Gereksiz eşyalar, sergi ve sanat…

Atmaya kıyamadıkları çeşitli nesneleri ‘Gereksizler Kutusu’ adıyla bir sergiye dönüştüren Tolgay Keskin ve Nursel Akhan: “Hayatımızda yük oluşturan eşyaların ruhumuzda ve zihnimizde kapladığı alana dikkat çekmek istiyoruz. Bu sergi, özgürleşmek adına attığımız bir adım; birbirimize verdiğimiz bir hediye!

24 Temmuz 2019 - 09:40

Eyfel Kulesi şeklinde bir anahtarlık, oyuncak bir araba, süslü bir kutu, eldiven, termometre, eski bir telefon…

Bu ‘şey’lerin ortak noktası, bir sanat eserine konu olmaları. Şöyle ki; geçtiğimiz ay Yeldeğirmeni’ndeki Tasarım Bakkalı/Tab Galeri’de izleyicisiyle buluşan "Gereksizler Kutusu" sergisi, yer değiştirerek Moda’ya taşınıyor. 26 Temmuz’da halka sanat’ta tekrar açılacak olan sergi, 14 gün boyunca izleyicisine/katılımcısına açık olacak.

Özgün yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarmak için, kentte alternatif-deneysel sanat/tasarım etkinlikleri düzenleyen mobil yaratıcı platform olan Filtre Platform tarafından düzenlenen bu etkileşimli sergi, evlerde bulunan nesnelerden oluşuyor; hediyelik eşyalar, düğün hatıraları, aile yadigârları, kapitalizm artıkları…

Serginin yaratıcıları, Filtre Platform’un kurucusu, müzisyen/mimar Tolgay Keskin ve sanatla yakinen ilgilenen bir klinik psikolog olan Nursel Akhan… İkili, evlerinden atamadıkları gereksiz nesneleri kutulara koyarak belirli zamanlarda bir törenle takas ettiler. Ve bunu bir sergiye dönüştürdüler. Serginin kurgusu da değişik; ana bölüm sürekli sergilenecek nesnelerden oluşuyor. Diğer  bölüm ise ziyaretçilere ayrıldı! Eğer evinizde Gereksizler Kutusu’na layık nesneleriniz varsa, onları da sergideki haklı yerlerine yerleştirebilirsiniz. Bir şekilde hayatınızda olmasını istediğiniz bu bölümdeki bir nesneyi de alabilirsiniz.

“ETKİLEŞİMLİ BİR AYNA”

Tolgay Keskin, bu sergideki eşyaların çoğu kitsch (seri üretim ile bağdaştırılan, rüküş, bayağı ve taklit anlamına gelen ticari ve estetik bir terim) olduğunu vurgulayarak, “bu terim, sanatın toplumun her kesimine ulaşması amacıyla ortaya çıkmış. Ancak, bir sanat eserinin derin ve özgün niteliklerinin tam zıttı olarak, yüzeysel seri imalat ürünlerini, kitleleri ayartan sığ duygular ile satmayı amaçlar. Bu sebeple, tüketim çağı kitleleri olarak bir şekilde evlerimize bu tür nesneler sızmıştır. Bir hatıra ile bağdaştırdığımız bu ucuz nesneler, [s]atılamadıkları için ya açıkta ya da saklama kutularında bir yığılırlar. Bu sergi de kitsch yığınlara ev sahipliği yaparak, bize etkileşimli bir ayna sunuyor” diyor.

2 FARKLI GALERİ, AYNI SERGİ

Keskin, sergiyi neden Kadıköy'de farklı zamanlarda 2 farklı galeride tekrarladıklarını da şöyle açıkladı; “Serginin yapısı gereği sergilenen nesnelerin yarısı sabit yarısı da değişkendir. Sabit olan nesneler Nursel ile benim kutu takası ritüeli ile takas ettiğimiz gereksizlerden oluşur. Zamanla bu kısma, az da olsa yeni gereksiz nesneler eklenecek. Serginin değişken yarısı ise etkileşimli kısmı oluşturuyor. Ziyaretçiler evlerinden kendi gereksizlerini sergiye yerleştirebiliyor ve başkasının gereksizini alıp götürebiliyor. Bu yüzden aslında serginin bir “takas pazarı” kısmı da var. İçeriğin sürekli güncellenmesi de projenin bir “gezici sergi” olmasına imkân sağlıyor. Yani her sergi -aynı nesneler kadar- yepyeni gereksizleri de sunuyor. Bu arada, geliştirdikleri fikirlerin, bu serginin etkileşimli kısmına verdiği cesaret için Bahar Ahu Sağın ve Emre Seymenoğlu’na teşekkür ederiz.” 

Tolgay Keskin’in sergi bitince 'gereksizler' ne olacağı sorusuna yanıtı ise “Evlerimize geri dönmeyecekleri kesin!”.  Bu gezici serginin vazgeçebilme ile ilgili bir süreç olduğuna dikkat çeken Keskin, proje bittiğinde, takas ritüelinin yerini bir veda veya imha ritüelinin alacağını düşünüyor. Bir şekilde o nesnelerin üzerlerinde yarattığı yüklerden kurtulacağına inanan Keskin, “Ancak eminim ki o nesneler birer “Jumanji” (bir film ve oyun)  kutusu gibi kendi kaderlerini insanlar ile bağlar kurarak sürdürecek” yorumunu yapıyor.

“BAZI EŞYALAR DUYGUSAL YÜK”

“Gereksizler Kutusu’ndaki eşyalardan hiçbirini çıkarıp attığımızda hayatımız zorlaşmadı; hiçbirine ihtiyaç duymadık.” diyen Nursel Akhan da, şunları söylüyor; “Fark ettik ki bu eşyalar, ‘Eşyasız kalırsak elimizin altında olsun; gelecekte elbet işe yarar’ dediğimiz gereksizler. Onları sadece ‘güzel’ bulabiliyoruz. Her evde mutlaka varlar ve hayatımızdan çıkma ihtimalleri dahi bize kaygı veriyor. Duygusal yüke sahipler. Vakti zamanında olumlu/olumsuz anılara eşlik ettiklerinden dolayı hatıralarımızı canlandırıyorlar. Sevdiğimiz/sevmediğimiz bir kimseden hediye olarak gelmiş olabilirler. Bazılarına neden ve ne zaman sahip olduğumuzu bile hatırlayamıyoruz. Bunların hayatımızdan çıkmasının anılarımızı ve ilişkilerimizi zedeleyeceğini düşünüyoruz. Bu ihtimal yüzünden üzülüyor ve korkuyoruz.”

Akhan, fiziksel alanımızı gereksiz eşyalarla doldurarak hem ruhumuza hem de zihnimize kaygı, korku ve üzüntü yaşattığımıza dikkat çekerek, “Ân’a odaklanamıyoruz. ‘Ben şu an neye ihtiyaç duyuyorum?’ ve ‘Bana şu an ne iyi gelir?’ gibi asıl soruları sormuyor; yaratıcılık ve üretkenliğe alan açmıyor; deneyimlerimizi sınırlıyoruz.” ifadesini kullanıyor.

Bu sergiyle, ‘hayatımızda yük oluşturan, gereğinden fazla alan kaplayan, şu âna ve bize ait olmayan -hatta belki de hiç olmamış- eşyaların ruhumuzda ve zihnimizde kapladığı alan’a dikkat çekmek isteyen Nursel Akhan, “ Gereksizler Kutusu hayattan daha çok keyif almak, ruhen ve zihnen daha iyi hissetmek, ihtiyaç ve arzularımızı fark etmek, özgürleşmek adına attığımız bir adım; birbirimize verdiğimiz bir hediye!” tanımını yapıyor

(halka sanat: Caferağa Mahallesi Dr. Esat Işık Caddesi Ruşenağa Sokak No:8 Moda)


ARŞİV