Berlin’den Yeldeğirmeni’ne “Saz”ın peşinde

Yaşamının büyük çoğunluğu Almanya’da geçen Fransız yönetmen Stephan Talneau, geleneksel çalgımız bağlamanın peşine düşen müzisyen Petra Nachtmanova ile bir belgesel çekti ve Berlin’den Horasan’a kadar sazın yolculuğunu belgeledi. Talneau bu yolculuğun sonunda “bizimki bir aşk hikâyesi” dediği Kadıköy’e yerleşti

29 Kasım 2019 - 11:16

Müzisyen Petra Nachtmanova kendini keşfetmek için Berlin’den başlayarak Anadolu’dan Horasan’a kadar uzanan uzun bir yolculuğa çıkıyor. Sırtında efsanevi çalgı bağlamayla…

Yolculuğu Berlin’den İstanbul’a, Anadolu’dan, Kafkas Dağları’nın karlı tepelerinden İran’ın doğu çöllerine uzanıyor. Bosnalı saz ustaları, takım elbiseleriyle dağlara çıkan müzik erbapları ve Blues Rock’un muhtemel mucitlerinden sigara tiryakisi Türkmenlerle tanışıyor. Her karşılaşmada tek bir şey istiyor: “Bana eve götürebileceğim bir şarkı çalın”. 

Başlardaki kuşkucu şaşkınlık, yerini önce hayranlığa, en sonunda da derin bir güvene bırakıyor.

‘Saz’, müziğin gücünü gösteren ve dünyanın sınırlarını zorlayan bir yol filmi, aynı zamanda da hayatın anlamını keşif için Asya’yla Avrupa arasında geçen nefes kesici bir seyahat. İnsanların günlük sıkıntılarına rağmen onları birarada tutan bu “özel şey” sazın hikâyesi.

Stephan Talneau ve Petra Nachtmanova

Petra’yla birlikte bu yolculuğun peşine düşen ve her şeyi kayıt altına alansa yönetmen Stephan Talneau. Birkaç aydır Kadıköy’e yerleşen Stephan ile “mahallem” dediği Yeldeğirmeni’nde buluştuk; hem sazla başlayan öyküyü hem de İstanbul ve Kadıköy ile olan ilişkisini konuştuk…

- Önce bu ilginç filmle başlayalım. Türkiye müziğinin ana enstrümanlarından biri olan “saz”ı anlatan bir film yapmaya nasıl karara verdiniz?

Petra’yla neredeyse 10 yıl önce Berlin’de tanıştım. O zaman Petra saz çalmaya başlamıştı ve ben bu enstrümanı Petra’yı tanıdıktan sonra keşfetmeye başladım. Birlikte videolar yaptık ve bu videolar çok büyük ilgi gördü; Alman bir kadın saz çalıp türkü söylüyordu. Birçok insan çok sevdi, saz hakkında konuşmaya başladı ve ben de sazı, bağlamayı çok sevdim. Farklı ülkelerden insanlar Petra’nın saz çalışını, türkü söyleyişini hayranlıkla dinlemeye, takip etmeye başladılar. Bir gün Petra bana dedi ki; “Hiçbir ülkede sazı anlatan bir film yok.” Çok ilgimi çekti. Petra’nın ana karakteri olduğu bir filmin; başrolünde sazın büyüsüne kapılmış bir kadının olduğu bir filmin dikkat çekeceğini düşündüm. Sonuç olarak birlikte karar verdik bu filmi yapmaya. Sadece sazla ilgili bir film değil bu, Avrupalı bir kadının sazı keşfetme öyküsü desek daha doğru olur.

- Ne kadar sürdü çekimler?

12 hafta sürdü. Her gün müzisyenlerle buluşup, bazen organize olarak bazen olmayarak, çekimler yaptık. 4 hafta Balkanlar’da, 4 hafta Anadolu’da, 4 hafta da Azerbaycan ve İran’da çalıştık.

“İLK GÖSTERİMDE ÇOK KORKTUM”

- Filme tepkiler nasıl oldu?

Çok özel tepkiler aldık. Film gösterilmeden önce, böyle bir filmin fikri bile internette hayli popüler olmuştu. Hala ilgi görmemizin nedeni de bu sanırım. Dünya prömiyerini Nisan 2019’da İstanbul Film Festivali’nde yaptık, benim için gerçekten çok korkutucuydu çünkü daha önce hiç gösterim yapmamıştık ve iyi bir film yapıp yapmadığımızı bilmiyordum. Saz, Türkiye müziğiyle özdeşleşmiş bir enstrüman ve ilk gösterim Türkiye’de! İnsanların nasıl tepki vereceğini hiç kestiremiyordum. Ama çok sıcak, güzel tepkilerle karşılaştık. Seyirci yaptığımız işi sevdi. Film sonrası, bizlerle filmle ilgili konuşmak istediler, çok soruları vardı. Özellikle Petra’yı çok merak ettiler. Petra bütün soruları yanıtladı çünkü filmin merkezinde o vardı ve öyküsü çok kıymetliydi. Filmi, İstanbul Film Festivali’nde üç kere gösterdik ve salonlar hep doluydu. 7-8 yıllık bir çalışmanın ardından böyle bir ilgi görmek bizi gerçekten çok mutlu etti.

- Petra neler yapıyor şimdi?

Petra bir aile kurdu, yeni bir bebeği oldu ve onunla ilgileniyor şu sıralar daha çok (gülüyor). Tabii ki hala müzisyen ve çalışmalarına da devam ediyor. Berlin’de müzik etkinlikleri düzenliyor; farklı ülkelerden müzisyenleri buluşturuyor. İyi müzisyenleri bulmakta çok iyidir.

“NİSANDA VİZYONA GELECEK”

- Peki hala izlemeyenler ve bu röportajı okuduktan sonra merak edip izlemek isteyenler için bir önerin var mı?

Kimseyi kızdırmak istemem ama Türkiye’de bir filmi göstermek gerçekten çok zor. Televizyonlarla iletişime geçmeye çalıştım defalarca ama ulusal televizyonlar telefonlarıma cevap vermedi. Hala bunun için çabalıyorum. Nisanda sinemada vizyona sokabilmeyi umuyorum. Vizyondan önce de büyük bir “Saz Festivali” organize etmek istiyoruz. İki gecelik bir festival olacak ve film boyunca yolumuzun kesiştiği müzisyenleri davet edeceğiz. Nisanda bir festival ve sonrasında filmin sinemada gösterilmesi, şu andaki planım ve hayalim bu. Televizyonda yayınlanabilmesi için de çok uğraşıyorum ve umarım başaracağım. Vizyondan sonra televizyonlardan da geniş kitlelerle buluşmasını istiyorum.

- Festival yolculuğunuz sürüyor mu?

Yunanistan’da hem sinemada gösterime girdi hem de televizyonda gösterildi. Azerbaycan’da da gösterimi oldu ve çok beğenildi. Irak Film Festivali’ne katıldık. Türkiye’de de İstanbul Film Festivali’nin ardından Adana Film Festivali’nde gösterildi filmimiz. Aralık ayında yine İstanbul’da bir kısa film festivaline katılacağız.

“BİZİMKİ BİR AŞK HİKÂYESİ”

- Evet, biraz da senin hikâyeni dinleyelim. Yönetmen olmaya, müzikle ilgili filmler yapmaya nasıl karar verdin?

Uzun yıllar Fransa ve İngiltere’de televizyonlarda çalıştım. Belgesellerde editörlük yapıyordum ve müzik de her zaman yaşamımın merkezindeydi. 2008’de Berlin’de müzisyenlerin yaşamını çekmeye başladım. Pek çok müzisyeni çektim. Her hafta 2 veya 3 konsere gidiyordum ve gecelerini çekiyordum. Bir süre sonra sadece konserlerini değil, sosyal ve politik yaşama nasıl katıldıklarını da belgelemeye başladım. Bütün çektiğim videoları “Berliner Moment” başlığı altında topladım; bu internette yayınladığım, içinde yaklaşık 100 filmin olduğu bir seri. Bütün bu çalışmaların ve müzikle olan iç içe yaşamımın sonucunda Petra ile tanıştım. Saz’a karar verdiğimde bu benim için yönetmen olarak ilk büyük proje oldu ve 2014’te çekimlere başladık. Bütün televizyon deneyimimi ve kaotik müzik ortamımı bir araya getirdim ve bunun sonucu olarak Saz ortaya çıktı. Ve bütün bu kaosun ortasında Türkiye’ye âşık oldum. Özellikle de İstanbul’a…

- Gerçekten mi? Neden?

Bilmiyorum gerçekten. Her zaman söylerim; İstanbul benim için bir aşk hikâyesi. Her zaman bu şehre geri dönüyorum. Neden bilmiyorum. Saz’dan önce, 2007’de başladı bu aşk. Bu şehirden çok etkilendim, ufak detaylardan, ışığından, insanlarından, vapurlarından… Benim için fazlasıyla etkileyiciydi. Ve o yıldan sonra hep bu şehre gelmek için nedenler yarattım. Defalarca gidip geldim. Ve sonunda da buraya Kadıköy’e yerleştim (gülüyor).

Foto: Richard Laniepce

“KADIKÖY’DE YAŞAMAK BİR ZEVK”

- Peki, neden yaşamak için Kadıköy’ü seçtiniz? Gerçekten merak ediyorum çünkü çoğu Avrupalı sanatçı için Beyoğlu, Cihangir, Taksim çevresi hala daha çok tercih edilen bir bölge. Sizi buraya çeken ne oldu?

Hiçbir zaman seçimimi yerlere göre yapmadım, insanlardan yana yaptım. Nisandan beri ne zaman Kadıköy’de yürüsem, günümü burada geçirdiğim için mutlu oluyorum. Çok basit. İnsanlar, kafeler, sakinlik, bir yandan gerçekten köy gibi hissettirmesi…Buraya yerleştikten sonra çok da arkadaş edindim. Birlikte pek çok proje yapmaya devam ediyoruz. Ne istersem onu yapıyorum. Gerçekten büyük zevk alıyorum buradaki yaşamımdan.

- Nasıl projelere bunlar?

Kadıköy Theatron’da çekimler yapıyorum, aynı zamanda Kolektif İstanbul müzik grubuyla çalışıyorum, konserlerini takip edip videolar hazırlıyorum. Sevdiğim insanlarla çalışıyorum. Bu zamanlar benim için keşif zamanları…

- Saz gibi büyük bir proje var mı gelecekte?

Evet ama henüz düşünce aşamasında. Biri mutlaka İstanbul ile ilgili olacak. Özellikle İstanbul’da elektronik müzik olmak üzere gece yaşamına yayılan yeni müzik dalgalarıyla ilgili…

Stephan, Kadıköy'de Kolektif İstanbul ile...

“KADIKÖY MOMENT: NEDEN OLMASIN?”

- Özellikle Kadıköy’le ilgili bir proje var mı?

Kadıköy’ün yaşamına dair çok fazla çekim yaptım, yapmaya da devam ediyorum; fotoğraflar, videolar… Şu an güçlü bir proje fikrim yok. Henüz insanlardan öğrenme aşamasındayım. Daha çok öğrenci gibiyim. Buradaki insanlar çok ilham verici ve bu yaşamla ilgili öğreneceğim çok şey var. Ama belki bir gün elimde biriktirdiğim tüm Kadıköy yaşamına dair dökümanı Berliner Moment gibi Kadıköy Moment başlığı altında toplayabilirim. Neden olmasın?

- Yeldeğirmeni hakkında ne düşünüyorsun? Çünkü aylardır bu tarihi ve ciddi değişim geçiren semtte yaşıyorsun…

Arkadaşlarıma söylediğim bir şey var: Kadıköy’e âşık oldum evet ama, Yeldeğirmeni’ne gerçekten ama gerçekten âşık oldum (gülüyor). Günlerimi kafelerde çalışarak, insanlarla iletişim kurarak geçiriyorum. Analiz etmek gerekirse, Yeldeğirmeni bir değişimin ortasında ama güzel bir dönemini yaşıyor. Pek çok sanatçı burada, yeni dalga kafelerde projeler üretiyor ama aynı zamanda eski yerel halkı da hala burada yaşamaya devam ediyor. Güzelliği de burada zaten. Birlikte barış içinde yaşıyoruz.

“SAZ KOLEKSİYONU” 1 ARALIK’TA YAYINDA

Saz film ekibi yolda çektiği bütün müzik kliplerini paylaşacak. 1 Aralık’tan itibaren her hafta iki tane yeni klip, belgeselin Youtube/Facebook/Instagram sayfalarından yayınlanacak. https://tr.sazfilm.com/


ARŞİV