“Biteceğine dair umudu beslemeliyiz”

Belirsiz günlerin genel kaygı haline, hayal kırıklığına ve panik nöbetlerine neden olabileceğine dikkat çeken Psikolog Öznur Yüksel, bu zorlu sürecin biteceğine olan umudu beslemenin önemli olduğuna vurgu yapıyor

29 Nisan 2020 - 10:57

Tüm dünyayı etkisi altına korona virüsü, hayatı tehdit etmeyi sürdürüyor. Virüs kişilerin hem sosyal hem ekonomik hem de kültürel hayatına zorunlu olarak bir anda ara vermesine neden oldu. Ortaya çıkan bu zorunlu durum ve virüsün ne zaman gideceğinin bilinmemesi kişilerin psikolojisini nasıl etkileniyor sorusunu doğurdu? Biz de aydınlatıcı ve yol gösterici cevap alabilmek için bu soruyu Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi'nde Uzman Klinik Psikolog Öznur Yüksel'e yönelttik. 

“Tüm insanlar olarak şu günlerde zor, beklenmedik ve öngörülemeyen bir salgınla karşı karşıyayız.” diyerek konuşmasına başlayan Uzman Klinik Psikolog Öznur Yüksel, “Bir anda dış dünyanın güvenli olduğuna dair inancımız sarsıldı ve evlerimize kapandık. Yaşamımızı, rutinlerimizi, sosyalliğimizi tehdit eden ve farklı önlemler almayı mecbur kılan bu salgından korunmaya çalışırken, kendi iç dünyamızla baş başa kaldık. Hayatın akışında, modern yaşamın koşuşturmasında hiç ol(a)madığı kadar kendimizle kaldık. İnsanın ilişki ihtiyacı bilinen bir durum fakat önlemler gereği ilişkilerimiz yüz yüzeden teknolojik aygıtlara geçti; dokunma, buluşma, kaynaşma yerini zihinde taşımaya bıraktı.” şeklinde konuştu. 

“HİSSİZLİK, TEPKİSİZLİK ORTAYA ÇIKARDI”

Yaşadığımız bu küresel salgının hepimizde çeşitli duygusal deneyimlere yol açtığına değinen Psikolog Öznur Yüksel, şöyle devam ediyor; “Deneyimlerin bazıları ortak bazıları ise kişiye özgü oluyor. Bu durum aslında her bireyin ruhsal kapasitesiyle ve dış gerçeklikteki yaşantının iç gerçeklikte nasıl algılandığıyla ilgili. Bazılarımız salgınla beraber geçmiş travmalarımızla, kırılganlığımızla ve öznel yaşayış biçimimizle yüzleşmek durumunda kaldı. Bu belirsiz günler bazılarımızda genel kaygı hali, korku ve panik nöbetleri, uykusuzluk ya da verimsiz uyku, depresif ruh hali, hayal kırıklığı, tahammülsüzlük, engellenmiş hissetme, odaklanma güçlüğü, öfke ve sıkılganlık bazen de tepkisizlik, hissizlik gibi pek çok deneyim ortaya çıkardı. Benzer şekilde ölüm korkusu, sevdiğimiz birini kaybetme korkusu, virüsün bulaşması ya da birine bulaştırılmasına ilişkin yoğun endişe hali ve bunlarla ilgili aşırı zihinsel uğraş sonucu çeşitli takıntılar geliştirme de yaşanabilir. Fobik tepkiler görülebilir, dürtüsellik ve saldırganlık gibi davranışlara yol açabilir.”

Yüksel, önemle vurgulanması gereken noktalardan birinin içinde bulunduğumuz bu süreçte bu tarz olumsuz duyguların görülebileceği olduğunun üzerinde durduğu konuşmasını şöyle sürdürdü; “Her birey kendi ruhsal kapasitesince bu durumun üstesinden gelmeye çalışacak ve farklı tepkiler gösterecektir. Sosyal izolasyon durumunda bu olumsuz duygu ve deneyimleri dağıtmak elbette zor oluyor. Normalde sarıldığımız rutinler, aile üyelerimiz, işimiz, sevdiğimiz restoranlar, arkadaşlar, yürüyüşler, aktiviteler... arzuladığımız kadar hayatımızda değiller. Kendi başına kalma kapasitemize sığınmak durumunda kaldık. Bu durumlar belki hüzünlü olabilir ama umuttan da uzak değil.” 

“BİLGİ KİRLİLİĞİNDEN UZAK DURMALIYIZ”

Belirsizliğin doğurduğu çaresizlik hissine kapılmamak, dirayetimizi ve umudumuzu artırmak için yapabileceğimiz bazı şeylerin de var olduğunu hatırlatan Psikolog Öznur Yüksel, “Mesela bilgi kirliliğinden uzak durmak. Kendi ihtiyacımız ve hazmedebileceğimiz kadar bilgiyi içe almak. Geçmişe duyulan özlemden ve geleceğe ilişkin kaygılardan biraz uzaklaşıp şimdide ve anda kalmaya çalışmak. Cevapsız sorularla ve belirsizliklerle beslenen kaygıyı biraz olsun dindirmek için şimdi neler yapabileceğimize odaklanmak kurtarıcı olabilir. En önemlilerinden biri de hem fiziksel hem ruhsal anlamda kendimize dikkat etmek. Bunu yapabildiğimizde sevdiklerimizi ve toplumun diğer üyelerini de korumuş oluyoruz dolayısıyla. Bu hiç azımsanamayacak bir görev.” diye konuştu. 

Belirsiz olan ve kontrol edemediğiniz durumların karmaşasına kapılmamak gerektiğinin altını çizen  Uzman Klinik Psikolog Öznur Yüksel, bilgilendirmeye şu şekilde devam etti; “Kendinize ait gündemler oluşturup bunlara odaklanmaya çalışmak gerekir. Kısa süreli hedefler oluşturmak ve yapabildiklerimizi takdir etmek. Tüm bunlar olurken bu süreçte üretme yarışında olmadığımızı da es geçmemek gerekiyor. Kendimize ne iyi geliyorsa ve ne kadar istiyorsak onu yapmak önemli. Ulaşılamaz ve gerçekçi olmayan hedefler, odaklanma probleminin getirdiği verimsiz saatler, sıkılma hissinin beraberinde hiçbir şey yapmama hali de görülebilir. Bu yine kendimizi yerden yere vurma aracı olmamalı. Bu durumlar çoğaldığında aile üyelerimizden, arkadaşlarımızdan ya da uzmanlardan teknoloji aracılığıyla yardım alınabileceği akıllarda tutulmalı.”

“RUTİNLERİ SÜRDÜRMEYİ DENEMELİYİZ”

Klinik Psikolog Öznur Yüksel, mümkün olduğunca rutinleri sürdürmeyi denemenin, yemek yeme ve uyku düzenini korumaya çalışmanın yine günlerimizi iyi kılacak bir müttefik olabileceğine işaret ettiği konuşmasına şunları ekledi; “Benzer şekilde gün içi aktiviteleri evden devam ettirmeye çalışabiliriz. Teknoloji bu konuda bize yardımcı bir kanal. Sevdiklerimizle konuşmak, iş faaliyetlerini evden devam ettirmek, spor yapmak ve varsa hobileri sürdürmek ya da yeni hobiler edinmek.” 

Aile üyeleri ile uzun süre evde kalmanın bazı durumlarda zorlayıcı olabileceğine parmak basan Yüksel,  ilişki sorunlarının görünür olmasının, çocukları evde oyalamanın ve idare etmenin zorlaşmasının, özel alanların daralmasının, hep bir arada kalmanın getirdiği sıkışmışlık hissinin yaşanabileceğine vurgu yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü; “Aileyle beraber olmak güvende olma hissini yaşatabilir fakat kesintisiz birliktelik ilişkileri yıpratabilir. Dolayısıyla özel alanlara saygı duymak, sınırlarımızı korumak ve mutlaka aile üyelerinin kendi kendine kalabilmesini mümkün kılmak gerekiyor. Aile içi iletişimde en çok sarılacağımız şey hoşgörülü tutum olmalı. Yapıcı ve ılımlı yaklaşım sergilemek iletişimi sakin bir havada sürdürmeye yardımcı olabilir.”

“ETKİLERİNİ TAHMİN ETMEK GÜÇ”

“İçinde bulunduğumuz küresel krizi anlamak ve ruhsal olarak işlemek pek mümkün değil.” diyen Psikolog Yüksel, sözlerine son olarak şunları ekledi; “Salgının seyrini, ne zaman biteceğini, hayatımıza ve ruh sağlığımıza ne gibi etkiler bırakabileceğini tahmin etmek güç. Hepimiz için çok yeni ve daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir durum. Sadece tarihsel bir bilgi birikimimiz var. Şimdilik gördüğümüz salgının tüm insanlığa, mevcut koşulları, varoluşu, hayatta kalmayı ve yaşantılarımızı gözden geçirmeyi gerekli kıldığı. Dolayısıyla  ilk elden yapmamız gerekenler; bu süreyi güvenle atlatmaya çalışmak, var olan koşullara adapte olmak ve bir şekilde bu zorlu sürecin bir yerde biteceğine inanıp umudumuzu beslemek. Sonra geriye dönüp neler yaşadığımızı, iç dünyamızda neler olup bittiğini beraber anlamaya çalışacağız.”









 


ARŞİV