Bir asırlık Melodiler Evi…

Osmanlı döneminde İstanbul’da kurulmuş olan ilk resmi müzik okulu olan Dârü’l-Elhân; günümüz Türkiye’sinde, Kadıköy rıhtımında 7’den 70’e eğitimler veren bir konservatuvar olarak ülkenin sanat hayatına katkı sunmayı sürdürüyor

29 Kasım 2017 - 11:16

Kadıköy rıhtıma yürüyüp de kuş cıvıltıları, dalga sesleri, vapur düdüklerinin içinden geçerek, duvarın dibindeki çiçeklerin kokusunu içime çekerek o binaya giriyorum. Daha kapıdan itibaren melodiler karşılıyor; davul ritimleri, piyano tuşları, bir sopranonun ses açma egzersizleri…

Burası yani İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı; içinde bulunduğumuz 2017 yılından tam 100 yıl evvel kurulmuş bir kurumun günümüzdeki temsilcisi. Sebeb-i ziyaretim de tam olarak bu. 1984 yılından beri müzik eğitimi verilen bu eski yapının daracık koridorlardan geçerek, kapısında ‘’Müdür’’ yazan odaya giriyorum. Kurumun Müdürü Prof. Aygül Günaltay karşılıyor. O bir piyanist, bir eğitimci ve bir idareci. Müdürlük görevinde yeni henüz 1.5 yıl olmuş ama kurumla tanışıklığı 38 yıl öncesine dayanıyor. 1979 yılında öğrenci olarak girdiği, lisans ve doktorasını tamamladığı bu kurumda şimdi idarecilik görevinde… Günaltay, ‘’Kurumun emektar bir üyesiyim. Okuduğum okula müdür olmak heyecan ve onur verici. Kurumu iyi bilmemin büyük faydasını görüyorum. Zamanında öğrenci iken gördüğüm eksiklikleri gidermeye çalışıyorum’’ diyor.

Peki ‘’100 yıllık kurumun müdürü olmak nasıl hissettiriyor?’’ Günaltay’a göre büyük bir sorumluluk ve bunun bilincinde olduğun vurguluyor; ‘’Burası bir ekol. Bu kurumu hep daha ileriye taşımak için tüm çabalarımız. Geleceğin sanat eğitimini şekillendirecek olan öğrencilerimize pırıl pırıl bir miras bırakmak... ‘’

1000’i aşkın öğrenci

Aygül hocaya konservatuarın bugününü soruyorum, anlatıyor; ‘’Sahne Sanatları, Müzik ve Müzikoloji olmak üzere üç ana bölüm ve bunlara bağlı 8 anasanat dalı, 3 anabilim dalında toplam 24 lisans, 3 lisansüstü programda eğitim veriyoruz. Ayrıca ortaokul ve lise eğitimlerimiz ile sertifika programlarımız var. 1118 öğrencimiz, 141 öğretim elemanı ile eğitimlerini sürdürüyor. Ayrıca yabancı öğrencilerimiz ve 18 tane de yabancı hocamız var. Yani çok kültürlü bir yapı.’’

100.yılda yeni vizyon

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kurumun Müdürü Prof. Aygül Günaltay 100 yıla yeni bir vizyonla girdiklerini vurgulayarak, şöyle anlatıyor;

‘’Amacımız dünya kurumu olmak, dünyaya açılmak. Kurumsallaşmaya önem veriyorum ben. Bu bir bayrak yarışı, kişiler değil kurum önemli. Önümüzdeki yılların hedeflerinin yer alacağı bir stratejik plan hazırlıyoruz. Eğitim öğretim programlarını komple yeniledik. Bu yenilemeyi her sene yapacağız.’’

Türk müziğine vefa

Yenliklerin başında ise eğitim yelpazesinin genişlemesi geliyor. Hali hazırda müzikten tiyatroya, operadan baleye pek çok dalda verilen eğitimlere bu yıl caz da eklendi. Hedefte ‘müzikal tiyatro’ bölümünün açılması da var. Hattat belki ileride ‘elektronik müzik’ derleri bile başlayabilir. Bu programlarla dünya müzikleri programının temelleri atılmış oluyor.

Ayrıca, 1926 yılında konservatuarlarda öğretilmesi yasaklanan Türk müziği tekrar konservatuvar programına alınacak. Böylelikle, kurumun kuruluş felsefesiyle hareket edilerek, konservatuvarı Batı ve Türk Müziği’ni kapsayan yegane okul olarak şekillendirmesi hedefleniyor. Aygül Günaltay’a göre bu çalışma; kuruluşunda Doğu ve Batı müziği eğitimlerini bir arada sunan Dârü’l-Elhân’a bir ahde vefa örneği.

Taşınma bilmecesi

Yıllardır Kadıköy rıhtımındaki eski hal binasını, İstanbul Şehir Tiyatroları Haldun Taner Sahnesi ile paylaşan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın taşınması ise yıllardır süren bir muamma. Aygül Günaltay bu konuda ‘’ Evet, bu arayış uzun yıllardır sürüyor. Ben öğrenci iken yer arıyorduk, hala da arıyoruz. Aslında burası, tiyatroyla birlikte bir kültür kompleksi ama teknik sorunlar var. Eğitimde geniş bir yelpazeye sahip bu okula, bu bina yetersiz kalıyor. Bir yandan da bu bina Kadıköy ile özdeşleşmiş. Bu taşınma olayında önemli olan şu; illa ki bir boş arazi-bina bulunur ama şehrin -burası gibi- kalbinin attığı bir konumda olması gerek. Zira biz burada sadece eğitim değil bir kültür hizmeti de veriyoruz, halk ile temasta olmayı sürdürmemiz gerek’’ görüşünü ifade ediyor

Kadıköy ve müzik

Prof. Aygül Günaltay’ın kendisi de bir Kadıköylü. Eğitimini Kadıköy’deki bu binada tamamlamış, şuan burada çalışıyor, Kadıköy’de yaşıyor; ‘’burası geçmişi, dokusu, insanı,  sanatı, kültürü ile pozitif enerji veren özel bir yer. Öğrencilerimizin çoğu Kadıköylü. Ayrıca Kadıköylü dinleyiciler de etkinliklerimize gelerek bizi hep destekliyorlar. Keza Kadıköy Belediyesi de sanat merkezlerini bize açarak Kadıköylülerle buluşmamızı sağlıyor.’’

Röportajımızın sonunda, odasındaki piyano başında poz veren, kendisi de piyanist olan Prof. Aygül Günaltay, sorumuz üzerine ‘’İdari görevim nedeniyle piyano çalmaya vaktim olmuyor. Öncelik işimde. Çünkü kurumumun bana verdiğini ben de ona en iyi şekilde geri vermeye çalışıyorum’’ diyerek sözlerini noktalıyor…

Dârü’l-Elhân’ın 100. Yaşı

Darülelhan, bugün Kadıköy rıhtımda bulunan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın 100 yıl önce ilk tohumlarının atıldığı ve Türk müzik hayatının ilk eğitim kurumu… Darülelhan’ın Türkiye’nin müzik sanatı hayatındaki ayrıcalıklı yeri, bu sanatın ilk defa sistemli, metotlu bir eğitim/ öğretime kavuşması, yani “okullaşma”sından geliyor.

Cumhuriyet aydınlanmasının, imparatorluk döneminden devraldığı iki büyük sanat kurumundan biri Darülbedayi (Güzellikler Evi) yani bugünkü Şehir Tiyatroları, diğeri iseDârü’l-Elhân Darül-Elhan (Melodiler/Nağmeler Evi) bugünkü adıyla İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı…

Bunalımlı 1914 yılında Cemil Topuzlu Paşa’nın girişimleri ile İstanbul Şehremaneti’ne (Belediyesine) bağlı olarak ilk resmi sahne ve müzik sanatları okulu olan Darülbedayi’nin kurulması çalışmalarına başlanmış. Darülbedayi’nin  tiyatro, sahne müziği, Türk ve batı müziği türlerinin tümünü bir arada ele almayı amaçlayan ulusal bir konservatuvar olması düşünülmekteydi. Darülbedayi biri Tiyatro diğeri de Müzik olmak üzere iki bölüme, Müzik Bölümü de Doğu ve Batı olmak üzere iki şubeye ayrılmıştı. Kuruluş çalışmaları Şehzadebaşı’nda başlatılmış ancak okulun açılış töreninin hazırlandığı sırada 1. Dünya Savaşı patlak verince Ağustos 1914’ten sonra okuldaki eğitim öğretim belirsiz bir süre için ertelenmek zorunda kalınmıştı. Bununla birlikte okulun öğretmen ve öğrencilerinden bir bölümü Ferah Tiyatrosunda temsiller vermişlerdi. Bir süre sonra Batı Müziği Bölümü’nün çalışmaları sona ermiş Türk Müziği Bölümü ise bazı müzikli temsillere katkıda bulunarak icra çalışmalarına bir süre daha devam etmiştir. Savaş şartlarının güçlüğü ile baş gösteren mali sıkıntılar14 Mart1916’da bu bölümün de tamamen kapanmasına yol açmıştı. Darülbedayi’nin Müzik Bölümü’nde sürdürülen bu çalışmalar ileriki yıllarda Darül-Elhan’ın hazırlayıcısı olmuştu. Savaş sürerken Darülbedayi’nin kapanmasından sonra yeni bir müzik okulu açılması için çalışmalara başlanmış ve 1 Ocak 1917 tarihli Meclis-i Vükela (Bakanlar Kurulu) kararı ile daha çok Türk Müziği’ne ağırlık verecek dört yıllık bağımsız bir okul olan Dârü’l-Elhân kuruldu.

İsim değişiyor

Cumhuriyet’in kurulmasını takip eden 1925’te Dârü’l-Elhân, Belediye’ye bağlandı. Yönetmeliği değiştirilerek Batı Müziği Bölümü eklenmiş ve batı türü bir konservatuvar olarak örgütlenerek “İstanbul Konservatuvarı” adını aldı.  1926’da ise Türk Müziği eğitimi yasaklandı. İstanbul Konservatuvarı 1927’den itibaren Batı Müziği eğitimi veren bir kurum oldu. İstanbul Konservatuvarı’nda 1930 yılından itibaren çok önemli sanatçılar yetişmiş, yetişen bu sanatçılar aynı zamanda İstanbul Şehir Orkestrası ve Devlet Senfoni Orkestrasının çekirdek kadrolarını oluşturmuşlardır. 1944’te  kurum ‘İstanbul Belediye Konservatuvarı’ adını aldı. 1950’lerin başlarında tiyatro bölümü, ilerleyen yıllarda da bale bölümü açıldı.

Küçük öğrencilere de eğitim

Kurum 1986’da İstanbul Üniversitesi’ne bağlanarak “İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı” adını aldı.  2003-2004 Eğitim-Öğretim yılında Müzik ve Bale İlköğretim Okulu kurulmuş ve sanatçı adaylarının küçük yaşlardan itibaren mesleki eğitim alabilmelerine olanak sağlandı.

Başta “Türk Beşleri”nin (Necil Kâzım Akses, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey ve Ahmet Adnan Saygun) tümü olmak üzere her kuşaktan pek çok müzisyenin öğretmen ya da öğrenci olarak bulunduğu konservatuvarın yetiştirdiği önemli sanatçılar arsında  İlhan Usmanbaş, Leyla Gencer, Güher-Süher Pekinel ve Ayşegül Sarıca gibi isimler yer alıyor…

SÜREYYA’DA PANEL

Dârü’l-Elhânın 100. yılı, Süreyya Operası’nda 26 Kasım günü gerçekleştirilen panel ve konserler kutlandı.  İÜ Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehtap Demir moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde,  İÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Aygül Günaltay, Prof. Dr. Mehmet Alkan, Prof. Dr. Namık Sinan Turan ve Dr. Murat Katoğlu birer konuşma yaptılar. Panelin ardından düzenlenen “Bizim Sesimiz” konserinde, Opera Anasanat Dalı öğrencileri Türk bestecilerinin eserlerinden oluşan bir dinleti gerçekleştirdiler. Prof. Aygül Günaltay’ın açılış konuşması ile başlayan gala konserinde, 100. yıl onuruna düzenlenen Ulusal Beste Yarışması ödül töreninin ardından İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Senfoni Orkestrası, Prof. Ramiz Melik Aslanov‘un orkestra şefliğinde, İlke Karcılıoğlu “Bozkırın Ortasında”, Sonat Mutver “Carceri”, Ulvi Cemal Erkin ise “Köçekçe” eserlerini seslendirdiler.


ARŞİV