Atölyeden galeriye bir yolculuk: Galeri Mod

Sanatçı ve aynı zamanda öğretim üyesi Prof. Dr. Reşat Başar’ın 2015’te atölye olarak açtığı Galeri Mod, sanat dünyasının bilinen isimlerini ve işlerini ağırlıyor

31 Temmuz 2018 - 12:46

Galeri Mod, yaz olması sebebiyle şu an tadilatta ve yeni sezona hazırlanıyor. 22 Eylül’de Fulya Erdem’in sergisiyle yeni sezona kapılarını açacak galerinin hikâyesini Reşat Başar’dan dinledik.

Galeriyi açma fikri nasıl ortaya çıktı?

Burası atölye olarak düşünüldü. Kendime bir alan yaratmaya çalıştım. Burayı 2015’te tuttum. Ben İstanbul Aydın Üniversitesi’nde resim hocasıyım. Kendi çalışmalarımı koyabileceğim bir atölye olarak düşünmüştüm burayı.

Atölyeden galeriye ne zaman dönüştürdünüz?

Tamamen özel bir alandı. Daha sonra tuvali buraya da asayım, şu duvarı da kapatayım derken eldeki koleksiyonları astım girişe. Avrupa’da da küçük galeriler vardır. Ben de girişteki küçük alanda bunu yapabileceğimi düşündüm. 13 sanatçıyla bir sergi yaptık ilk olarak. Sonra da gençlerle küçük işler sergisi gelişti, bu sefer arka alanı da açtım ve galeriye benzedi. Sergi açmaya 2016 Kasım’da başladık.

“GENÇLERE ALTERNATİF YARATIYORUZ”

 Genç sanatçılarla çalışmak, onlara alan açmak neden önemli?

Genç sanatçıların daha fazla küçük işlerle çalıştıklarını gördüm. Onlara bir alternatif yaratmak gerektiğini düşündüm. Hala da genç sanatçıları geri çevirmiyoruz. Daha paylaşımcı bir tarzı sürdürüyoruz. Piyasa ile ilişkileri henüz kurulmadığı ve bizim de piyasacı bir derdimiz olmadığı için onlara bir etkinlik alanı sunmak, bizim yaptığımız.

Küratörlü sergiler de yapıyorsunuz. Onlardan bahseder misiniz?

Bu sergiler de bizim ‘mutlaka yapalım’ diye yaptığımız sergiler değil ve bunlarda küratörlere hiç müdahale etmiyoruz.  Ali Şimşek’in küratörlüğünü yaptığı “Epifani” sergisi ve Cemal Süreya için yapılan “Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor” sergisi bunlara örnektir. Bütün bunları insanların talepleriyle yaptık.

Cemal Süreya sergisi için özellikle mi burası tercih edildi?

Tabii ki. Sokağın ismi de Cemal Süreya ve özellikle burada olması istendi. Biz aslında sokakta bir etkinlik yapmayı planlıyorduk. Sokakta şiirlerin okunduğu, bestelerin seslendirildiği bir etkinlik daha iyi olurdu. Umarım önümüzdeki yıl Cemal Süreya’nın evinin önünde bunu yapabiliriz.

Peki, galeriye böyle bir ilgi bekliyor muydunuz?

Aslında beklemiyordum. Geçen sene sergiler dolmaya başladı ve 15 günde bir sergi yapmaya başladık. Burası eskiden sucuymuş ve anca bir sucunun kullanabileceği bir depo havası vardı. Demek ki Kadıköy’de böyle bir mekan eksikliği varmış ve ilginç bir şekilde bir anda popüler oldu.

“İNSANLARIN ALABİLECEĞİ RESİMLER KOYUYORUZ”

Mahalleliyle aranız nasıl, onlar nasıl bakıyor?

Sergilerde mekanın dışına yayılma eğilimi vardır. O zamanlar endişe etmedim değil. Fakat komşularımız sanatçıların, öğrencilerin burada olmasından memnun olduklarını söylüyorlar, hiçbir problemimiz yok.

İlk ortaya çıktığında isim Mod-Ada idi ancak değiştirdiniz sanırım…

Mod-Ada biraz kelime oyunu barındırıyordu ama zor söyleniyordu. Galeri Mod olarak devam edeceğiz, logoyu da değiştirdik.

Sergiler dışında bir şey yapıyor musunuz?

Seminerler yapıyoruz. Baskı atölyesi yaptık, Çatalhöyük semineri oldu. Bir taraftan üretimleri de devam ettiriyoruz. Dışarıya dönük baskı, desen atölyelerine devam etmeyi planlıyoruz.

Galerilerin piyasayla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle sergilenen resimlerin talep edilmesi lazım. Çok uluslu şirketler galerileri açıyorlar, pahalı mekanlar kuruyorlar, 50-60 bin liralık etiketle koyuyorlar. Mesela buraya asılan resmin üstüne 50 bin liralık etiket konulmaması gerekiyor. O etiketi taşıyan bir resmin de burada sergilenmemesi gerekiyor. Temel politikamız bu. İnsanların sahiplenebileceği resimler olması lazım. Burada oluyor. Örneğin; arkadaşına doğum gününde resim alan da oldu. Sonuçta piyasa koşulları bizim yadırgadığımız koşullar.

“KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL”

Bir öğretim görevlisi olarak üniversitelerde güzel sanatlar bölümlerinin kapatılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Talep olmadığı için kapatılan bölümler de var, bunları haklı buluyorum aslında. Bazı üniversitelerde resim, heykel bölümlerinin kontenjanı boş kalıyor. Ama mesele kontenjan meselesi değil. Sanat eğitiminin yürütülüp yürütülmeyeceği meselesi. Toplumun sanatçıya ihtiyaç duyup, duymayacağı meselesi. Marmara Üniversitesi müzik bölümünün kapatılması da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin yerinden çıkarılmaya çalışılması da kabul edilebilir şeyler değil.


ARŞİV