Özgürlüğün ve birliğin dansı: Capoeira

16. yüzyılda Afrika’da ortaya çıkan Capoeira, sadece bir dövüş sanatı değil; aynı zamanda müzik, akrobasi ve kültürün birleşimi. Kadıköylü Umay Doğu da Capoeira geleneğini yaşatmaya çalışıyor

24 Eylül 2025 - 23:07

16. yüzyılda Afrika’da siyahi insanların kültüründen doğan ve kölelik dönemleri boyunca gizliden gizliye gelişerek bir dövüş sanatına dönüşen Capoeira, günlük yaşamın bir parçası olarak köleler tarafından yıllarca gizli saklı yerlerde icra edildi. İçerisine kattıkları saldırı ve savunma teknikleriyle bir savaş sanatı kimliği kazanan Capoeira, 1890’lı yıllara gelindiğinde özgürlüklerini elde eden siyahi insanların var olma mücadelesinde onlara büyük özgüven ve fayda sağladı. Bu nedenle Capoeira, “Özgürlüğe Giden Yol” olarak da anılıyor. Günümüzde hala bu kültürü yaşatan, Capoeira’nın hem dans hem de dönüş sanatı yönünü benimseyen insanlar var. Bunlardan biri de hem dans hem de sahne sanatları alanında üretim yapan Kadıköylü Umay Doğu. 2022 yılında Budapeşte'de gerçekleşen Dünya Capoeira Şampiyonası’nda ülkemize altın madalya getiren Doğu, “Bizler dans etmemiz gerektiğinde ederiz, dövüşülmesi gerektiğinde dövüşürüz. Bukalemun gibi olduğumuzu düşünüyorum. Capoeira’nın en çok bu yönünü seviyorum” dedi.

“CAPOEİRA HAYATIMIN PARÇASI”

Çocukluğundan beri hareketin ve sporun içinde olduğunu söyleyen Doğu, Capoeira ile tanışma hikâyesini şöyle anlattı: “Capoeira, 16. yüzyılda Afrika’dan köle olarak getirilen Afro-Brezilyalı insanların özgürlük arayışını ve kimliklerini koruma mücadelesini ifade etme şekli olarak doğmuştur. Köleler, kendilerini savunmayı öğrenirken bunu dans, akrobasi ve müzikle gizleyerek pratik etmişlerdir. Bu Capoeira’nın genel tanımıdır fakat insanların bunu sadece dans olarak algılamaması için Brezilya asıllı bir savunma sporu demek de doğru bir tanım olacaktır.

Ben 8 yaşımda babamın bir arkadaşı sayesinde Capoeira ile tanıştım. O da kendi kızının eğitim almasına vesile olmuştu, ardından hemen ben de başladım. Salona ilk girdiğimde şarkılar söyleniyordu, havada takla atan insanlar vardı; o yaşta bir çocuk için çok büyüleyici bir ortamdı. Ben Capoeira’ya başladıktan çok kısa bir süre sonra babam da başladı. 10 yıl boyunca beraber Capoeira yaptık. O yüzden Capoeira hayatımın bir parçası oldu diyebilirim.”

“VİZESİ REDDEDİLEN SPORCU OLARAK TANINIYORUM”

Capoeira Şampiyona'sında ülkemize altın madalya getiren Doğu, “Bu alanda gerçekleştirdiğim ve benim ilk resmi başarılarımdan birisi 2022 yılında Budapeşte'de gerçekleşen Dünya Capoeira Şampiyonası’nda ülkeme altın madalya ile dönmem oldu. 2024 yılında da tekrar aynı ülkede gerçekleşecek Avrupa Şampiyonası için Dünya Capoeira Federasyonu'ndan davet almıştım ancak vize reddi sebebiyle şampiyonaya katılamadım. İşin en ilginç tarafı da bu aslında. İnsanlar beni dünya şampiyonu olmamla değil, vizemin reddedilmesi ile tanıyor. Bizler oldukça tehlikeli bir spor yapıyoruz, müzikle yumuşatıldığı için fark edilmiyor olabilir ancak içine girdiğinizde fark edebiliyorsunuz. Bu noktada hala işleyen bir federasyonumuz yok mesela ve ben buna öncü olmayı çok isterim. Capoeira adına en büyük hayallerimden biri bu. Türkiye sınırları içerisinde de federasyona bağlı gruplardan bağımsız yarışmaların ve müsabakaların yapıldığı, bu alanda Capoeira milli takımının oluşturulduğu ve başka ülkelere milli takım ile gitme fikri... Düşüncesi bile beni çok heyecanlandırıyor.”

“AİDİYET DUYGUSU KAZANDIRDI”

Capoeira’nın, kişinin bakış açısına göre farklı anlamlar kazanabileceğine dikkat çeken Doğu, “Dans mı yoksa dövüş sanatı mı olduğu konusu, Capoeira'nın bence en büyük karmaşası. Herkesin kafasını karıştırıyor, bu durum tamamen kimin hangi perspektiften baktığına bağlı olarak değişiyor. Ancak benim perspektifimden tam olarak şöyle görünüyor; bizler dans etmemiz gerektiğinde ederiz, alanın enerjisi söz konusu olduğunda müzikle tüm enerjimizi verebiliriz, dövüşülmesi gerektiğinde inanın tekmelerimize ve hızımıza inanamazsınız. Bukalemun gibi olduğumuzu düşünüyorum. O an oluşan koşullara ayak uyduruyoruz. En çok da bu yönünü seviyorum. Capoeira bana çok fazla aidiyet duygusu kazandırdı. Şu an dünyanın herhangi bir yerinde Capoeira yapan bir topluluk bulduğumda o alanın beni kucaklayacağını biliyorum. Sanki dünyanın her yerinde beni anlayan, bilen insanlar varmış gibi hissettiriyor. Dilini bilmesem dahi anlaşabileceğimi bildiğim insanlar olduğunu biliyorum. En güzel yanı da bu.”şeklinde konuştu.

Kadıköylülerin Capoeira’ya ilgi duyduğunu söyleyen Doğu, “Şu anda derslerimi Fikirtepe’de bir stüdyoda veriyorum. Özellikle kişisel antrenmanlarımı yapmak için yaz aylarında Moda sahilinde oluyorum. Capoeira sayesinde çok fazla sosyalleştim ve Kadıköy halkı da bu alana oldukça ilgili. Bu da beni mutlu ediyor tabii ki. Geçtiğimiz yıllarda ben ve ekibim Kalamış sahilde, Kadıköy Sessions'ın düzenlediği festivalde Kadiköy’ü Capoeira ile buluşturduk. Geri dönüşlerin pozitif olması ve insanların bizim gerçekten ne yaptığımızı anlamak ve kültürümüzü öğrenmek istemesi insanı mutlu ediyor. Biz de Capoeira’nın daha da tanınır olması için çaba sarf etmeye devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“HEM SANAT HEM SPOR”

Capoeira’nın daha fazla bilinir olması gerektiğinin altını çizen Doğu, “İnsanlar Capoeira ismine aşina olsa bile bilgileri çok sınırlı. Türkiye’de Capoeira’nın yeterince tanınmıyor olmasını, büyük ölçüde geçmiş jenerasyonlara bağlıyorum. Kökeninde birlik ve beraberlik olan bir kültür, ne yazık ki bizde çoğu zaman küçük ve yalnızlaştırılmış gruplar halinde ilerliyor. Oysa daha çok kenetlenmemiz gerekirken, bazen bir yarış ortamı oluşuyor. Bunun, Capoeira topluluklarının eksikliği olduğunu düşünüyorum. Yine de yeni jenerasyonun daha bilinçli, daha birlik ve beraberlik odaklı hareket ettiğine inanıyorum. Ben Capoeira’yı insanlara aktarmaktan ve tanıtmaktan asla sıkılmayacağım. Umarım bizi okuyan, takip eden birçok kişiyle yollarımız ve onlara da Capoeira'yı tanıtma fırsatı bulabilirim.” dedi.


ARŞİV