Tiyatrolar kapalı, tiyatrocular endişeli

58 yıl sonra ilk kez 27 Mart Dünya Tiyatro Günü salonlarda kutlanamayacak.  Kadıköylü tiyatrocular buruk ve endişeli...

24 Mart 2020 - 15:23

27 Mart Dünya Tiyatro Günü... 1961’den bu yana Uluslararası Tiyatrolar Birliği çağrısıyla her yıl kutlanıyor. Son birkaç yıldır Kadıköy’de, Kadıköy Tiyatroları Platformu öncülüğünde şenlikle kutlanan bir gün(dü)... Malumunuz tiyatrolar virüs nedeniyle kapalı, sahneler açılmıyor, oyunlar oynanmıyor, oyuncular beklemede...

Kadıköylü tiyatro sahibi ve oyuncularla konuştuk;

  • Kadıköy Emek Tiyatrosu/Pınar Yıldırım:  “KAÇ TİYATRO AYAKTA KALABİLECEK?”

13 Mart’tan itibaren sahnelerimiz kapalı ve şimdilik nisan sonuna kadar da böyle devam edecek. Bu da zaten sezonu kapattığımız anlamına geliyor.Önümüzdeki sezon bizi neler bekliyor? Belirsizlik, ekonomik zorluklar... Oyunlar devam edecek bir şekilde. Peki ya sahneler? Her akşam yatağa girince kendime soruyorum biz ve bizim gibi sadece tiyatro yaparak geçinen insanlar olarak salon kiralarımızı ödeyebilecek miyiz? Peki ya elektrik, doğalgaz, su faturaları? Kdv, stopaj? Günlerdir evdeyiz ve elbette evde kalmaya devam edeceğiz. Peki devlet bizim hayata devam edebilmemiz için bir paket hazırlayacak mı? Yoksa mevcut anlayışta ilk gözden çıkarılan sektör olmamız devam mı edecek?

Biz dilenmiyoruz, kimse bize acısın, yardım etsin demiyoruz. Hakkımızı arıyoruz. Aramaya ve sormaya da devam edeceğiz. Şu anda sadece Kadıköy’de 11 mekanlı özel tiyatro var. Eylülde kaç kalacağız? Kalabilecek miyiz?

Şimdi 27 Mart...58 yıldır gelenektir, oyunlardan önce hazırlanan uluslararası bildiri sahnelerde seyirciye okunur ve oyun başlar. 1961’den bu yana ilk kez seyircisiz, sahnesiz ve oyunsuz 27 Mart...

  • ÖyküSahne-Tiyatro Açıkça/Sertaç Ayvaz: “EN BURUK TİYATRO GÜNÜ” 

Hayat bizim için pek devam edemiyor doğrusu. Sahnelerimiz ilk kapanan mekanlardan oldu malumunuz. Tiyatrocunun elinden üretim alanı, seyirciyle buluşma alanını gidince öyle kalakalıyoruz tabii... Bu dönemi sağlıkla atlamayı diliyoruz elbette. Ama kira, elektrik, su vb. gibi giderlerimiz sabit. Bu birikecek olan borç, KDV, SGK vb giderlerimizi ancak sosyal devlet eliyle halledebiliriz. Perdemizi koronayı defettikten sonra, ancak bu şekilde sağlıklı açabiliriz.

Yaşayacağımız en buruk Tiyatro Günü olacak sanırım. Ama tiyatro bu. Savaş yıllarında da sürdü geldi. Yine elbette var olmanın bir yolunu bulacaktır.

Hayat gibi. Çok yaşa tiyatro, çok yaşa hayat!

  • Ak'la Kara Tiyatrosu/Kurucu Ortak Savaş Özdural: “TİYATROLAR GİDERLERİNİ NASIL KARŞILAYACAK?”

Biz tüm hijyenik önlemleri alarak son güne kadar oyunlarımıza devam ettik. Ama hükümetin genel bir yasak kararı almasıyla doğal olarak tüm oyunlarımız, turnelerimiz iptal oldu. Virüsün yayılmaması için tabii ki bu önlemler gerekli ama bu önlemleri alırken gelişmiş ülkelerde olduğu gibi maddi olarak etkilenenler için hiçbir önlem alınmıyor. Oyun başı yevmiye ile geçinen sanatçılar, teknisyenler nasıl geçinecek? Tiyatrolar kira, elektrik, SGK, maaş giderlerini nasıl karşılayacaklar? Bunlar için hiçbir tedbir yok.

Biz de günlerimizi hem kendimiz hem oyuncularımız ve maaşlı çalışanlarımız için hayat nasıl devam edecek sorusuna cevap aramakla geçiriyoruz.

  • Altkat Sanat Tiyatrosu Ekibi: “SANAT DOĞRUYU SÖYLEMEYE DEVAM EDECEK”

Salgının Çin’de ortaya çıkmasından sonra bütün bilim insanları bunun dünyaya yayılma riskinden söz ediyorlardı. Sonunda dedikleri çıktı ve tüm dünyaya yayıldı. İlk günlerden bu yana önlemler alınabilir miydi? Laboratuvarlar daha salgının Çin’de başlamasından sonra kurulabilir miydi? Birkaç sosyal devlet sorununu çözmüş ülke dışında, ne dünya ülkeleri ne de Türkiye bu konuda bir önlem geliştirdi. Ta ki kapımıza dayanana kadar.

Şimdi sosyal devlet olgusu, sağlığın ticarileştirilmesi vb konular tüm çevrelerde tartışılır hale geldi.  Devletimiz sağlık önlemleri dışında önlemler de aldı. Örneğin seyahat biletlerinde KDV oranını yüzde 1’e düşürdü. Konut kredisi açıkladı. Bunların gerçekte yaşadığımız sorunla ilgisi yoktu. “Evde kal” çağrılarının yapıldığı bir ortamda evin içinde nereye seyahat edecektik? İşten çıkarıldığımız bir ortamda konut alma telaşına mı düşecektik?

Gördük ki ne başka ülkelerde ne de Türkiye’de yönetimler insanı merkeze koyan yapılar değil. Her şeyin, sağlığın bile ticarileştiği bir dünyayı reddediyoruz. İnsanın temel yaşam ihtiyaçları olan barınma, gıda, ısınma, sağlık gibi başlıklar ancak vahşi kapitalizmin pençesinden kurtulduğumuzda yeniden organize edilebilecektir. Sanat bundan sonra da doğruyu, iyi olanı, vicdanlı olanı söylemeye ve eylemeye devam edecektir.


ARŞİV