İstanbullu ulaşmak istiyor

Kentsel dönüşüm, yeni projeler, köprüler, yollar mevcut ulaşım sistemlerini ne ölçüde etkiliyor? Yrd. Doç. Dr. Melis Oğuz’la kentli haklarından biri olan ulaşım hakkını konuştuk

04 Ocak 2018 - 10:05

Kadıköy Belediyesi Tasarım Atölyesi Kadıköy 20 Ocak-3 Şubat 2018 tarihleri arasında ulaşım çalıştayına ev sahipliği yapacak. “Toplu Taşıma ve Güvenlik Algısı” başlıklı çalıştay serisinin yürütücüsü ise Yrd. Doç. Dr. Melis Oğuz. Kent sosyolojisi, kentsel dönüşüm, yeşil yerleşmeler, cinsiyet çalışmaları, toplum ve kültür çalışmaları ile ulaşım alanında çalışmalar yapan Oğuz, bu çalıştay serisi ile Türkiye yazınında yer bulamamış ve kamusal ve özel alan niteliklerini bir arada bulunduran İstanbul’daki minibüslerin incelenmesi üzerine bir sunuş gerçekleştirecek. Çalıştay öncesi söyleştiğimiz Melis Oğuz’la kentsel dönüşümün ve diğer projelerin toplu ulaşım ağlarını nasıl ve ne ölçüde etkilediğini konuştuk.

ŞEHİR YAŞIYOR ULAŞIM DURUYOR

Bu çalıştayla toplu taşıma sistemlerinin yolcuların güvenlik algıları üzerindeki ilişkisini inceleyeceksiniz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

Çalışmak istediğim bu konu Türkiye’de çok fazla çalışılmamış. Daha önce bu konu üzerine Türkiye’de yapılmış sadece iki çalışma var; birisi İlhan Tekeli’nin dolmuş, minibüs üzerine Ankara özelinde yazdığı bir kitap. Bir de 1985 yılında İTÜ’den ulaşım mühendisliği üzerine biraz daha ağırlıklı bir çalışma yapılmış. Onun dışında hiç çalışma yok nerdeyse. Bu eksiklik yüzünden benim yazıma yeni bir parametre oluşturmam lazımdı. Bunu yapmak için de kent seviyesine inmem gerekiyordu.

Ulaşım ve güvenlik ilişkisini  nasıl tanımlıyorsunuz?

Aslında ulaşım şehirdeki insanların bir araya gelmelerini sağlayan en önemli mekanizmalardan ve kamu alanlarından bir tanesi. Özellikleri sebebiyle çok da ilginç bir kamusal alan aslında. Şöyle ki kapalı bir kamusal alan bir kere. İstanbul gibi 15 milyon kişinin yaşadığı şehirde yaşam durmazken toplu taşıma araçları 12’den sonra duruyor.  Dolayısıyla iki yaka arasındaki hareketi sağlayan motor ve dolmuş ve minibüsler buna ikame etmeye çalışıyorlar. Bu saatlerde otobüs ya da raylı ulaşım araçlarını kullanamayan vatandaşlar taksi ve minibüs kullanıyor. Ama daha çok taksi yerine minibüs kullanıyor. Çünkü minibüsün daha güvenli olduğu düşünülüyor.

Neden güvenli olduğunu düşünüyorsunuz?

Yolcunun şoföre yakın olması daha güvenli olduğu hissini veriyor.  Herhangi bir durumda orada bir yetkili olduğuna dair bir algı var. Metrobüste öyle bir şey yok mesela.  Yeni yapılan metrobüsler daha büyük olacak. Ulaşım aracı büyüdükçe yolcunun şoförle olan ilişkisi kısıtlanıyor. Keza raylı sistemlerdeki en büyük güvenlik kaygısı budur.

“YOL YAPARSANIZ TRAFİK DE ARTAR”

Siz aynı zamanda şehir plancısısınız. Özellikle İstanbul’da çok yoğun bir şekilde devam eden kentsel dönüşüm süreci var. Bunun dışında yeni köprüler yapılıyor. Yeşil alanlar imara açılıp yeni yollar yapılıyor. Ama şehirdeki trafik yoğunluğu daha da artıyor. Bu kadar projeye rağmen neden trafik yoğunluğu azalmıyor?

Aslında bu çok basit bir çözüm. Ulaşıma giriş 101 dersinin cümlesidir; bir yere yol götürürseniz, nüfus da götürürsünüz. Karayolu yapmakla çok övünüyorlar bu da bir ulaşım politikası elbette. Ama A ve B yolları arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak ya da ulaşım sistemini bir şekilde uygulanır hale getirmek oraya nüfusu getirir. Çünkü şehirde çok ciddi bir ticari ve kültür alışverişi var. Şehirlerin varlık sebebi budur zaten. Bu alışverişler de belirli rotalar üzerinde yapılır. Yeni bir yol ya da köprü yapıldığında o bölgede ve yakınında emlak fiyatları hemen artıyor. Orada yeni alışveriş merkezi, yeni ticaret alanları, yeni iş kuleleri oluşmaya başlıyor. Hiç tesadüfî bir şey değil çünkü insanlar kent içinde bir yerden bir yere en hızlı şekilde gitmek istiyorlar. Nüfusun arttığı yerde de trafik yoğunluğunun artması kaçınılmaz oluyor.

Size göre nasıl bir kent planlaması yapılmalı?

İstanbul içindeki en önemli problemlerin biri üst yapıdan sonra alt yapının gelmesi. İstanbul’un başka bir sorunu da; ihtiyaçlarının ve eksiklerinin karşılanmaması. Buna en güzel örnek geçtiğimiz yıl kapatılan Kabataş İskelesi. Ulaşım hakkı kent hakları  arasındaki en önemli haklardan bir tanesi. İstanbul’u büyütmek yerine İstanbul’un problemlerini çözmek lazım. Bunun için de çok farklı disiplinlerden insanların bu konu üzerinde çalışması gerekiyor.

“BEDAVA YAPMAK YETERLİ DEĞİL”

Kabataş İskelesi konusu açılmışken, deniz ulaşımının toplu ulaşım ağı içindeki oranı nedir?

İETT’nin paylaştığı verilere göre; 2017’de İstanbul’da ortalama 12 milyon yolcu toplu ulaşım araçlarını kullanmış. Minibüs ve dolmuşu kullananların oranı yüzde 26.  Bu rakam en yüksek toplam sayı içindeki en yüksek oran. Toplam sistem içerisinde İstanbul’da ki deniz yolu ulaşımının oranı yüzde 5 bile değil. İstanbul gibi bir şehirde deniz ulaşımının bu kadar düşük olması bizim denizle suyla olan ilişkimizi kuramamış olmamızdan kaynaklanıyor. Deniz ve deniz ulaşımı biraz daha rekreasyon olarak anlaşılıyor. Yani kültürel bir gezi ya da eğlence aracı olarak görülüyor.

Kadıköy’de hem kentsel dönüşüm hem de Marmaray çalışmaları nedeniyle birçok durak iptal edildi. Bazen kaldırılan durakların yerine yenileri de konulmuyor. Ulaşım hakkının gasp edilmesi diyebilir miyiz bu durum için ?

Şehirde ulaşım bizim için çok farklı bir anlam ifade ediyor dolayısıyla çok haklısınız. Bu kadar fazla insanın hareketliliğinin yaşandığı bir sistemde ulaşım ile ilgili kararlar verilirken mevut sistemin çökertilmiyor olması lazım. Kadir Topbaş’ın başlattığı bazı projeler durdu. Bu da kentli için sadece işkence demek ne yazık ki. Toplumda dezavantajlılar grubu vardır; Yaşlılar, çocuklar, engelliler ve kadınlar bu dezavantajlılar grubunda bulunuyor. Eğer siz bu grupları göz ederek erişebilir bir sistem kurguladıysanız o zaman sisteminiz ulaşım açısından iyi bir sistem olmuş demektir.  Öncelikli olarak yaşlılar üzerine konuşmak gerekirse toplu taşıma sisteminde duraklar  yerleşim alanların 500  metre mesafe içerisinde olmalı.

Diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye, toplu taşıma kullanılmasına rağmen duraklara yürüme mesafesi 20 dakikadan fazla.  Bu da yaşlı insanların hareket etmek istememesine evde kalmayı tercih etmesine sebep olan olaylardan bir tanesi. Onlara 65 yaş üstü kart verip onları da bedava yapmak yeterli değil. Bu kartı  kullanabilmesi için tüm mekanizmanın düzgün bir şekilde yapılması gerekiyor. Sağ olsunlar 65 yaş üstü bedava yapıyorlar ama bir yere ulaşmak ile ilgili sıkıntı var ise bu çok ciddi bir problem. Kentin içinde herhangi bir durak değişikliğinde o noktada bildirilme panolarının olması gerekiyor. Eğer durağın yeri değişiyorsa o durakta bilgilendirme olmalı ki o durağa geldiğiniz vakit saatin ya da yerin değiştiğini anlayabilesiniz.

ÇALIŞTAY HERKESE AÇIK 

Melis Oğuz'un yürüteceği Toplu Taşıma ve Güvenlik Algısı adlı çalıştay serisi Kadıköy Belediyesi Tasarım Atölyesi Kadıköy'de düzenleniyor. Çalıştayda  kamusal ve özel alan niteliklerini bir arada bulunduran  İstanbul'daki minibüs sistemi üzerine bir sunuş gerçekleştirilecek. Yapılan sunuşun ardından katılımcılarla odak grup çalışmaları gerçekleştirilecek.


ARŞİV