Her yıl 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 1945 yılında kuruluş yıldönümü vesilesiyle dünyadaki açlıkla mücadeleye dikkat çekmek için düzenleniyor. 2025 yılı teması, “Daha İyi Gıdalar ve Daha İyi Bir Gelecek İçin El Ele” olarak belirlendi. Ancak aradan geçen on yıllara rağmen, küresel ölçekte açlık ve yetersiz beslenme giderek derinleşiyor. FAO ve Birleşmiş Milletler’in ortak hazırladığı 2025 Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu (SOFI) raporuna göre, 2024 yılında yaklaşık 673 milyon insan açlıkla karşı karşıya kaldı. Dünyada 2,3 milyar kişi ise güvenli ve besleyici gıdaya düzenli erişemiyor. UNICEF ve Dünya Gıda Programı (WFP) verileri, 2024’te 295 milyon insanın akut düzeyde açlık yaşadığını ortaya koyuyor. Rapora göre 5 yaş altı çocuklarda 150 milyon boy kısalığı ve 43 milyon zayıflık vakası tespit edildi. Uzmanlar, çatışmalar, ekonomik krizler ve iklim değişikliğinin bu tabloyu ağırlaştırdığını belirtiyor.
ÇOCUK YOKSULLUĞU DERİNLEŞİYOR
Küresel veriler Türkiye’ye yansıtıldığında tablo endişe verici. Türkiye’de de ekonomik kriz ve yüksek enflasyon nedeniyle çocuk yoksulluğu son yıllarda artış gösteriyor. Öğrenci Veli Derneği (VELİ-DER), 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada çocukların beslenme hakkını yeniden gündeme taşıdı. Dernek, “Okul yemeği bir yardım değil, kamusal bir haktır” vurgusuyla yaptığı çağrıda, devletin çocukların yeterli ve sağlıklı beslenmesini güvence altına almasının bir sosyal sorumluluk değil, anayasal yükümlülük olduğunu belirtti.
Açıklamada, “Anayasamız, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları bildirgeleri; çocukların yeterli ve dengeli beslenmesini devletin güvencesine bırakmıştır. Ancak bugün Türkiye’de her 4 çocuktan biri yoksul, her 5 çocuktan biri açlıkla karşı karşıyadır. Yoksulluk, okul terklerinin en önemli nedenlerinden biridir. Okuldan kopan her çocuk, erken yaşta işçiliğe, çocuk evliliğine, istismara ve sömürüye açık hale gelmektedir. Okul yemeği programı, bu döngüyü kıracak en etkili kamusal politikadır. Okulda ücretsiz, sağlıklı bir öğün alan çocuk; okula devam eder, başarır, güçlenir, kendine güven duyar ve geleceğini kurar.” denildi.
SOMUT TALEPLER SIRALANDI
VELİ-DER, eğitim ve beslenme hakkını güçlendirmek için bir dizi somut talep de sıraladı:
- Derin yoksulluktan kaynaklı çocuklarımızda görülen gelişim gerilikleri için MEB, sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının okullarımızda sağlık taraması yaparak acil müdahale programları hazırlamalı.
- Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı “Beslenme Genel Müdürlüğü” kurulmalı.
- Bu müdürlük illerde de yapılandırılmalı; gıda mühendisleri, diyetisyenler, hekimler, aşçılar ve mutfak personelleri güvenceli biçimde istihdam edilmeli.
- Okullarda yemekhane alanları oluşturulmalı, fiziki mekânı uygun olmayan bölgelerde merkezi kamusal mutfaklar kurulmalı.
- Okul yemeği hizmeti taşerona devredilmemeli, kamu eliyle ve kamu kaynaklarıyla yürütülmeli.
- Her okulda temiz içme suyu altyapısı zorunlu hale getirilmeli.
- Bütçe görüşmelerinde okul yemeği ve temiz içilebilir su hakkı ayrı bir bütçe kalemi olarak ele alınmalı; bu haklar için yeterli kamu kaynağı ayrılmalı.
- Okul yemeği bütçeye bir yük değil, Türkiye’nin bugününe ve geleceğine yapılan en güçlü yatırımdır. Okul yemeği programlarında ekolojik üretim, küçük üreticiler ve kooperatifler desteklenmeli.
- Programlar demokratik denetime açık olmalı; okul aile birlikleri, sendikalar, meslek örgütleri ve sivil toplumun katılımıyla yürütülmeli.
- Sağlıklı beslenme ve su hakkı eğitim müfredatına entegre edilmeli; çocuklara, öğretmenlere ve velilere yönelik farkındalık çalışmaları yapılmalı.