Gazetecilerin her günü sorun

Kapatılan gazeteler, tutuklu ve işsiz gazeteciler, sansür... 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde sözü gazetecilere verdik

03 Ocak 2019 - 11:38

“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Türkiye’de 4 bin işsiz gazeteci var.” Bu sözler uzun yıllar gazetecilik yapan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’e ait. Çakırözer’in 2018 yılı Basın Özgürlüğü Raporu’na göre, OHAL ilanından bu yana 516, sadece bu yıl içinde ise 118 gazeteci gözaltına alındı. 2018 yılında 105 gazeteci hakim karşısına çıktı. Gazeteciler ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve çeşitli hapis cezaları ile birlikte adli para ve tazminat cezaları istemiyle yargılandı ya da yargılanıyor. Bunlardan 80’ine mahkumiyet kararı verildi. Gazetecilere toplamda 430 yıl hapis cezası ve yüz binlerce liralık tazminat cezaları verildi.

“1 YILDA 672 YASAK”

Raporun devamında şu bilgilere yer verildi: “Türkiye tutuklu gazeteci sayısı açısından üçüncü sırada. Freedom House 2018 İnternet Özgürlüğü Raporu’na göre Türkiye; Çin, Rusya, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle birlikte “özgür olmayan” kategorisinde yer aldı. 2018 yılının ilk 11 ayında 672 içerik, dergi, gazete, haber hakkında erişim engeli kararı verildi.”

4 BİN GAZETECİ İŞSİZ

“Türkiye’de 15 Temmuz’dan sonra 170’e yakın gazete, dergi, radyo, TV Kanalı kapatıldı. Kapatılan kurumlarla birlikte 3 bin 230 gazeteci işinden oldu.  Anka Ajansı, Habertürk Gazetesi, Vatan Gazetesinin kapatılması, RTÜK tarafından pek çok radyo ve televizyonun lisansının iptal edilmesi ve Basın İlan Kurumu tarafından asgari kadroların düşürülmesi kararı sonrasında en az 700 gazeteci işsiz kaldı.”

Kasım ayı sonunda dağıtım işini on yıllardır yapan iki firmadan birinin kapatılmasıyla gazete ve dergilerin dağıtım işi alternatifsiz olarak tek şirkete kaldı. YAYSAT’ta çalışan 324 kişi de işinden oldu.

GAZETECİLER ANLATIYOR

Binlerce işsiz olmasına rağmen hala mesleğini yapmakta ısrar eden gazeteciler de var. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle Kadıköy’de yaşayan gazeteciler Burcu Karakaş, Zeynep Yüncüler ve Onur Öncü ile konuştuk.

“BİZ İŞSİZ KALDIK TOPLUM DA HABERSİZ...”

Uzun yıllar Milliyet gazetesinde çalışan ve şimdi serbest gazeteci olarak mesleğine devam eden Burcu Karakaş, “10 Ocak kutlanacak değil, yâd edilecek bir gün olabilir ancak bizler için.” diyor ve ekliyor: “Özellikle son beş senede işsiz kalan ya da bırakılan gazeteciler gidecek başka yer bulamadı çünkü yoktu. Bu nedenle binlerce meslektaş sektör değiştirmek zorunda kaldı. İşsizlik birçok gazetecinin hayatını yalnızca maddi olarak değil, manevi olarak da değiştirdi. Yıllardır severek yaptığın işi yapamamak, çok ağır bir şey. Bunun yalnız ekonomik değil, psikolojik etkileri de var. Neticede beyaz yakalı değil, fikir işçisiyiz. Fikir işçiliğinden vazgeçmek zorunda kaldılar. Gazete ve televizyon kanalları “tasarruf” yapmak için muhabirlerden vazgeçtiler. Onu da geçtim, birçok medya kuruluşu kapandı. Ne denebilir ki? Bugün içinde olduğumuz için ne kadar anlayabiliyoruz bilemiyorum ama gazeteci işsizliğinin artmasıyla toplumun can damarlarından biri de tıkandı aslında. O damar, haber alma hakkı. Biz işsiz kaldık, toplum ise habersiz kaldı.”

“Son dakikaların her saniye değiştiği bir ülkede haber yapmaya çalışıyoruz” diyen Karakaş’a göre gazeteciler birden fazla sorunla karşı karşıya kalıyor. Karakaş, “Siyasi baskılar, ekonomik sorunlar ve  örgütsüzlük... Sorun artık gazetecilerin sorunları da değil, resim daha büyük elbet: Memlekette ifade özgürlüğü yok. Basın özgürlüğünü bir kenara koyalım, sıradan bir vatandaşın dahi fikrini ifade edebilme özgürlüğü yok. Böyle bir ortamda hangi basın, hangi özgürlük? Haber yapılmayan yerde gazeteciye ihtiyaç duyulur mu? Duyulmaz. Gazeteci işsizliğinin yüksek olmasının sebeplerinden biri de bu zaten.”

“Haberlerde 'zam' denilemiyor”

“Enseyi karartmaya gerek yok, gazetecilik ölmez ama gazeteciliği çok parlak günlerin beklediğini de söyleyemeyiz sanıyorum” diyen Karakaş bu düşüncesine şu sözlerle açıklık getiriyor: “Bugün artık Türkiye’de ana akım medya dediğimiz, 1-2 televizyon kanalı hariç, tamamen iktidarın denetiminde. Bu da gazetecilik yapamayan mecralardan bahsettiğimiz anlamına geliyor. “Zam” kelimesinin bile kullanılamadığı ya da kullanılmasından imtina edildiği medya kurumlarının gazetecilik yaptığını söylemek mümkün olabilir mi? Zannediyorum olamaz. Kediye kedi denilemiyor. Ancak bu durumdan alternatif medya da elbette etkileniyor. Yalnızca gözaltı ya da soruşturma değil para cezaları da etkili bir baskı yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Alternatif ya da ana akım, neticede gazetecilik gazeteciliktir. En azından öyle olması gerekiyor. İktidara yakın kaynaklardan yani “içeriden” çok iyi bilgi alabilmeniz nasıl ki sizi iyi bir gazeteci yapmazsa “çok sıkı muhalif” olmanız da yapmaz. Bence temelde Türkiye’deki sorun bu mesafe. Ancak geldiğimiz noktada mesafeyi korumak da artık pek mümkün değil çünkü kutuplaşma, gazeteciliğe de -haliyle- sirayet etmiş durumda.”

***

"GAZETECİLER DEPRESYONDA" 

Uzun yıllar Birgün gazetesinde muhabirlik yapan ve mesleğine journo.com.tr editörü olarak devam eden, aynı zamanda haftada bir Medyapod ağında "Ara Başlık" adında programı hazırlayan Yüncüler de Burcu Karakaş ile aynı fikirde ve 10 Ocak’ın kutlanacak bir gün olmadığını söylüyor. Yüncüler, “Tarihe bakınca elbette, 10 Ocak 1961 günü anlamlı bir gün. O zamanlar Babıâli’de yaşanan ‘Dokuz Patron Olayı’, aslında günümüzde de devam ediyor. Bu sefer sanırım ‘tek patron’a karşı… Türkiye’de 142 gazeteci ve medya çalışanı cezaevindeyken, diğer meslek grupları arasında en düşük istihdam gazetecilikteyken, 212’li olan gazetecilerin oranı yüzde 10’nu geçmiyorken, sendikalaşma oranı yüzde 5’te kalırken 10 Ocak için ne kadar ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ diyebiliriz, bilemiyorum.” diyor.

Tüm bu olumsuzluklar sebebiyle gazetecilerin depresyon yaşadığını söyleyen Yüncüler, yeni yıldan beklediklerini ise şöyle sıralıyor: “Yeni yıl için güzel dileklerde bulunmak malum, bir gelenek. Elbette bu olumsuzluklara karşı sadece dilekte bulunmak olmaz. Ancak umarım 2019 artık tüm bu olumsuzlukların sona ereceği bir yıl olur diyelim, ki bir dahaki 10 Ocak’lar bayram niteliği kazansın. Tüm bu ciddi sorunların dışında ise umarım medyada yeni ekonomik modellerin üretildiği, nitelikli, daha çok araştırmacı gazetecilik örnekleri görebileceğimiz, cinsiyetçi, eril, türcü, ırkçı, yalan içeriklerin üretilmediği, evrensel etik kurallara bağlı kalınan, mesleki dayanışmanın daha çok olduğu, kamuoyunun da haber alma hakkına daha çok sahip çıkacağı bir yıl olur.”

***

"BİZİM HABER YAPMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOK"

İnternet üzerinden yayın yapan Özgürüz’de çalışan Onur Öncü de gazetecilikte ısrar edenlerden. “Benim de belirli bir dönem işsizlik sürecim olmuştu ama pes etmedim” diyen Öncü, “Mutlaka mesleğimle alakalı bir şeyler yaptım. Bir süre sonra da  iş imkanı buldum ve mesleğimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Bizim haber yapmaktan başka çaremiz yok.” diyor.

Öncü, sarı basın kartına sahip olmayan gazetecilerin haber takibinde çok fazla engelle karşılaştığını söylüyor ve ekliyor: “Gazetecilerin temel problemleri  işsizlik, editoryal bağımsızlık ve maddiyat. Şu anki koşullarda gazetecilerin birçoğu kendine otosansür uyguluyor. İktidarın bu politikaları, gazetecilerin işlerini yapmasındaki en büyük engel. İşsizlik zaten başta da belirttiğimiz gibi OHAL ilanından sonra kat be kat arttı. Ve maddiyat. Bugün bazı mecralar dışında hiçbir gazeteci gerçek emeğinin karşılığını alamıyor. Çok komik rakamlara hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.”


ARŞİV