Emek, sezonu teras oyunlarıyla açıyor

Kadıköy Emek Tiyatrosu, tüm tiyatrolar gibi pandemi nedeniyle erken kapatmak zorunda kaldığı sezonu, 17 Eylül’de terasta oynayacağı üç kısa oyunla başlatıyor

11 Eylül 2020 - 13:42

Kadıköy’de tiyatrolar, salgına karşı sıkı önlemlerle birlikte yavaş yavaş perdelerini açmaya başladı. Moda Sahnesi’nden sonra Hasanpaşa’nın gözdesi Kadıköy Emek Tiyatrosu da müjdeyi verdi. Emek de 17 Eylül’den itibaren seyirciyle “mesafeli” olarak buluşmaya hazırlanıyor.

Tiyatrodan yapılan açıklamada şu ifadelere yer veriliyor: “Projenin temelinde yatan fikir ‘biraraya gelmek’. Sahnenin teras bölümünde bir yaz bahçesi konsepti içerisinde üç adet monolog/kısa oyun ile seyircilerimiz ve oyun arkadaşlarımızla yeniden buluşacağız.

17 Eylül’de “İkinci Hayat” adı altında gösterime girecek olan seçki üç farklı yazarın toplumun üç farklı kesiminden insan hikâyeleriyle biraraya gelecek.

Diğer yandan bu projenin ileriye dönük olarak da genç yazarlar ve oyunculara alan açtığımız ve yaz akşamlarında keyifli vakit geçirdiğimiz bir konsept olarak bir geleneğe dönüşmesini arzuluyoruz.”

17, 20, 21, 22, 27, 28 ve 29 Eylül’de seyirciyle buluşacak ve biletleri kadikoyemektiyatrosu.com adresinden alınabilecek seçkide şu oyunlar var:

  • Ağustos 1998”

Yazan&Yöneten Ali Kemal Güven

Oynayanlar: Ardan Güngör, Yiğit Eser

“Yaz. 1998. Henüz hiçbir erkeği öpmemişim. Bütün dünyam Spice Girls. Anneannemin yazlığının kapısında bir oğlan beliriyor; su istiyormuş, pikniğe gelmişler. Gökhan. Adı, bu.”

  • “İsmet Emmi'nin Baldırları”

Yazan: Tülin Ulutürk

Yöneten: Mert Şişmanlar

Oynayan: Sesim Güneş

“İsmet emminin baldırları bizim örendeki kavakların gövdesinden bile kalındı. Diyeceksiniz ki sen bunu nereden biliyorsun? İsmet emmi de kim ve ören ne demek? Hepsini anlatacağım.”

  • “Herkes Kocama Benziyor”

Yazan: Alis Çalışkan

Yöneten: Hakan Emre Ünal

Oynayan: Pınar Güntürkün

“Bak sırf anlatmamı istedin diye anlatıyorum. Gerçi ne yalan söyleyeyim anlattıkça açılıyorum, anlatmasam ölürmüş gibi hissediyorum kendimi. Böyle na şurama bir şey oturuyor, boğuyor beni, canımı elleri arasına alıp sıkıyor sanki."


ARŞİV