İçinden sinema geçen Kadıköylü satırlar…

Yazar Murat Erşahin’in; Kadıköy’ün kiminde başrolde arz-ı endam ettiği, kiminde ise fona yerleştiği 28 öyküden oluşan “Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen!” kitabı yayınlandı

13 Şubat 2019 - 11:15

Şair Orhan Veli’nin “İstanbul’un orta yeri sinema” dizesinden ilhamla koyduk başlığı. Zira bu röportajın konuğu Kadıköylü bir sinema aşığı olan Murat Erşahin…

Gazeteci, sinema eğitmeni, yazarı ve eleştirmeni, Uluslararası Sinema Yazarları Birliği üyesi ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Haysiyet Kurulu Başkanı… Erşahin’in pek çok unvanı var.   Ama onun en çok içine sindirdiği övündüğü iki kimlik Kadıköylülük ve sinema yazarlığı. Şimdi bu ikisini birleştirip satırlara döktü ve ortaya  “Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen!” kitabı çıktı. Sinema salonlarında bilet alınırken yahut teşrifatçının seyirciye yolu gösterdiği esnada sıkça kullanılan o bilindik cümleyi, kitabına isim olarak seçen Erşahin, okura sinema, edebiyat ve Kadıköy dolu öyküler anlatıyor.   h2o kitap’tan yayınlanan kitabın kapağı zaten içeriği özetliyor; bir ucunda tramvayın durduğu Bahariye Caddesi ve bugün kimileri hala varlığını sürdüren kimileri de zamana yenik düşen sinemalar…

Murat Erşahin ile çok sevdiği Kadıköy’ünde buluştuk.

  • Siyaset bilimi okuyup, bankacılık ve reklam yazarlığı yaptıktan sonra sinema yazarlığına geçmişsiniz. Uçlarda bir özgeçmiş…

Benim için aslında hep sinema vardı. Sinema çok eski bir hastalık bende. Kadıköy’de şanslı bir çocukluk geçirdim; Behice Boran, Mina Urgan, Ruhi Su, Yusuf Atılgan, Onat Kutlar giib isimlerin aile dostu olduğu bir ortamda büyüdüm. Hatta beni hayatımda ilk kez sinemaya götüren kişi Mina abladır. O gün bugün sinema sevgisi hep içimde…

  • Peki ya edebiyat?

Öykü de benim hayatımda hep vardı, ilkokuldan beri yazıyorum. Şuan bile evde yayına hazır bir sürü dosya var. 1990 yılında, henüz 20 yaşımdayken bir şiir kitabı bastırmıştım. İlk öykü kitabım ise 2008’de yayınlanan ‘Adam Mutsuz ve Orta Yaşlıydı’ adını taşıyordu. Bu da ikinci hikaye kitabım.

  • Mümkünse Sıra Başı Olsun Lütfen! nasıl bir kitap?

İçinde son 1 yılda oturup yazdığım öykü de var, yıllar öncesinden yazdıklarım da var. Zamansız bir kitap…  Ama bazı zaman kaymaları yaptım içinde. Mesela 95’te yazdığım bir öyküyü değiştirerek kitaba koydum. Tüm öykülerde bir bütünlük gözettim.

  • Nedir o?

Her yazarın kafasında bir kurgusu vardır. Elbette ki hayat çok sahici bir şey, hiçbir kurguya yer vermiyor ama kafamda bir izlek vardı. Çocukluğum, ilk gençliğim ve şu an içinde bulunduğum zamanım diye… Bunları episodik (anısal) bir şekilde aktardım. Çocukluktan günümüze bir zaman sarmalı var.  

KAYBOLAN MANANIN PEŞİNDE…

  • Biçimsel kısmı böyle, içerikte neler var peki?

Konu öykü ise hayatın her türlü detayı işin içine girebilir ama ben daha çok pratikte duyumsadıklarımı yazdım. Sığ bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum ve bundan çok sıkılıyorum. Çocukluktan beri şekillenen bir iç sıkıntısı… Bu kitapla insanlara neden sıkıldığımı anlatmak ve bunu paylaşmak istedim.

  • Bazı metinler, düzyazı değil de şiir gibi…

Şiirin yok olması gerçeğine takılmış durumdayım! Şiiri çok seviyorum. Şiir ne demek? Anlam demek. Gündelik hayatın anlamı yok oldu. Günlük konuşmalarımız çok hırpalayıcı, nobran… Eskiden bir mana vardı, Kadıköylüler bunu çok iyi bilir. Ki çoğu şair Kadıköylüdür. Ama artık Kadıköy’de bir şiir geleneği yok. Sadece Kadıköy'de değil bütün Türkiye'de böyle. Ben kaybolan mana’nın peşinden koşuyorum.

KADIKÖYÜN ESKİ TADLARI…

  • Yönetmen-senarist-fotoğraf sanatçısı Selim Güneş, “Bu kitabın başrollerinde sinema, edebiyat ve Kadıköy var” diyor.

Evet öyle. Kadıköy de sinemalar da edebiyat da çok önemli benim için. Bunları vurgulamak istedim. Evet edebiyatı çok seviyorum. Bence edebiyat ile sinema eş anlamlı zaten. Ve Kadıköy… Artık varolmayan Kadıköy sinemaları ve Kadıköylü simalar…

  • Kadıköy ve sinema desem, neler söylerdiniz?

Öğrenciyken okuldan kaçıp sinemaya giderdim! Hayatımdaki ilk filmleri hep Bahariye’deki sinemalarda izlemişimdir. Hatta yer göstericilerle arkadaş olmuştum. Mesela biri vardı, bahşişi beğenmezse filmin sonunu söylerdi! Bazen sinema makinistlerinin başka işleri olur, bana ‘Murat sen yabancı değilsin filmi oynat, ben geliyorum birazdan’ filan derdi. Yani sinema sektörünün emekçi tarafını da iyi bilirim.

İFLAH OLMAZ BİR KADIKÖYLÜ!

  • Kadıköy’ü çok seviyorsunuz. Biraz anlatır mısınız ilişkinizi? 

İflah olmaz bir Kadıköylüyüm! Ailecek öyleyiz, 4 kuşaktır buralıyız. Mesela benim doğduğum evin yerinde eskiden bir köşk varmış. Yoğurtçu Parkı'nda bu köşkün yerine yapılan bir aile apartmanında büyüdüm. Bisiklet sürmeyi o parkta öğrendim. Aile büyüklerimiz Koço’da, Kafe Kemal’de buluşurdu, oralarda çok vakit geçirdim ben de.

‘Kadıköylülük’ herkesin dilinde son zamanlarda ama kimsenin bunu iyi bildiğini düşünmüyorum.

  • Nedir sizce?

Ayrıcalık hissi… Sol görüşlü bir kişi olarak hayatımın her alanında ayrıcalığa karşıyım ama bu Kadıköy ayrıcalığından kurtulamıyorum! (gülüyor)

Kadıköylü olmak bence sadece Kadıköylülerin anlayabileceği bir durum…Vapura bindiğinde bile tanıdık yüzlere  bakmaktır,  Kadıköy'e gelince eve gelmiş gibi hissetmektir. Buranın havası başka, kokusu başkadır. Denizi güzeldir, daha yeşildir. Betondan ibaret bir yer değildir. Kadıköy’de insanlar arasında kovalent, insancıl bir bağ vardır.  

  • Kadıköy'ün geçmişine 70’lerden beri tanıklık ediyorsunuz. Son zamanlardaki popülerleşmeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Olumlu tarafları da var olumsuz da. Kentsel dönüşüm bir şekilde Kadıköy'ü de vurdu ve Kadıköy bundan yaralı çıktı. Çünkü yeni binalar yapıldı ve burası kalabalıklaştı.

Fakat öte yandan Kadıköy, karşı yaka kadar yıpranmadı da. Özellikle Beyoğlu’ndan kaçanlar için bir cazibe merkezi oldu. Buranın seküler yapısı insanların rahat ve güvende hissetmelerini sağlıyor.  Kadıköy’de dejenere, yoz bir durum oluştuğunu söyleyenlere katılmıyorum. Buranın bir erozyona uğradığını söyleyebiliriz ama bence Kadıköy bunu da kaldırır. Burada henüz çok vahşi bir durum yok, daha korunaklı bir halde olduğunu düşünüyorum.

  • Kitabınız Kadıköylüler ve Kadıköylü olmayan okura neler vaat ediyor?

İnsancıl bir kitap… Sizinle konuşur gibi yazdım; sıcak, samimi. Kasıntı bir kitap değil. Şuan bir tarih kitabı değil ama ileride öyle olacak. Bir yanıyla çok önel olmakla birlikte, toplumsal yanı da var. Zamanla her şey aşınıyor çünkü kültürel erozyon yüksek. Bugün içinde bulunduğumuz bayağılıkta çok önemli görünmeyen ama aslında çok önemli olan şeylere değindim bu kitapta.

Kadıköylü okurun bilhassa keyif alacağını umuyorum. Benim yürüdüğüm yollarda onlar da yürümüş, Kadıköy sinemalarına gitmiş, bu sokaklarda aşık olmuşlardır…  Kadıköy bir kutu, içinde kaybolmalarını isterim…  Özellikle yaşamı Kadıköy'de geçen insanların kitabımı seveceğini düşünüyorum. ‘Karşının taksileri’ de merakla okuyabilir tabi (gülüyor) İstanbul’u karşı yaka, bu taraf filan diye ayırmak istemem ama kitabımdaki Kadıköy vurgusunu da inkar edemem.

Şunu vurgulamak isterim ki; karamsar bir insanımdır ben. Fakat arkadaşlarım ‘Bu kitabı okudukça bir iyimserlik geliyor üstümüze’ filan dediler. Evet, umut o… karanlık bir nokta varsa, umut dolu bir noktalı virgül de var… Dünyanın çok aydınlık bir yere olduğunu düşünmüyorum ama bazı şeylere inanıyorum. Mesela insana değil ama büyük insanlığa, insanın içindeki ‘o şey’e inanıyorum. Sinemalarda, filmlerde, Kadıköy sokaklarında sizi dönüştürecek bir sihir olduğuna inanıyorum…


ARŞİV