başladık.” sözleriyle anlatıyor. Daha sonra Enzo, diğer enstrümanlarda da tecrübe kaydederek bir stüdyo kuruyor.

“MADENİN ÇOCUKLARI”

Kongo’da anneannesini annesi sanarak 12 yıl geçiriyor Enzo. Babasının ve annesinin başına gelenleri ise anneannesi öldüğünde öğreniyor. Üniversitede psikoloji bölümünü kazanan Enzo, ilk senesini Lozan’da okuduktan sonra Paris Sorbonne Üniversitesi’nde eğitimine devam ediyor. Çocuk psikolojisi üzerine çalışan Enzo, ülkesi Kongo’ya giderek maden ocaklarında çalışan çocukları araştırmaya karar veriyor.  

Enzo bu sıra araştırdığında madenleri işletenlerin bildiğinin aksine Kongolu değil çok uluslu şirketlerin olduğunu fark etmiş. Cep telefonlarında, bilgisayarlarda, televizyonlarda ve playstationlarda kullanılan “kotlan madeni”nin çıkarıldığı madenler Kongo’da imiş. Enzo İkah, koltan madenlerine vardığında ise kapalı kapılar, dikenli tellerle karşılaşmış. Ancak papazların da içinde olduğu bir gruba rüşvet vererek bölgeye ulaşabilmiş.

“ÖLÜ ÇOCUKLAR, TECAVÜZE UĞRAYANLAR…”

Vardığında ise karşılaştığı şeyleri “korkunç” olarak niteliyor Enzo. Devamında ise şunları dile getiriyor: “Maddenin çıkarıldığı yerlerde çok küçük delikler vardı. Bu deliklerden yalnızca zayıf çocuklar geçip madeni çıkarabiliyordu. Onlarca çocuk göçükler sonucunda hayatını kaybediyordu. Çevrede ise durum daha vahimdi.  Kadınlar sürekli olarak tecavüze uğruyordu. Çünkü madende çalışacak yeni çocuklar lazımdı…”

Enzo, gördükleri karşısında başkentin yolunu tutmuş ve elindeki tüm belgeleri muhalif basınla paylaşmış. Ülkede yer yerinden oynamış. Enzo artık Kongolu gençler tarafından tanınan bir halk kahramanı halini almış.

“500 BİN DOLAR SUS PAYI”

Bu tabloyu gören mevcut hükümet Enzo’nun susması ve yaklaşan seçimlerde onlara çalışması için 500.000 dolar para teklif etmiş. Enzo bir süre bu teklifle ilgileniyormuş gibi yaparak pazarlık görüşmelerini kayıt altına almış ve bir zaman sonra bunları da muhalif basınla paylaşmış. Ülkede skandalın yankıları sürerken Enzo, askerler tarafından “benzin istasyonunda sigara içtiği” gerekçesiyle gözaltına alınmış. Hâkim bu suça 10 yıl ceza vermiş. 9 gün kaldığı hapishanede her gün işkence gören İkah’ın üç dişi penseyle sökülmüş.

“KONGO’DAN TAKSİM’E…”

Enzo ülkeden kaçabilmek için muhalefete yakın birileri tarafından yardım alırken Fransa’daki avukatı ona “Hangi uçağı bulursan ona bin, oradan hemen kaç” diyebilmiş. Yakınlardaki tek uçak İstanbul olunca mecbur yolunu Türkiye’ye çevirmiş.

Enzo, Türkiye’ye 2007 Ağustosu’nda giriş yapmış. Avukatı ona her ne kadar “Seni oradan bir biçimde Paris’e aldırırız” dese de gidişat öyle olmamış. İstanbul’da hamallıktan temizliğe birçok iş yapan İkah, Taksim’de bir müzik atölyesinde, taşıdığı gitarlardan birini çalmaya başlayınca yeteneği fark edilmiş. İş yeri sahibi Enzo’ya bir gitar hediye etmiş. Enzo kısa süre sonra “Gökkuşağı” isimli bir müzik grubu kurmuş. Sonrasında, ekmeğini müzik yaparak kazanmaya başlamış...

“YENİ ALBÜM YOLDA”

Türkiye’de olduğu süreç içerisinde birçok albüm ve kayıt yayınlayan İkah, bu süreçte Eda Elif Tibet ile birlikte kendi hayatını konu alan “Mülteci, İşte Buradayım” adlı bir belgesel de çekmiş. “Love is Love” albümünden sonra yeni albüm hazırlıklarına devam eden İkah, içinde Aşık Veysel’den Ahmet Kaya’ya bir çok müzisyenin şarkılarını reggie sounduyla harmanladığı şarkıların olduğu bir albüm çıkarıyor. Bir ay içerisinde çıkması beklenen albümle ilgili Enzo’nun sosyal medya hesaplarından bilgi alabilirsiniz. 

“KADIKÖY’Ü SEVİYORUM”

Kadıköy’ü çok sevdiğini söyleyen Enzo, şarkılarının ve fikirlerinin çoğunu Kadıköy vapurunda bulduğunu belirtirken, Kadıköy’de mülteci çocuklara gönüllü psikolojik destek de veriyor.


ARŞİV