"Tüm hayatım sinema oldu"

Üniversitede sinema eğitimi alan Kadıköylü genç yönetmen Ali Kara, Shakespeare’in klasik eseri Macbeth’i kısa filme uyarladı. Kara, “Kısa filmler, sinemanın en büyük okulu” diyor

23 Şubat 2017 - 12:25

Sanatla bütünleşen Kadıköy’de gün geçmiyor ki yeni yetenekler gün yüzüne çıkmasın. Kadıköy’ün genç yeteneklerinden biri de sinema öğrencisi Ali Kara. Kendi imkânları ile bu zaman dek üç kısa film çeken Kara, Shakespeare’in en önemli tiyatro oyunlarından Macbeth’i de kısa film olarak yorumladı. Genç yönetmen ile son kısa filmi, geleceğe dair hayalleri ve Kadıköy üzerine konuştuk.

“SİNEMAYA GÖNLÜM VARDI”

  • Okuyucularımız için kendini tanıtabilir misin?

21 yaşındayım. Tiyatroyu küçüklüğümden beri seviyordum. Lise yıllarımda ise ciddi bir şekilde tiyatroya adım attım. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde dört sene kadar tiyatro ve Sinematek’te senaryo yazımı üzerine eğitim aldım. Bir yandan sinemaya da hep gönlüm vardı. Yeditepe Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümüne girmemle birlikte tüm hayatım sinema oldu. Yazıp yönettiğim üç kısa filmim var.

  • İlk kısa filmini deneyiminden bahseder misin? Nasıl bir deneyimdi?

2014 yılında, “İlk Sabah” adında ilk kısa filmimi kendi imkânlarımla çektim. Filmin vicdan üzerinden giden bir hikâyesi var. Karı koca bir gece eğlenceden çıkıp, evlerine dönerken kendilerine saldıran hırsızı kendi bıçağı ile öldürüyor. Ertesi sabah uyandıklarında ise kendi aralarında bir vicdan muhasebesi başlıyor. Kısa filmlerin sinemanın en büyük okulu olduğuna inanıyorum. Bu düşünceden yola çıkarak kendimi sinemada geliştirmeye çalışıyorum.

  • Son kısa filme gelecek olursak Macbeth gibi kült bir eseri uyarlama fikri nereden çıktı?

Filmin adı “Gölgede”. 2016 yılı Shakespeare’in 400. ölüm yıldönümüydü. British Council de katılıma bütün bir yıl açık olan bir kısa film yarışması düzenledi. Yarışmanın amacı da Shakespeare’den esinlenerek, bir eserini kısa film formatına uyarlamaktı. Üniversiteden Balım Kar adlı arkadaşımla bu projeyi hayata geçirmeye karar verdik. Yolculuğuma tiyatro ile başladığım için Shakespeare’in benim için zaten ayrı bir yeri vardı. Çok sevdiğim eseri Macbeth’i ana eksenine alarak kısa filmi çektik. 

“BAMBAŞKA BİR DENEYİM”

  • Macbeth’i seçmenin özel bir nedeni var mı?

Bunun iki nedeni var. Hem Shakespeare’in en sevdiğim oyunu olması hem de karakter yoğunluğu açışından Macbeth ve Leydi Macbeth çok farklı iki karakter. Özellikle yoğunlaştığım Leydi Macbeth karakterini işlemek, onun kanlı el tiradını farklı bir biçimde ekrana taşımak benim için bambaşka bir deneyim oldu.

  • Filmi ne kadar bir sürede ve kaç kişi ile çektin? Herhangi bir destek aldın mı?

Biz çekimlerine Aralık ayında başladık. 16 kişi ile 3 günde 7 dakikalık kısa filmi çektik. Bu diğer filmlerime kıyasla daha profesyonel bir çalışma oldu. Okulumdan bütçe de aldım. Bütçeyi sadece teknik ekipman için kullandım. Bunun dışında filmde görevli olan tüm arkadaşlarım gönüllü olarak yer aldı. Berfu Aydoğan ve İpek Özkale filmde Lady Macbeth’i ekrana taşıyan oyunculardı.

  • Filmin gösterimi yapıldı mı?

Gösterimi henüz yapılmadı. Açıkçası filmi bizim istediğimiz anlamda daha yeni bitirdik bile diyebiliriz. Uzun bir kurgu ve montaj aşaması oldu. Mart ayında Yeditepe Üniversitesi’nde bütün öğrencilere açık bir gala yapacağız.

  • Anlattıklarına göre sinema öğrencilerinin kendi aralarında dayanışma yaşadığını söyleyebilir miyiz?

Elbette. Ne kadar akademik olursanız olun set havası solumak, ya da kilolarca ağırlıktaki ekipmanları taşımak çok başka bir deneyim oluyor. Öğrencinin okul dışında kendini geliştirebileceği tek alan da setler oluyor. Her film çeken sinema öğrencisi arkadaşlarına görev verir, onlarla birlikte çekim yapar. Burada asla kolaya kaçma ya da bazı şeyleri ucuza kapatma durumu yok. Aksine burada yapılan büyük bir yardımlaşma ve iyilik var.

 “KADIKÖY ÖZGÜR BİR YER”

  • Kadıköy’de film çekmek ister miydin?

Bunu isterim. Zaman zaman da bunu düşünüyorum. Kadıköy özgür bir yer. Gençlik olarak bunun farkındayız. Semtte bir ruh var. Gençler de bunu bildiği ve hissettiği için buraya geliyorlar. Gideceği başka bir yerde yadırganacağını ya da ötekileştirileceğini biliyor ve bunun Kadıköy’de olmayacağının farkında. O yüzden semtin, insanlar için ayrıcalık barındırdığını söyleyebilirim.

  • Özellikle çekim yapmak istediğin bir yer var mı?

Çok net bir şekilde Haydarpaşa Garı’nı çekmek istiyorum. Burası İstanbul’da yaşayan herkesin içinde buruk bir yara. Ve bu yara geçeceğe de pek benzemiyor. Trenler ve koskoca gar terk edilmiş. Trenleri hepimiz kullandık. İstanbul’a kıyıdan köşeden adım atan, filmlerde görenler ve özellikle Kadıköylüler bu mimariden ve ulaşımdan mahrum kaldılar. Ayrıca gar olmasının verdiği özelliği ile de köprü vazifesi görüyor. Tarihi ve işlevi itibariyle eşsiz hikayeler barındırıyor. Eğer şartlar uygun olursa günün birinde mutlaka garda çekim yapmak isterim.


ARŞİV