İstanbul’un mimari değişimi

Mimarlık öğrencileriyle buluşan Korhan Gümüş, İstanbul’un ve Kadıköy’ün mimari değişimini anlattı

10 Temmuz 2019 - 09:42

Tasarım Atölyesi Kadıköy’de İstanbul’u Kentsizleştirme Yaz Okulu’nun konuğu mimar Korhan Gümüş oldu. 8 Temmuz Pazartesi günü düzenlenen söyleşide Gümüş, Kadıköy ve İstanbul’un mimari değişimini anlattı.

KADIKÖY’ÜN TARİHİ

Kadıköy’de büyüdüğünü ve bu semti çok sevdiğini söyleyen Gümüş, konuşmasına Kadıköy’ün tarihi özelliklerini anlatarak başladı. Doğa ve sanat temasıyla düzenlenen 16. İstanbul Bienali’nin basın toplantısının Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde yapıldığını söyleyen Gümüş, “Biz doğanın bir parçasıyız, doğayı tanımak ve keşfetmekle kalmıyoruz doğayı kendi parçamız haline getiriyoruz. Dolayısıyla yer seçimi son derece anlamlı. Çünkü bu lisenin Doğa Müzesi’nde binlerce kuş türü bulunuyor. Bu kuşların, canlıların nereden geldiğini bilen var mı? Bu kuşlar Kurbağalıdere’nin canlıları. Doğa ile karşılaşmak açısından Kadıköy’ün doğası kadar tarihi de önemli. Hasanpaşa kazılarından, Roma’dan önce liman olarak kullanılan, taş devrinden kalma bir dere var.”

Kadıköy’deki ilk yerleşimin Neolitik döneme kadar uzandığını söyleyen Gümüş, “Haydarpaşa kazıları devam ediyor. Bu kazılarda tarih çıktı. Bir de dünyaca ünlü Aziz Aya Eufeima Kadıköy’de yaşamış. Romalılar döneminde işkenceye uğrayan bir aziz. Bu azizin kilisesi Kadıköy’de bulunuyor.” dedi.

İSTANBUL’UN KONFORLU SEMTİ

Kadıköy’ün belli bir tarihe kadar İstanbul’un şehir merkezinden uzak olduğunu ifade eden Gümüş, Kadıköy’ün modern bir semt haline gelmesini şu sözlerle özetledi: “1870 yılında Beyoğlu’nda meydana gelen büyük yangından sonra Fransızlar ve İngilizler Kadıköy’e taşınmaya başlıyorlar. Kadıköy, İstanbul’da küçük bir semtken bir süre sonra modernleşiyor. Tabii bunda vapur ve tren seferlerinin başlamasının rolü de var. İlk futbol kulüpleri burada kuruluyor. Aynı zamanda çok sayıda spor da yapılıyor.”

Kadıköy’ün her zaman konforlu bir semt olduğunu belirten Gümüş, bu ifadesine şöyle açıklık getirdi: “Benim babam Avrupa yakasında yaşarken, şehrin gürültüsünden uzaklaşmak için Kalamış’a taşınmış. Her gün Kadıköy’den karşı yakaya geçerdi. Ancak Kadıköy’de her şeyi yapardı. Yüzerdi, balık tutardı, tekneye binerdi... Kadıköy bu anlamda çok konforlu. Nişantaşı ya da Beyoğlu’nda yaşayanların sahip olamayacağı bir şey.”

İSTANBUL NE ZAMAN DEĞİŞTİ?

Kadıköy’den sonra İstanbul’un değişimini anlatan Gümüş, şöyle devam etti: “İstanbul’un sanayi merkezi 1987 yılına kadar Haliç’ti. Başka bir şehirde Haliç kadar doğal bir liman yok. Ayrıca sadece modernleşme döneminde değil Osmanlı  döneminde de üretimin merkezi Haliç’ti. O yüzden tersaneler hep Haliç’te yer aldı, özellikle Beyoğlu’nun  hemen bitişiğindeki tersaneler modern bir şekilde günümüzde  yapılandırıldı. Sanayi devrimi sonrası şehir hayatında çok radikal bir değişiklik oluyor. Bu radikal değişikliğin en önemlilerinden biri ulaşım, yani düzenli vapur seferlerinin başlamasıdır. Bu sistemin kuruluşu çok önemli bir değişiklik yaratır, çünkü daha önce şehir merkezleri diye bir şey yoktu, köyler vardı. Örneğin; Arnavutköy’ün bu şekilde adlandırılma sebebi bu. Çünkü bu gibi yerlerde yaşayan insanlar şehir merkezlerine gidemiyorlardı. Ulaşım bu yüzden önemli bir değişiklik yarattı. İkinci önemli değişiklik ise elektrik ve su. Yani şehrin şebeke suyu. Osmanlı döneminde kişi başına düşen su miktarı 6 litreydi. Yıkanmak bile mümkün değildi. Şimdi ise bu miktar 250 litre. Bu üç şey İstanbul’un mimari yapısında önemli değişiklikler yarattı.

Başka bir etken ise eğitim. Eğitimle beraber meslekler ortaya çıktı. Mimarlık Osmanlı döneminde askeri zümrenin elindeydi. 250 yıl önce mimarlık kamusal alana geçti. 1940’lı yıllarda inşa edilen meydanlarda ilk defa sinemalara, kongre salonlarına, tiyatro salonlarına yer verildi.”


ARŞİV