Mitoloji 101: Anadolu

Müze Gazhane’de düzenlenen “Mitoloji 101” söyleşisinde, Anadolu’nun kadim uygarlıkları Hititler ve Frigler mitlerin büyülü dünyasında hayat buldu

18 Eylül 2025 - 23:55

Müze Gazhane’de 15 Eylül Pazartesi günü Özlem Ertan tarafından “Mitoloji 101: Anadolu Mitolojisi” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Etkinlikte Hitit ve Frig mitleri, ritüelleri, tanrılar ve tanrıçalar ele alındı. Ertan, mitolojinin çoğu zaman eski ve kadim öykülerle anıldığını vurgulayarak, “Genellikle Mezopotamya, Mısır, Antik Yunan ve Roma akla gelir. Oysa her toplumun kendi mitolojisi vardır; Güney Amerika’dan Kızılderililere, Japonya’ya kadar birçok kültürde örneklerini görebiliriz. Mitoloji kelime olarak ‘söz bilimi’ demektir, yani söylenen sözün akılla kavranmasıdır. Aslında mitoloji, insanlığın deneyimlerini aktarmasının en eski yollarından biridir.” dedi. 

Eski insanların belirli dönemlerde ritüeller gerçekleştirdiğini anlatan Ertan şunları anlattı: “Bahar geldiğinde yapılan ritüeller doğanın yeniden doğuşunu ve canlanmasını simgeler. Pagan toplumlarında sonbahar ve kış kaotik bir evre olarak görülür. Yaşamlarını tarıma ve toprağın verimine bağlayan insanlar için kış, toprağın verimsizleştiği dönemdir. Bu nedenle bahar kutsal kabul edilir çünkü kaosun sona erdiği, düzenin yeniden kurulduğu zamandır. Bugün kutlanan Nevruz ve Hıdırellez gibi bayramlar, eski pagan toplumlarının bahar ritüellerine dayanır.” 

Ritüellerin, insanların hafızasında yer ederek mitolojilerin oluşmasına zemin hazırladığını belirten Ertan, “Özellikle yaratılış mitlerinde bahar bayramlarının izlerini görürüz. Bu mitlerin ortak özelliği, baş tanrının bir canavarı genellikle bir ejderha ya da yılanı öldürmesidir. Çünkü bu yaratıklar kaotik evreyi temsil eder. Onlar yok edildiğinde düzen kurulur ve bahar gelir.” diye konuştu. 

KAHRAMAN MİTLERİNİN TEMELİ 

Mitoloji ile psikoloji arasındaki ilişkiye de dikkat çeken Ertan, “Freud ve Jung gibi önemli psikiyatristler mitolojiden faydalanmıştır. Çünkü mitler insanlığın en eski ve kadim metinleridir; kolektif bilinçdışında yer alırlar. Bunu, farklı toplumların mitolojilerindeki ortak noktalardan anlıyoruz. Dünyanın iki ayrı ucunda yaşayan toplumların birbirinden haberdar olması imkânsızken, benzer mitler üretmişler. Özellikle kahramanlık öykülerinde bu açıkça görülüyor. İnsanlık deneyimleri dünyanın her yerinde ortaktır; bireyler doğar, zorluklarla karşılaşır, yolculuğa çıkar, içsel ve dışsal bir dönüşüm yaşar ve sonunda farklı bir insan olarak geri döner. Tüm kahraman mitlerinin temeli budur.” dedi.

Masallar ve mitler arasındaki farka da değinen Ertan, “Masallar eğlencelik anlatılardır; mitler ise kutsal metinlerdir. Kutsiyeti vardır ve eski zamanlarda ulu orta söylenmezlerdi. Mitler, kutsal zamanlarda ve belli ritüellerde, ruhban sınıfının gözetiminde seslendirilirdi. Çünkü mitler, kutsal varlıkların kutsal eylemlerini anlatır.” ifadelerini kullandı.

TANRI TELİPUNU NEREDE?

Hititlerin Anadolu’nun en önemli halklarından biri olduğunu vurgulayan Ertan, onların tek bir halk ya da kültüre dayanan bir millet olmadığını belirtti. Anadolu’nun farklı halklarını ve kültürlerini bir arada yaşattıkları için çok çeşitli inanç ve kültürel öğelere sahip olduklarını söyledi.

Özlem Ertan, Hititlerin tahıl ve toprak tanrısı Telipunu’ya dair, ritüellerde de sahnelenmiş olabileceği düşünülen miti şöyle anlattı: “Telipunu bir gün öfkeyle kayboluyor. Başta tanrılar bunu fark etmese de insanlar durumu hemen anlıyor; çünkü tarım ve bereket tanrısının yokluğu verimsizliği ve kaosu beraberinde getiriyor. Güneş Tanrısı onuruna verilen bir şölen sırasında Telipunu’nun yokluğu ortaya çıkıyor ve tanrılar onu aramaya başlıyor. Baş Tanrı Teşup, önce kartalı gönderiyor, ardından kendisi arıyor ama ikisi de bulamıyor. Sonunda Ana Tanrıça devreye giriyor ve arıyı yolluyor. Arı mağaraya girip uyuyan Telipunu’yu sokarak uyandırıyor ancak tanrı daha da öfkeleniyor. Bunun üzerine Büyü Tanrıçası Kamrulsepa büyüler ve ritüellerle Telipunu’nun öfkesini yatıştırıyor. Böylece tanrı sakinleşip geri dönüyor ve düzen yeniden kuruluyor.

KRAL MİDAS

Frig mitolojisinin Antik Yunan üzerinden bilindiğini belirten Ertan, Friglerin Ana Tanrıçası’nın Yunanlıların verdiği isimle Kibele olduğunu, kendi dillerinde ise “anne” anlamına gelen Mathar olarak anıldığını söyledi. Ertan, Friglerin en ünlü kralı Midas’ın “dokunduğunu altına çevirme” mitini ise şöyle aktardı:
“Midas, Dionysos’un alayındaki yarı insan yarı keçi yaşlı bir satire yardım eder. Sarayına alıp bakımını üstlenir. Bunun üzerine Şarap Tanrısı Dionysos çok memnun kalır ve ona ‘dile benden ne dilersen’ der. Midas da ‘dokunduğum her şey altın olsun’ dileğinde bulunur. İlk başta çok mutlu olur; fakat kısa süre sonra yemek yiyemez, su içemez hale gelir, hatta kızı bile altına dönüşür. Bunun üzerine Dionysos’a yalvarır. Tanrı ona, yakınlardaki bir çayda yıkanması gerektiğini söyler. Midas suya girince bu yetenek ondan alınır ve altın gücü suya geçer.”

 


ARŞİV