Ofis arkadaşlarıma, aileme ve tanıdıklarıma 1 hafta izne ayrılacağımı söylediğimde, hemen hemen herkes nereye gideceğimi, nasıl bir tatil yapacağımı öğrenme arzusundaydı. Tatil kelimesi geçince herkesin aklında hemen deniz, kum, güneş, belki bir otel ya da pansiyon canlanıyor. Ama benimki biraz farklıydı. “Bir çiftlikte gönüllü olarak çalışacağım, para kazanmayacağım,” dediğimde, gözlerde beliren şaşkınlık ve kafalarda oluşan soru işaretleri neredeyse elle tutulur hale geldi.
Eğer benzer bir merak sizde de oluştuysa, bu deneyimi içerden bir gözle anlatacağım. Öncelikle bu sistemin adı: TaTuTa. Açılımı; Tarım, Turizm ve Takas. Tam adıyla; “Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi, Tecrübe Takası”.
Buğday Derneği’nin bu projesi, Türkiye’nin dört bir yanındaki organik (ekolojik) tarım yapan çiftliklerde gönüllü olarak çalışabileceğiniz bir ağ sunuyor. Gönüllüler, ev sahipleriyle günlük yaşamı paylaşıyor, her günün yaklaşık yarısını bir çiftlikte yardım ederek geçirirken organik tarım ve sürdürülebilirlik hakkında bilgi ediniyorlar. Ev sahipleri ziyaretçilere konaklama ve yemek sunuyor ancak arada hiçbir para alışverişi yapılmıyor. Yani konaklama ve yemek çiftlikten, emeğiniz sizden. Hem çiftçiye destek oluyor hem de toprağın ne olduğunu, doğayla bir arada yaşamanın ne demek olduğunu gerçekten öğreniyorsunuz. TATUTA sadece bir gönüllülük ağı değil, bir yaşam dersi. Burada hızlı tüketim kültürünün dışında, “yavaş ama gerçek” bir hayatın mümkün olduğunu görüyorsunuz. Toprağa dokunmadan, doğaya temas etmeden ekolojik farkındalık sadece lafta kalıyor. TATUTA, bu teması gerçek kılan bir köprü. Eğer siz de bir an durmak, nefes almak ve “başka bir yaşam mümkün” demek istiyorsanız, çantanızı hazırlayın. Belki de size en iyi gelen şey, bir çapa ve bir avuç topraktır...
TATUTA ADAYLARINA TAVSİYELER
TATUTA romantik bir tatil değil, emekle gelen bir deneyim. Gönüllü olmaya niyet edenlere birkaç önerim var:
Gideceğiniz çiftliği iyi araştırın. Her biri farklı; beklentinizi netleştirin.
Hazırlıklı gidin; hem fiziksel hem de ruhsal olarak.
Açık fikirli olun. Ne olursa olsun, her deneyim size bir şey katıyor.
Sürdürülebilir tarım hareketine katkıda bulunma heyecanı taşıyın.
Farklı kültür ve kesimlerden insanlarla tanışmaktan keyif alın.
Ellerinizi kirleterek öğrenmeye, yerel bir yaşam tarzını deneyimlemeye hevesli olun.
TATUTA’NIN ÖNEMİ VE HEDEFLERİ
- Ekolojik yaşam hareketinin içerisindeki gruplar, bireyler ve farklı kültürler arasındaki iletişimi güçlendirmesi,
- Ekolojik üretimin öncelikle kırsal nüfus için, doğal döngülerle dost, sürekli bir yaşamsal kaynak oluşturması yönünde sağlıklı örneklerin oluşturulması ve çoğaltılması,
- Şehirde yaşayan insanların ekolojik çiftliklerdeki yaşamı deneyimleyerek, ekolojik yaşam ile ilgili sorumluluklarını içselleştirmesi ve günlük yaşamında daha fazla uygulamaya sokması,
- Tüketici ve üretici faaliyetlerinde ilk elden ekolojik yöntem, deneyim ve bilgi paylaşımı,
- Doğa dostu üretim ve tüketim modelleri desteklenerek, toprak, hava, su kalitesinin, biyolojik çeşitliliğin, iklimlerin ve diğer doğal döngülerin sağlıklı bir şekilde devamına katkı sağlaması.
3 ŞEHİR, 2 ÜLKE
Peki ben neler yaşadım?
İstanbul’un kalabalık sokaklarından, ofislerdeki klimalı mesailerden uzakta bir hayat mümkün mü? Bu sorunun peşine düştüm yıllar önce. Cevabımı ise ne bir kitaptan ne de bir belgeselden aldım. Yanıtı toprağın içinde, emeğin kıymetinde ve doğanın ritminde buldum: TATUTA projesiyle. Bugüne kadar üçü Türkiye’de, biri yurt dışında olmak üzere dört farklı gönüllülük deneyimi yaşadım. Hepsi birbirinden farklıydı; kimi çok doyurucu, kimi hayal kırıklığına yakın. Ama hepsi bana bir şey öğretti.
ÇANAKKALE’DE KOMÜN BİR YAŞAM
İlk deneyimim bundan tam 11 sene öncesiydi. İlk durağım Çanakkale/Küçükkuyu’da, komün hayatın sürdüğü Dedetepe Ekolojik Yaşam Merkezi’ydi. Birlikte gittiğim arkadaşımla ve orada tanıştığımız diğer gönüllülerle harika bir ilk deneyim yaşadım. Hep birlikte yemek yapılan, iş bölüşülen, kararların ortak alındığı, paylaşımın sadece malzemeyle değil, zaman ve duyguyla da yapıldığı bir yerdi. Herkes kendi meşrebince katkı sunuyordu. Ben mesela sabahları tavukları yemledim, banyo ve mutfağı temizledim. Eli maharetli arkadaşım Tolga ise alet odasını düzenledi, tamiratları yaptı. Bu deneyim bana sadece toprağı değil, birlikte yaşamanın farklı biçimlerini de öğretti.
KAPADOKYA’DA BİR OTELDE
Ege’den sonra İç Anadolu’ya çevirdim yönümü 2022’de. Avanos/Nevşehir’deki Kapadokya Organik Çiftlik Evi’ne misafir oldum. Açıkçası bu deneyim pek beklentimi karşılamadı. Çiftlik olarak tanıtılan yer, aslında butik bir oteldi ve yanında da minik bir bahçesi vardı. Tarımsal faaliyetler sınırlı olduğu için günlerimi çiçeklere su verip, otel odalarını temizlemekle ve yemek yapmaya yardımla geçirmek zorunda kaldım. Bu da TATUTA deneyimlerinin her zaman harika geçmeyeceğini ama hepsinin bir şey katacağını öğretti bana. Ne aradığımı daha iyi anladım o süreçte.
KARADENİZ’İN KALBİNDE SICACIK BİR AİLE
Önceki yaz ise üçüncü deneyimim Ordu’da, doğayla iç içe yaşayan bir ailenin yanındaydı. Geçen yaz gittiğim bu tarla evinde, benim gibi gönüllü olarak gelen bir kadınla birlikte çalıştık. Günlerimizi birlikte planladık, emeğimizi paylaştık, yorgunluklarımızı sohbetle hafiflettik. Çok güzel vakit geçirdik. Doğayla bağ kurmak bir yana, insanlarla kurduğumuz bağ da en az onun kadar derindi. O evde kendimi bir “misafir” gibi değil, ailenin bir parçası gibi hissettim. İkizce’deki Düzpelit Organik Yaşam Alanı, yalnızca tarım yapılan bir yer değil, aynı zamanda bir kültür mekânı. Evin sahibi Hayati Çalık’ın girişimiyle burada “Kültür Ambarı” adlı bir oluşum da hayata geçirilmiş. Eski bir serender (Karadeniz'e özgü ahşap tahıl ambarı) kütüphaneye dönüştürülmüş. İçinde yerel halktan bağışlanan kitaplar, eski fotoğraflar ve sözlü tarih kayıtları bulunuyordu. Boş zamanlarımı kah bu kütüphaneyi düzenleyerek, kah Karadeniz’in hırçın yağmurunu dinleyip, ahşap merdivenlerde kitap sayfalarına dalarak geçirmek de oldukça hoştu.
İLK YURTDIŞI DENEYİMİ; OHRİ’NİN KIYISINDA
-Şimdilik- son durağım, aynı zamanda ilk yurt dışı deneyimim Makedonya. Birkaç gün önce döndüm oradan, hala etkisi üzerimde. TATUTA’nın uluslararası versiyonu olan WWOOF (World Wide Opportunities on Organic Farms) aracılığıyla ulaştım Ohrid’e. 13 sene önce Türkiye’den göçmüş Akın Sezer’in çiftliğinde kaldım. Ohrid’e biraz mesafeli, doğanın içinde, zamanın ağır aktığı, gecenin sessizce indiği, güneşin toprağa tatlı tatlı dokunduğu bir yer. Başka bir ülke, başka bir dil, başka bir coğrafya… Ama toprağın üstündeydim yine. Yeni olan çok şey vardı ama her şey bir şekilde tanıdıktı da.