
“ (...) Kadıköy'ün başlıca adak yerlerinden biri olan Mahmut Baba türbesi türlü dertlerine deva arayanlarla dolup taşar. Kimi karısının iyileşmesi, kimi kocasının terfi etmesi, kimi oğlunun hayırlısiyle askerden dönmesi, kimi sınıfını geçmesi için dua eder. Rivayete göre Mahmut Baba âlim ve ermiş bir zattı. Sağlığında Kadıköy iskelesi civarındaki Osmanağa camiinin önünde eskicilik yapmıştı. (...) Bu zat muhterem bir adammış. Bugün olduğu gibi sağlığında da muhitindeki insanlara büyük iyilikleri dokunurmuş. Zaman la, onun ilim ve fazilet yönlerinden olan bu üstünlüğü padişahın kulağına gitmiş. Abdülaziz kendisini saraya davetle ona yer vermiş. Günlerden bir gün Padişah hamama girmiş. Tam yıkanmaya başladığı sırada Mahmut Babaya hamamın yıkılacağı malûm olmuş. Derhal durumu ilgililere duyurmuş. Padişah alelacele hamamdan çıkmış, çıkar çıkmaz da hamam yıkılmış..”

“1944'de, gelmiş Ahmet Ünal, Şehr-i İstanbul'a. Ve eline tutturdukları ıslak halatı tam tamamına, 31 yıl, yazın sıcağına, kışın ayazına bakmadan ve aldırmadan, Kadıköy iskelesine yanaşan vapurlara atmış, vapurlardan çekip iskele üzerine yığmış. "Anıların var mı?" dedim, "Seni mutlu eden.... Emeklilik yıllarında aklına geldikçe sevindirecek olan türden? "- "Olmaz mı?" dedi 31 yıllık çımacı Ahmet Ünal. Gözlerini kıstırıp baktı yüzüme ve devam etti söyleşmesine: "Olmaz mi? Tam beş kişinin hayatını kurtardım bu iskelede." -"Önemli iş yapmışsın." Hiç önemsemedi. "Vazifemi yaptım." dedi gülerek. Yaşamlarının devamını bir çımacıya borçlu olan beş kişi şimdi kim bilir neredeler? Ve acaba Cimacı Ahmet'i düşünmekte midirler?”

“Sosyal Sigortalar Kurumu'nun Göztepe'de yaptırdığı 700 yataklı hastane bu yılın sonunda hizmete açılacaktır. İnşası bitmek üzere olan hastaneye şimdiye kadar 27 milyon lira harcanmıştır. Dev hastanenin inşasına 1968 senesinde başlanılmıştır. Bir eşinin Şişli Okmeydanı'nda bulunduğunu bildiren ilgililer hastanede her servisin bulunacağını aynı zamanda işçilerden başka işçilerin bakmakla mükellef olduğu kişilerin de hastanede tedavi göreceğini açıklamışlardır.”

“40 yıl önce gittiği Amerika'dan, "Ölürsem vatanımda öleyim, diye geçen mayıs ayında İstanbul'a gelen ve yeğenleri ile birlikte yaşıyan 75 yaşındaki Niğdeli Ali Haydar Özçelik, esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştur. Yaşlı Niğdelinin küçük yeğeni, D. D. Y. da makasçı olarak çalışan Zeki Özçelik, aramadığı yer bırakmamış ve neticede durumdan polisi de haberdar etmiştir. Fakat kırk yıl Kaliforniya'da bağ ve bahçelerde çalışarak 75 bin lira ile memleketine dönen Ali Haydar Özçelik'in izine rastlamak mümkün olmamıştır. Kadıköy Yeldeğirmeni'nde, Ismail Hakkı Bey sokağındaki Hayırlı Apartmanın 3 numaralı dairesinde yeğeni Zeki Özçelik'le birlikte oturan ve her sabah evden çıkarak iskele parkında vakit geçiren Ali Haydar Özçelik, geçen salı günü de sabahleyin evden ayrılmış, fakat bir daha geri dönmemiştir. Polisin yaptığı soruşturma sonunda Özçelik'in o sabah Ziraat Bankasının Kadıköy Şubesine uğrayıp yatırdığı 75 bin liranın bin lirasını çektiği tesbit edilmiştir. Fakat bu, Özçelik'in ortadan kaybolmasına bir sebep teşkil etmemiştir. (...)”

“İstanbul’un meşhurlarından biri olan "Uzun" Ömer'in ömrü, boyu kadar uzun olmamış ve evvelki gece, Üsküdar Şeyh Camii Bostan sokağındaki 8 numaralı evinde, kalıplı vücudunu taşıyamayan kalbinin kifayetsizliği sebebiyle vefat etmiştir.(...) Yalnız Türkiye'de değil, dünyada da boyu yüzünden tanınan "Uzun" Ömer hiç evlenmemişti. Uzun zamanlar Köprünün Kadıköy iskelesi tarafında şehrin bir maskotu gibi her kesin alaka ve dikkatini çekmiş, sakin hareketleri ile herkesten sevgi toplamış olan "Uzun" Ömer'in ömrü ne yazık ki boyu kadar uzun olmamış ve amansız hastalık onu sevildiği bu dünyadan alıp götürmüştür.”