“İşimize dönmek istiyoruz”

Geçtiğimiz yıl ilan edilen OHAL’in ardından KHK’lar ile kamudan şimdiye kadar 111 bin 240 kişi ihraç edildi. İşlerine geri dönmek için Kadıköy’de oturma eylemi yapan kamu çalışanları da 22 haftadır seslerini duyurmaya çalışıyor

20 Temmuz 2017 - 11:13

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile kamudan şimdiye kadar 111 bin 240 kişi ihraç edildi, bazı kurum ve kuruluşlar da kapatıldı. En son 14 Temmuz Cuma günü yayınlanan 692 Sayılı KHK ile toplam 7 bin 563 kişi daha kamu görevinden çıkarıldı, 263 kişi görevine iade edildi, 342 emekli TSK personelinin de rütbeleri alındı.

KOMİSYON İNCELEYECEK

23 Ocak 2017 tarihli 685 sayılı KHK ile kurulan OHAL İnceleme Komisyonu ise yapılan itirazları değerlendirmek için 17 Temmuz Pazartesi işbaşı yaptı. Komisyon tarafından, kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğinin kesilmesi, öğrencilikle ilişiğinin kesilmesi, dernekler, vakıflar, sendika, federasyon, konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel eğitim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması ve emekli personelin rütbelerinin alınmasına ilişkin itirazların incelenmesi işlemleri inceleme konusu yapılacak.

OTURMA EYLEMİ SÜRÜYOR

OHAL kapsamında ilan edilen Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile işlerinden ihraç edilen kamu çalışanlarının da Kadıköy Altıyol’da 6 ay önce başlattıkları oturma eylemi sürüyor. Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi devam eden oturma eyleminde imza kampanyası da yürütülüyor. İmza kampanyasına şu ana kadar yaklaşık 30 bin kişi destek verdi.

“SONSUZA KADAR SÜRMEYECEK”

İşlerine geri dönmek isteyen Hüda Yıldırım, Hüseyin Demir ve Saffet Keskin ile konuştuk. Emekçilerin ortak talebi işlerine geri dönmek.

7 ay önce işinden ihraç edilen 10 yıllık öğretmen Hüda Yıldırım, 5 aydır Kadıköy’deki eylemlerde sesini duyurmaya çalışıyor. 7 aydır maddi ve manevi çeşitli zorluklar yaşadığını dile getiren Yıldırım, “Ödememiz gereken ev kirası var ve ödenmesi gereken faturalarım var. Biz sendikanın verdiği dayanışma ücretleri ile geçiniyoruz. Birçok arkadaşımız tasarruf sağlamak için arkadaşlarının evlerine taşınmak zorunda kaldı. Ben de böyle bir yöntemi seçtim. Yakında arkadaşımın evine taşınacağım” diyor.

Eyleme başladıklarında toplumun kendilerine bakışının daha mesafeli olduğunu söyleyen Yıldırım, şöyle devam ediyor: “Bizim suçlu olduğumuzu bile düşünüyorlardı. İhraçların devam etmesinden sonra ve bunun her kesime yayılması ciddi anlamda bir tepki yarattı. Biz bunu toplumu yeniden dizayn etmek olarak değerlendiriyoruz. OHAL de bu uygulamaları sürdürmek için bir yöntem. Toplumun bunu görmesi kendimize olan güvenimizi arttırdı.”

Öğretmenliği çok sevdiğini ve öğrencilerini özlediğini söyleyen Yıldırım, başka bir mesleği olmadığını ancak koşulların daha da kötüye gitmesi durumunda başka bir işte çalışmayı düşündüğünü de söylüyor.

“İşimize geri dönmeyi hemen beklemiyoruz. Haklı olduğumuzu bildiğimiz için sesimizi duyurmaya devam edeceğiz” diyen Yıldırım, “İlerleyen günlerde işinize dönmeyi umut ediyor musunuz” sorumuza ise şu şekilde cevap veriyor: “Türkiye’nin tarihsel sürecini incelediğimizde 1980 darbesinde 1402 sayılı yasa mağdurları var. O dönemde 3804 eğitim emekçisi ihraç ediliyor. On binlerce insan sürgün ediliyor. 200 bin üyesi olan TÖB-DER kapatılıyor. Ama birçoğu görevine dönüyor. Şimdi bizim yaşadığımız şey de buna benzer bir süreç. Bu OHAL sonsuza kadar sürmeyecek ve biz de işlerimize geri döneceğiz.”

“UMUDUMUZU KORUYORUZ”

15 yıllık sınıf öğretmeni olan Hüseyin Demir de 686 sayılı KHK ile mesleğinden ihraç edilen memurlardan biri. 4 ay önce çocuk sahibi olan Demir 6 aydır işsiz. Eşinin de öğretmen olduğunu ve onun da işinden ihraç edildiğini söyleyen Demir, kendileri için hukuk yolunun kapalı olduğunu ifade ederek, “AHİM’de şu an çok fazla yığılma var. O nedenle başvurular durduruldu. OHAL Komisyonu kuruldu ve dilekçeler kabul ediliyor. Ancak bu süreç uzun bir zaman alacak” diyor.

Yıllarca emek verdiği öğretmenlik mesleğinden ihraç edilmesinin kendisini üzdüğünü söyleyen Demir, duygularını şöyle dile getiriyor: “Şu an ekonomik olarak sıkıntı içindeyiz. Ancak her şeyden önce biz çok sevdiğimiz işimizden alıkoyulduk. Öğretmenliği seviyoruz aynı zamanda öğrencilerimizi de seviyoruz. Hükümet işten atılanları beslemek zorunda değiliz diyor ve bize sanki bir emek karşılığında ücret almıyormuşuz gibi davranıyor. Bizi yeniden işe almak gibi bir niyetleri yok. Ama biz bütün imkânları zorluyoruz. Biz kendi kaderimizi toplumun kaderi ile bir tutuyoruz. Sadece biz haksızlığa uğramıyoruz. Siyasi partilere, gazetelere ve diğer basın kurumlarına çok ciddi baskı var. Bizim geri dönüşümüz toplumsal dönüşümle mümkün olacak”

Kadıköylülerin de kendilerine destek verdiğini dile getiren Demir, şöyle devam ediyor: “İnsanlar bizi haklı görüyor. İmza kampanyamız devam ediyor. Şu ana kadar yaklaşık 30 bin imza topladık. Kazanmaktan başka çaremiz yok. Biz umudumuzu koruyoruz” ,

“HAKSIZLIĞA DİRENİYORUZ”

Demir ve Yıldırım gibi işinden ihraç edilen Saffet Keskin de 2 buçuk yıl boyunca SGK İstanbul İl Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapmış. Ocak ayında işine son verilen Keskin de diğer arkadaşları gibi 7 aydır işsiz.

“Bizim amacımız bunca adaletsizliğe ve haksızlığa direnmek” diyen Keskin maddi sorunlarla karşılaşınca değişik işlerde çalışmak istemiş. Ancak çıkarılan yasalar buna izin vermemiş. Keskin, süreci şu şekilde anlatıyor: “Üniversiten önce güvenlik görevlisi sertifikası almıştım. Güvenlik elemanı olarak çalışmak istedim ancak 681 sayılı yasa KHK ile işten atılanların güvenlik görevlisi olarak çalışması engellendi. Ben aynı zamanda eski bankacıyım. Ancak memurluktan ihraç edilenlerin bankalarda çalışması engelleniyor, kredi kartı verilmiyor, hesapları kapatılıyor. Yani fişlendiğimiz için vasıflarımızı yerine getiremiyoruz. Şu an sigortasız bir şekilde çağrı merkezinde çalışıyorum.”


ARŞİV