Koş, zıpla, dans et…

Dansçı ve akademisyen Beliz Demircioğlu, “temassız, sözsüz ve müziksiz” bir doğaçlama dans ve hareket projesi başlattı. Her salı Moda’da boş bir arazide biraraya gelen bir grup insan, içinden geldiği gibi dans ve hareket ediyor

04 Mart 2021 - 10:07

Dansçı ve akademisyen Beliz Demircioğlu, bundan birkaç hafta önce Moda’da boş bir araziye çıkıp dans etti ve mahalle sakinlerinin de kendisine katılmasını istedi. Bunu yaparken, söz yerine bedenini kullandı ve sosyal medya üzerinden çağrılar yaptı. Demircioğlu’nun çağrısı kısa sürede birçok kişiye ulaştı ve birçok komşusu bu hareketin bir parçası oldu. Her salı akşamı saat 18.00’de Caferağa Mahallesi Ruşen Ağa Sokak’ta biraraya gelen bir grup insan 15 dakika boyunca hiçbir kurala bağlı kalmadan dans ediyor, bedeniyle iletişim kurmaya çalışıyor. Projesinin amaçlarını ve detaylarını konuştuğumuz Demircioğlu, “Göstermeye çalışmıyoruz, olmaya ve olanı yaşamaya çalışıyoruz. Hem tanıdığımız hem de tanımadığımız insanlarla alışık olduğumuzun dışında farklı bir temas kurmaya çalışıyoruz kimi zaman.” diyor.

SALONA SIĞMAYAN HAREKETLER

Hem dansçısınız hem de akademi alanında çalışmalar yapıyorsunuz. Dans ile ilişkiniz nasıl başladı?

Kendimi bildim bileli hareket etmeyi, dans etmeyi çok seven biriyim. New York Üniversitesi Tisch Sanat Fakültesi Dans bölümünü bitirdim. Aylin Kalem’in davetiyle 2008’den bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları Alanı’nda pratik ve teorik dersler veriyorum. Dışavurumcu Sanat üzerine İsviçre’de 2016’da doktoramı tamamladım. Fulya Kurter’in kurduğu Expressive Arts Institute Istanbul’un eğitmen kadrosundayım.

Bedenimizin potansiyellerini fark etmemiz, onun ifade alanını yumuşak ve şefkatli bir şekilde genişletmemiz için çok etkili bir doğaçlama pratiği olan, Berrak Yedek’in yapılandırdığı Somatik Diyalog üzerine özel dersler veriyorum. Doğaçlama üzerine İngiltere ve Amerika’da yayınlanmış bir kitabım var. Sanatın, hareketin, bedensel özgürlüğün hem bireysel hem de toplumsal anlamda şifalandırıcı yapısıyla ilgileniyorum.

Her salı boş bir arazide mahalle sakinleriyle doğaçlama bir performans ortaya koyuyorsunuz.  Bu fikrin ortaya çıkış hikâyesi nedir?

Moda’da çok beğendiğim bir duvar resmi ve önünde boş bir alan var. Bu alanda özgürce dans etmeyi, doğaçlamayı çok seviyorum. Ben bunu yaptıkça eşim ve oğlum da bana katıldılar, birlikte canımız nasıl isterse öyle hareket etmeye başladık. Özellikle pandemi zamanında, ben her gün online ders yapıp dans ediyor olmama rağmen kendi içimdeki bazı açlıkları fark ettim. Birincisi alan kat etmeye ihtiyacım vardı. Bir stüdyoya, salona, odaya sığmayacak koşmalar, zıplamalar yapmaya. İkincisi, tanıdığım tanımadığım insanlarla fiziksel temasımızın çok sınırlandığı bu süreçte, başka bir şekilde temas etmeyi arzuladığımın farkına vardım.

Aileme bu alanı belli sınırlar dahilinde başkalarına da açmayı önerdim. Sınırlar belli olmalıydı ki o sınırların içinde insanlar hem güvende hem de özgür hissedebilsinler. O yüzden Instagram’da kendi çevreme bu fikri paylaştım.

SESSİZ SEDASIZ 15 DAKİKA

Bazı kurallar var sanırım.

İsteyen herkes katılabilir, ne yaşın ne sanatsal bir şeyler yapmış olmanızın hiç önemi yok, alanımız herkese açık. Salı günleri saat tam 18.00’de başlıyoruz ve 15 dakika konuşma ve temas olmadan istediğimiz gibi doğaçlıyoruz. Herkes maskelerini takıyor. Amacımız sokakta, birlikte, özgür ve yapıcı bir alan yaratmak olduğu için komşularımızı rahatsız etmemeye özen gösteriyoruz. 15 dakikanın sonunda birbirimizle konuşmadan yolumuza devam ediyoruz. 

Sessiz ve temassız bir 15 dakika. Neden?

Sözcükler bence çok güzeller ama gündelik yaşamımızı onlarla idame ettirdiğimiz için bizi çok düşünsel bir alana alıyorlar. Bazen bu durum kalıplar oluşturmamıza sebep oluyor. Mümkün olduğu kadar bu kalıplardan çıkalım ve kendimize zaman zaman farklı şekilde var olabileceğimiz alanlar yaratalım. Ben bunun dönüştürücü gücüne çok inanıyorum.

Temassızlığı aslında Covid-19 nedeniyle seçtim ama bir yandan da pandemi olmasa bile farklı bir güven alanı yarattığını düşünüyorum. Dokunmak çok güçlü bir temas ve bazen bazıları için fazla kişisel olabilir. Bir kişiyle ya da bir grup insanla, dokunma olmadan birlikte hareket etmek, onları duymak, onları hareketleriyle görmek ve bu şekilde temas kurmak da mümkün, bunu daha çok insanla deneyimsel olarak paylaşmak istedim.

“İÇİMİZDEN GELDİĞİ GİBİ…”

Yaptığınız şeyi nasıl tanımlıyorsunuz? Dans mı, hareket mi, performans mı?

Bence bu bir özgür alan. Yapılan şey hareket, kimi zaman dans gibi, kimi zaman sadece hareket. Doğaçlıyoruz, içimizden ne gelirse ve nasıl gelirse. Burası bir sahne değil o yüzden seyirci kaygımız yok. Göstermeye çalışmıyoruz, olmaya ve olanı yaşamaya çalışıyoruz. Hem tanıdığımız hem de tanımadığımız insanlarla alışık olduğumuzun dışında farklı bir temas kurmaya çalışıyoruz Kimi zamansa tümüyle kendi içimizde içe dönüp ve o alanda var olmaya odaklanıyoruz. Yani herkes kendi ihtiyacını, mekanı ve anı dinliyor.

Mahalle sakinlerinin tepkisi nasıl? “Ne yapıyorsunuz burada” diyen oldu mu?

Çok tatlı tepkiler aldık. Yaşlı bir komşumuz geldi, bütün süreci izledi ve kendisinin heykelle uğraştığını, ona ilham olduğumuzu belirtti. Başka bir komşumuz biz yaparken camdan görmüş, koşarak geldi, ne yapıyoruz, açık mı insanlara hemen öğrenmek istedi. İnsanlar geliyor, izliyor ama katılmaya biraz çekiniyorlar, biz fark ettiğimizde ellerimizle gelin işareti yapıyoruz ama komşularımızın bunun ne olduğuna dair daha çok bilgi almaya ihtiyaçları var.

 “HAREKET ETMEYE İHTİYACIMIZ VAR”

15 dakikanın sonunda herkes sessizce dağılıyor. Buraya gelen insanların nasıl bir duyguyla ayrıldığını düşünüyorsunuz?

Aslında bunun cevabı herkes için çok farklı olabilir. Çünkü insanlar bir kere gelip, gerçekten hiçbir şeye takılmadan içlerinden ne geliyorsa o şekilde hareket edip bize katılırlarsa, her biri için farklı bir farkındalık uyanacaktır. Bu özgün ve bireysel tecrübelerin yanı sıra hepimizin kamusal bir alanda, yani sokakta, hayatta ve hareket eden bir beden olmaya çok ihtiyacımız var. Bunu fiziksel olarak ifade ettiğiniz bir 15 dakika, belki de üzerinde günlerce düşündüğünüz bir konu ile ilgili bambaşka bir perspektif edinmenizi sağlayabilir.

 Ne kadar daha sürecek bu proje? Nereye taşımayı düşünüyorsunuz? 

Ömür boyu sürsün, bereketlensin, başka yerlere yayılsın, hepimize alan açsın isterim. Yurtdışında bazı arkadaşlarım da fikirle çok ilgilendiler, aynı anda ya da hep aynı saatte farklı şehirlerde bunu gerçekleştirme planlarımız var. İstanbul’da ve Türkiye’de farklı yerlere yayılmasını da hedefliyoruz.

Demircioğlu, programın detaylarını her hafta Instagram hesabından takipçileriyle paylaşıyor. 


ARŞİV