“Flora ve faunasız yaşam olmaz”

Kadıköy’ün en eski çevre örgütü S.O.S (Sivil Organize Semtler) Çevre Gönüllüleri Platformu, 28. kuruluş yıldönümünü Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panelle kutladı

04 Aralık 2017 - 16:25

Kadıköy’ün en eski çevre örgütü S.O.S (Sivil Organize Semtler) Çevre Gönüllüleri Platformu, 28. kuruluş yıldönümünü, 1 Aralık Cuma günü Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panelle kutladı. Panelde konuşmacı olarak kuş gözlemcisi Cemil Gezgin ve Anayasa çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu yer aldı. Panele ayrıca  S.O.S’in daimi üyeleri ve Kadıköy Belediyesi Çevre Müdürü Şule Sümer de katıldı.

 “İKLİM KRİZİ BİR ASIRDIR VAR”

Açılış konuşmalarından önce S.O.S’in kuruluş amacını, çalışmalarını, ve geçmişten günümüze platformun faaliyetlerini anlatan kısa film gösterildi. Panelin  ilk açılış konuşmasını S.O.S. İstanbul Çevre Gönüllüleri Platformu Başkanı Yahya Doğan yaptı. İnsanların, iklim konusunda yeterince bilinçli olmadıklarını belirten Doğan, “Medya, iklim değişikliği konusunu hafife alıyor. Doğada gerçekleşen bazı olayların sanki iklim değişikliğiyle hiç ilgisi yokmuşcasına oldukça masum bir şekilde haberlerini yapyorlar. Amerika’daki Katrina Kasırgası gibi pek çok doğa olayı iklimle ilişkilendirilmeden halka sunuluyor. Bu büyük bir eksiklik. 2070 yılında gezegenin doğal eşikleri aşılmış durumda olacak. İklim krizi, kendini bir asır önce hissettirmeye başladı. Bu kriz de insan kaynaklı olarak çoğalıyor. Hatta kirlenmenin yüzde 90’ı insan kaynaklı olarak gerçekleşiyor. Dünyamız, çevre kirliliği konusunda geri dönülmesi zor bir noktaya geldi” diye belirtti.

Kadıköy Belediyesi Çevre Müdürü Şule Sümer de S.O.S’in 28 yıldır gösterdiği faaliyetlere ilişkin kısa bir konuşma yaparak S.O.S’e çevreye gösterdikleri ilgiden ötürü teşekkür etti.

“ÇOCUK FARKINDALIK KAZANIR”

Sümer’den sonra sözü S.O.S. İstanbul Çevre Gönüllüleri Platformu Onursal ve Kurucu Başkanı Türker Başer Kafaoğlu aldı. Çevre bilincinin küçük yaştan itibaren kazanılmasının önemli olduğuna değinen Kafaoğlu, “Çevreciler olarak karamsar bir süreç yaşıyoruz fakat önemli olan bu süreç bittikten sonra ne yapacağımızdır. Kendimizi ‘acaba bu sürece hazırlıklı mıyız’ ya da ‘hazırlıklı olmak için ne yapmalıyız’ sorularını soruyor muyuz? Çevremizdeki konuları irdelememizde fayda var. Dünyamızda pek çok şey oluyor. Çevre gönüllüleri olarak dünyamıza olan bitenden haberdar olmalı ve rotamızı buna göre çizmeliyiz. Çocuğa küçük yaşta kazandırılan çevre bilinciyle çocuk, çevresine karşı farkındalık kazanır ve yaşam süresince de bu bilinç gelişerek artar.” diye konuştu.

“İSTANBUL, KUŞLAR İÇİN ÖNEMLİ”

Açılış konuşmalarından sonra panele geçildi. İlk panelist kuş gözlemcisi Cemil Gezgin oldu. ‘İstanbul’un Kuşları’ başlığı altında konuşan Gezgin, “İstanbul, kuşlar açısından önemli bir yere sahip. Çünkü pek çok göç yolu İstanbul üzerinden geçmekte. Aslında dünyanın pek çok önemli göç yolundan birinin üzerinde yaşıyoruz. İlkbahar ve sonbahar aylarında yüz binlerce kuş, bu göç yollarını kullanarak başka yerlere ulaşımlarını sağlıyor. İlkbaharda Afrika’dan gelen kuşlar Kuzey Avrupa’ya doğru çıkıyorlar; sonbaharda ise yazın hayata kazandırdıkları yavrularıyla birlikte Afrika’ya dönüyorlar. Tüm bu trafiği de bizim üzerimizden, İstanbul aracılığıyla yapıyorlar. Binlerce kartal, yüzbinlerce leylek ve başka türdeki onlarca kuş biz farkında olmadan üzerimizden geçiyor.” şeklinde konuştu.

“EN VAHŞİ YARATIK BİZLERİZ”

Panelin bir diğer konuşmacısı olan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise ‘Çevre için Anayasal Hak ve Yükümlülükler’ başlığında bir konuşma yaptı. “Başlıca sorunum ve çabam Anayasa ve insan hakları hukukuna doğal alanı dahil etmektir” diyen Kaboğlu, “Flora, fauna ve sonra biz geliyoruz. Flora ve faunasız yaşayamayız. Çünkü yaşam kaynağımız direkt olarak onlar. Flora, fauna ve Homo Sapiens’i birlikte düşünmeliyiz. Kuşlar özgür mü acaba? Bizim yüzümüzden özgür değiller. Eğer gerçekten Flora, Fauna ve Homo Sapiens ilişkisini düşündüğümüzde en vahşi yaratık bizleriz. Çünkü onlar yaşamlarını sürdürmek için ancak birbirlerini öldürürler. Fakat biz ise zorunluluktan değil, keyfi olarak öldürürüz. Bu topraklarda dikkat edin en barışçıl insanlar Bahariye Üçok’tan, Muammer Aksoy’a, Ahmet Taner Kışlalı’ya kadar eli silah tutmayan, şiddeti savunmayan insanlar bu şekilde hedef gösterildikleri için yaşamlarından alıkonulmuştur.” diye konuştu.

“İRADEMİZİ SÜRDÜRMELİYİZ”

Kaboğlu’nun söyleşisinin ardından sorulara geçildi. Dinleyicilerden son günlerde gündemde olan Kalamış Yat Limanı özelleştirmesi ve Kadıköy Rıhtım’a yapılması planlanan ‘Ulu Cami’ projesiyle ilgili vatandaşların neler yapabileceği sorusu soruldu. Kaboğlu, soruya şöyle yanıt verdi: “Bu konuyla ilgili benden de imza talep edildi ve ben de imza verdim. Demek ki bu konuyla ilgili imzaları çoğaltmak yüzbinlere, milyonlara ulaştırmak gerekiyor. Burada tam olarak hukukla korunması gereken alanların yağmalanması karşısında nasıl mücadele edilmeli en kritik soru olmalı. Bu durumu bu nedenle birkaç açıdan değerlendirmekte yarar var. Birincisi söz konusu olan planlarla oynama aşamasından karşı karşıya geldiğimiz hukuksuzluklar nelerdir, Anayasa’ya aykırılık gibi konular da incelenmeli. Anayasa’nın 63. maddesi doğal, kültürel ve tarihsel mirası koruma yükümlülüğü vardır. Önce hukuki zemin sonrasında ise kamuoyu oluşturulmalı. Bundan sonra ise kararlı olduğumuzu, ödün vermeyeceğimizi, yaptığımızın tamamen meşru olduğunu ve hukuki bir temele dayandığını bu dönemdeki irademizi sürdürerek göstermeliyiz.” Soruların ardından panel, ikram ve sohbetle sona erdi.


ARŞİV