“32 yıldır buradayım, olmaya da devam edeceğim”

Yaşar Usta 68 yaşında, 32 yıldır da Kadıköy Pavlonya Sokak’taki dükkanında ayakkabı tamir etmeye devam ediyor. Mesleğin bittiğinden yakınan Usta, “Çekirdekten yetişme ayakkabıcıyım, gücümün yettiği kadar burada olmaya devam edeceğim” diyor.

19 Eylül 2019 - 16:54

Kadıköy, birçok mesleğe ve yüzlerce meslek erbabına ev sahipliği yapan bir yer. Bazı meslekler gelişip büyürken bazıları ise eskiden gördüğü ilgiyi görmüyor. Bu mesleklerin çoğu da zanaat gerektiren meslekler. Onlardan biri de ayakkabı tamirciliği.

“Parası yoksa ne verirse onu alırım”

68 yaşındaki Yaşar Usta, 1 Nisan 1966’da Kayseri’den kalkıp İstanbul’a gelmiş biri. Küçükken öğrendiği meslek kuaför olsa da gelir gelmez, iş bulamadığı için ayakkabıcılık yapmaya başlamış. O zamandan beri mesleği sevdiğini söyleyen Usta, ilk zamanlarını şöyle anlatıyor: “17 yaşında çıraklıktan başladım. Çekirdekten yetişme bir ayakkabıcıyım. İlk önce Gedikpaşa’da imalatta çalışıyordum, çok büyük bir atölyem vardı. Oradan Kadıköy’e geldim. 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle kapatmak zorunda kaldım. Tamir ve ısmarlama üzerine çalışıyorum, 32 yıldır da Kadıköy’deyim.”

Yaşar Usta’nın dükkanının her tarafından ayakkabılar dizili. Söyleşi yapmak için gelen müşterilerle ilgilenerek onları göndermesi gerekiyor. Bu kadar küçük bir dükkanın hala bu kadar tercih edilmesinin sebebini sorduğumda Yaşar Usta şunu söylüyor: “Genelde beni tercih ediyorlar. Kadıköy’de bu çevrede kime sorarlarsa burayı gösterirler. Ben fiyatta direnmem, ille de bu parayı vereceksin demem. Parası yoksa, ne verirse onu alırım. 68 yaşındayım, gücümün yettiği yere kadar burada olacağım, mesleği devam ettireceğim. Çalışmazsam sıkıntıya girerim ben. Eğleniyorum bir taraftan da, insanlarla sohbet ediyorum, vakit geçiriyorum. İşimi iyi yapmak da beni mutlu ediyor. Ama mesleğin yok olup gidecek olması beni çok üzüyor. Burada olmamam lazımdı, ben ayakkabıyı baştan çizerim, yapar veririm. Herkes ayakkabı yapabilir ama çizip de yapamaz. Şikayetçi değilim yine olsa bu mesleği tercih ederdim.”

Geçim sıkıntısı, küçük esnafa saygısızlık...

Söyleşide yer vermek istediğim “Bu meslek yok oluyor mu?” sorusuna da cevap verirken  üzüntüsünü ve şikayetini gizlemiyor: “Mesleğimiz bitiyor. Bizden sonra bir kuşak daha gelmeyecek. 32 seneden beri burada bir çırak yetiştirememişsem bu meslek ölmüş demektir. Ben buraya yeni geldiğimde Rıhtım’da, Rasimpaşa’da, Caferağa’da 32-33 ayakkabıcı vardı, şimdi 8-9 esnaf kaldı. Ağır bir geçim sıkıntısı çekiyoruz. Eskiden bu işi yapanlar ev sahibi olurdu şimdi biz kendi çocuğumuza yardım etmekte güçlük çekiyoruz.”

Esnaflığın da kalmadığını düşünen Usta, “Küçük esnafa saygı hiç yok, değer verilmiyor. Ufak bir iş yapıyorsun, gelen müşteri birkaç lirayı sorguluyor. Ama hepsine sorsan küçük esnafın kaybolmasına karşıdır” diyor.

“Eski Beyoğlu’na benziyor”

Usta, Kadıköy’ün değişiminden de rahatsız ve kendi gençliğindeki Beyoğlu’na benzediğini savunuyor: “Kadıköy eski zamanlarda daha güzeldi. Kadıköy’deki saygınlık, nezihlik daha başkaydı. Daha önce buraya ayakkabı getirirken semtleri birbirleriyle kıyaslardım. Kadıköy ne kadar güzel bir yer derdim. Bugün kemerlerini sıkacaksın, saatini sağlam bağlayacaksın, cebindeki paranı sıkı tutup öyle geleceksin. İyiye gitmiyor bence bu durum. Her geçen gün benim 17 yaşındayken gördüğüm Beyoğlu’na benziyor.”

Usta, söyleşinin sonuna doğru aslında günlük iş hayatında nelerle karşılaştığını en iyi anlatan, unutamadığı bir anısını anlatıyor: “Bir gün bir gariban geldi dükkana, ikinci el ayakkabı sordu bana. Düşündüm yok dedim, sonra değiştirip var dedim. Vitrindeki ayakkabıyı verdim, adam da ayakkabıyı aldı giydi ayakkabıyı. Bir poşet bırakmıştı tezgahın üzerine. Bir alkollü içki bir de bardak var içinde. Öyle vermiş oldu ayakkabı parasını.”


ARŞİV