Müzik diliyle dertleşiyorlar…

Her hafta Moda’da serbest katılımlı doğaçlama müzik paylaşım etkinliği düzenleyen Ece Oğur&Mahir Şirin ikilisi, “Aramızda rekabet değil, paylaşım var. Müzik diliyle sohbet ediyoruz” diyor

06 Ağustos 2019 - 16:28

Her Cumartesi saatler 20.00’yi gösterdiğinde Moda sahilde toplanıyorlar. Katılımcılar ya profesyonel ya da amatör müzisyen. Birlikte çalıp birlikte söylüyorlar doğaçlama şekilde. Dileyen dilediği zaman katılabiliyor bu etkinliğe. Sıcak yaz gecelerinde, deniz kıyısının serinliğinde hem kelimeleri hem notaları paylaşıyorlar…

Etkinliğin adı “Open Air Jamming- Moda” (açık havada doğaçlama). Kurucuları Ece Oğur&Mahir Şirin’in amaçları ‘jam session’ yapmayı/dinlemeyi seven müzisyen ve müzikseverleri bir çatı altında toplayıp beraberce müzik yaparak hayattan alınan keyfi arttırmak…

Bob Marley’in “Seninle doğaçlamak istiyorum. Umarım sen de doğaçlamayı seviyorsundur”  (I wanna jam it with you, I hope you like jamming too) sözünü motto seçen Oğur ve Şirin’le konuştuk.

  • Önce sizleri tanıtalım, okurlara tanıtalım

Ece: Adli psikoloğum. Şu anda kendi mesleğimi yapıyor ve aynı alanda master eğitimime devam ediyorum. Bunların yanı sıra bazı feminist hareketlerde ve çeşitli projelerde gönüllü olarak yer alıyorum. Müzikle birlikte resimle de ilgileniyorum. Bahar ve yaz aylarında kamp yapıyoruz. Bunlar benim için en az iş kadar öncelikli.

Mahir: Özel bir şirkette muhasebe uzmanı olarak çalışıyorum. Parayı kontrol altına alıyoruz ama sevmiyoruz. (gülüyor)  İş hayatım dışında gönüllü eğitmen olarak çeşitli projelere katılmakla birlikte aktif bir bisiklet kullanıcısı olarak aktivist çevre hareketlerinde de yer alıyorum. Sanatsal aktiviteler hayatımın büyük bir bölümünü kapsıyor. Bu tür etkinliklerin sermayenin dayattığı rekabet kültüründen arındırılmış olarak sürdürülmesi için mücadele veriyorum.

  • Sizler müzisyen misiniz, müzikle alakanız ne?

Mahir: Çocukluğumdan beri müziğe yoğun bir ilgim var. Aile bireylerimin akordeonla çaldığı etnik ezgilere tanıklık etmek benim için güzel bir deneyim oldu. Üniversite yıllarımda gitar çalmaya başladım ve daha sonra aralıklarla devam ettim. Aynı dönem rock kültür kulübüne dahil olarak çeşitli çalışmalarda bulundum.

Ece: 8 yaşında keman çalmaya başladım. Üniversite döneminde de Ankara’da bunu sürdürdüm. Alanında oldukça başarılı ve ünlü hocalarla birlikte çalışma, onlarla aynı sahneyi paylaşma fırsatım oldu. Müzikal bilgi ve becerimi geliştirmek için çeşitli sınavlara hazırlanarak sertifikalar aldım. Klasik batı müziği ile giriş yaptım yani müziğe. Öte yandan ilkokuldan beri okulda ve okul dışında müzik gruplarım oldu, birlikte rock’tan blues’a geniş bir skalada repertuvar oluşturdu. Birlikte sahne aldık, yarışmalara ve televizyon programlarına katıldık. Öğrencilik ve ilk mezuniyet yıllarımda keman öğretmenliği, sokak müziği ve canlı müzik yaparak yaşamımı sürdürdüm. Üniversite dönemimde vokal ve beste yapmaya, 2 yıl kadar önce de gitar çalmaya başladım. Şu sırala yanı sıra Mahir ile birlikte beste kayıtlarımıza yoğunlaştık. Önümüzdeki dönem bir tekli veya albüm yayınlamayı planlıyoruz.

  • Bu etkinliği ikiniz birlikte düzenliyorsunuz. Siz nasıl tanışıyorsunuz?

2016 yazında çevreci kolektiflerin ortak düzenlediği bir kampta tanışıp arkadaş olduk. Son 1.5 yıldır da birlikteyiz.

  • Jam Evi nedir, nasıl bir oluşumdur?

Jam Evi; evde, sokakta, sahilde arkadaşlarımızla bir araya gelerek doğaçlama müzik yaparken oldukça keyif alıp bunu diğer müzisyenlerle de paylaşma isteğimizle birlikte ortaya çıktı. Jam (Türkçe: Reçel) sözcüğü, 1930’larda jam session geleneğini başlatan klarnet sanatçısı Mezz Mezzrow’un lakabından geliyor. Bu geleneğe baktığımızda müzisyen atışmalarının ve rekabet kültürünün ön plana çıktığını görüyoruz. Ne var ki bizim temel amacımız rekabetten uzak durarak paylaşımı ön plana çıkarmak, birbirimizi geçmek yerine birbirimizi beslemek. Bir yandan yaşadığımız coğrafya bambaşka ve kültürel anlamda oldukça zengin. Anadolu’da yüzyıllardır devam eden imece geleneği ve “Cem Evleri”ndeki rekabetten uzak, mütevazı müzik kültüründen de ilham aldık. Bu sözcüklerin fonetik benzerliği de söz konusu olunca böyle bir isim koyduk.

  • Kışın kapalı mekanda yaptığınız bu etkinlikleri yazın sahile taşındınız değil mi?

9 ay boyunca  Yeldeğirmeni’nde yer alan bir mekanda etkinliklerimizi gerçekleştirdik. Bu tür etkinlikleri düzenli bir biçimde bir mekanda gerçekleştirmenin  getirdiği bazı zorluklar da var. Bunları en aza indirerek 9 ay sürdürmeyi başardık. Daha sonra yaz sezonuna girince açık havaya taşıdık, adını da 'Open Air Jamming-Moda' koyduk.

  • Gecenin akışı nasıl oluyor?

Her cumartesi 20.00 civarı Moda 2 sahilde  toplanıyoruz. Yeni katılan arkadaşlarımızla tanıştıktan sonra güzel sohbetler eşliğinde doğaçlama müzik yapmaya başlıyoruz. Dinleyici olarak da katılım mümkün. Farklı müzik türleri, amatör ve profesyonel müzisyenler bir araya geliyorlar. Birlikte yeni şeyler deniyoruz. Bazen beceremeyip birlikte gülüyoruz, bazen ise ortaya çok güzel şeyler çıkıyor. Her durumda birbirimizden bir şeyler öğreniyor ve oldukça eğleniyoruz. Tam sayıyı bilmemekle birlikte şimdiye dek 100 civarı müzisyen konuğumuz olmuştur.

  • Kadıköy’de yaptığına göre etkinlikleri, sizler de Kadıköylüsünüz diye tahmin ediyorum?

Mahir: Kadıköylü olduğumu söyleyebilirim. 4 yıl boyunca Yeldeğirmeni’nde yaşadım. Bu süreçte yaşadığım lokasyonun sanatsal ve aktivist oluşumlarla günden güne zenginleştiğine yakından tanıklık ettim. Kadıköy’de yer alan çok sayıda mekanda çeşitli etkinlikler düzenledik. Bu sırada birçok sokak müzisyeni ve çeşitli aktivist oluşumlarla bir araya gelme fırsatı yakaladım. Bu bakımdan Kadıköy’ün oldukça zengin olduğunu düşünüyorum. Şu süreçte Şişli’de yaşıyorum.

Ece: Ben de Şişli’de yaşamakla birlikte Kadıköy’ün kendimi ait hissettiğim lokasyonlardan biri olduğunu söyleyebilirim. Kendimi özgür hissettiğim, sanat kokan bir yer. İki vejetaryen olarak aç kalmıyoruz. Gülmeyin ama bu bile bir etken Kadıköy’de iyi hissetmemizde!

  • Kadıköy geçmişten bugüne köklü bir müzik geleneğine sahip. Sizin gözlem ve yorumlarınız neler bu noktada?

Evet. Kadıköy’ün köklü bir müzik geleneğine sahip olduğuna katılıyoruz. 90’lı yıllardan itibaren Kadıköy Barlar Sokağı’nda açılan birçok mekan Kadıköylü birçok müzisyen ve müzik grubunun eserlerini sahnelemesine, sesini duyurmasına fırsat tanıdı.  Burada geçmişten günümüze var olan kültürel zenginlik farklı seslerin bir araya gelmesine zemin hazırladı. Bunun devam ettiğini görmek sevindirici.

  • Bu ortak müzik deneyiminin sizlere/müzisyenlere katkısı nasıl acaba? Neler hissediyorsunuz, neler paylaşıyorsunuz mesela…

Gerçekleştirdiğimiz etkinlik de bahsi geçen Kadıköy geleneğinden aldığı ilhamla amatör ve profesyonel müzisyenleri bir araya getirmeyi amaçlıyor. Birbirimizden çok şey öğreniyoruz. Aramızda rekabet ya da bir yarış yok. Bunun yerine iletişim, paylaşım ve dayanışma var. Aslında müzik diliyle sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz. Ortak bir dil yaratabiliyoruz  diyebiliriz. Yalnız olduğumuz bu dünyada birileriyle aynı dili konuşabilmek güzel bir şey.

https://www.facebook.com/groups/347884749157812/


ARŞİV