“Mal” değil “Can”

Kadıköylü Yerel Hayvan Koruma Görevlisi Deniz Yıldırım, “Hayvanları sevdiğimiz için değil, her canlının yaşama hakkı eşit olduğu için koruyoruz” diyor

16 Haziran 2021 - 16:04

Uzun süredir gündemde olan yeni Hayvan Hakları Yasası’nın bu dönem Meclis kapanmadan hayata geçirilmesi planlanıyor. Çağdaş değerlerin, vatandaş ve sivil toplum örgütlerinin taleplerini de dikkate alması beklenen yeni yasada öncelikle isim değişikliğine gidilecek. Yürürlükteki "Hayvanları Koruma Kanunu"nun "Hayvan Hakları Kanunu" adını alması öngörülüyor. Yasada hayvanların maruz kaldığı zulüm ve işkencenin sona erdirilmesi hedefleniyor.

Kadıköy’de yaşayan Yerel Hayvan Koruma Görevlisi Deniz Yıldırım, hem Hayvan Hakları Kanunu hem de sokak hayvanlarına yapılan muamele hakkında Gazete Kadıköy’e konuştu. Yıldırım, “Yeni yasa hemen çıkmalı çünkü mevcut mevzuatta sadece koruma tedbirleri var. Mal olarak tanımlandıkları için hayvanlara karşı işlenen suçlara karşı ya ceza verilemiyor ya da verilen cezalar çok hafif kalıyor” diyor.

“EZİYETLERİN SON BULMASI GEREKİYOR”

Yıldırım, Hayvan Hakları Yasası hakkında şunları söylüyor: “Hayvanlarla ilgili mevcut 5199 sayılı yasa, ‘Hayvanları Koruma Kanunu.’ Olması gereken ise ‘Hayvan Hakları Yasası.’ Hayvanları korumanın ötesinde, onların haklarının yasalarla tanınması. Sahipli-sahipsiz ayrımı olmadan; bir meta-mal olarak değil, hakları olan varlıklar olarak tanınmaları. Yeni yasa hemen çıkmalı çünkü mevcut mevzuatta sadece koruma tedbirleri var. Mal olarak tanımlandıkları için hayvanlara karşı işlenen suçlara karşı ya ceza verilemiyor ya da verilen cezalar çok hafif kalıyor. Yük-binek hayvanlarından, gösteri ve terapi için kullanılan yunus parklarına, spor olarak gösterilmeye çalışılan av hayvanlarına kadar dayanılmaz acılarla hayatları erken biten, bitirilen hayvanların yaşadığı eziyetlerin son bulması gerekiyor.”

“KADIKÖY MÜCADELE ETMEK ZORUNDA KALIYOR”

“Hayvanları sevdiğimiz için değil, her canlının yaşama hakkı eşit olduğu için koruyoruz” diyen Yıldırım, Kadıköy’ün avantajları ve dezavantajları olan bir bölge olduğunu belirtiyor. Yıldırım, “Kadıköy’de sokak hayvanları beslenme, barınma, tedavi gibi temel ihtiyaç ve haklarına başka bölgelere göre daha kolay ulaşabiliyorlar. Bu anlamda şanslılar. Biz gönüllüler de dayanışma içinde olabildiğimiz, yalnız olmadığımız için şanslıyız. Diğer taraftan yavru ya da yaşlı hayvanları barınaklara göndermek, veteriner hekim tarafından verilmeyen ilaçları bilinçsizce kullanmak gibi, hayvanlara iyi niyetle zarar verenlerin de sayıca çok olduğu bir bölge. Kadıköy’de sokak hayvanlarına iyi bakılıyor algısı ile başka bölgelerden getirilip buraya atılan hayvanların beraberinde getirdiği birçok sorunla da Kadıköy mücadele etmek zorunda kalıyor” dedi.

Yıldırım şöyle devam etti: “Hayvanlarla biraz empati kurmalıyız. Tek bir çocuğu güvenli bir evde, her ihtiyacı internetten sipariş ederek, bakıcı ya da akraba desteği ile büyütmenin bile ne kadar zor olduğunu bilen insanoğlunun apartman bahçesine doğum yapan kediyi kovalamasını anlayamıyorum. Ebeveynleri tarafından hayvanlardan korkutularak büyütülen çocuklar olarak bugünün yetişkinleri şanssız olabilirler ama içinde bulunduğumuz bilgi çağında artık bunu kendi çocuklarına yapmamaları gerek. Binlerce yıldır beraber yaşadığımız hayvanlarla çok güçlü bir iletişimimiz var. Onların da duyguları olan varlıklar olduğunu; korktuklarını, sevindiklerini, üşüdüklerini, mutlu ya da mutsuz olduklarını görebiliyoruz. Tüm insanlar bunu görebilse her şey çok daha iyi olabilir.”

“YÜZBİNLERCE HAYVAN YAŞAM MÜCADELESİ VERİYOR”

Elinden geldiğince sokak hayvanlarına yardım ettiğini dile getiren Yıldırım, “Gözümün gördüğü, tedaviye ya da korunmaya ihtiyacı olan her hayvana el uzatmaya çalışıyorum. Mümkün olduğunca doğal yaşamlarına saygı duymaya çalışıyorum. Özellikle şehir yaşamında sıklıkla temasta olduğumuz karga, martı, kirpi gibi yaban hayvanlarının tedavi sonrasında doğal yaşamlarına dönmeleri gerektiğini unutmadan, evcilleştirmemeye özen göstererek yardımcı oluyorum. Sokaktan ev ortamına kalıcı olarak aldığım hayvanlar, dışarıda yaşama kabiliyetini kaybetmiş olan hayvanlar oluyor. Annesiz kalmış yavrular, engelliler, yaşlanıp güçten düşenler vs. Bu hayvanların sahiplendirilmesi için uğraş veriyorum. Elimin değdiği her kedi ve köpeği mutlaka kısırlaştırıyorum. Bu konuda belediyelerin gerekli hizmeti vermesi çok önemli oluyor. Kısırlaştırma ve tedavi dışında, kalıcı olarak ‘barınak’ tabir edilen rehabilitasyon merkezlerine hayvan göndermiyorum, imkan bulabildikçe gönderilmiş olanları oralardan çıkarıyorum. Böylelikle hasta ve yaralı hayvanlar için ‘geçici’ rehabilitasyon merkezi olan bu birimlerin amacına hizmet edebilmesini sağlamaya çalışıyorum” diye konuştu.

Yıldırım, şöyle konuştu: “Türkiye, hızla şehirleşirken sokak hayvanlarına da şehir yaşamında saygı duymaya çalışıyor diyebilirim. Diğer taraftan insanlar tarafından yaşam alanlarından sürülen yüzbinlerce hayvan ormanlarda, şehirlerarası yollarda yaşam mücadelesi veriyor. Köylerde binek hayvanı olarak kullanılan at, eşek, katırlar; sürülere bekçilik eden köpekler yaşlandığında benzer şekilde dağ başlarında ölüme terk ediliyor. Diğer taraftan insanları eğlendirmek için esaret altında tutulan hayvanlar, et-süt-yumurta endüstrilerinde tüm hakları ellerinden alınarak sömürülen ve eziyet çektirilen hayvanlar, giydiğimiz deri ayakkabıdan sürdüğümüz kreme kadar üretimin her aşamasında kullanılmaya devam eden hayvanlar düşünüldüğünde, hayvanlara karşı çok daha duyarlı ve dikkatli olunması gerektiği sonucuna varıyoruz.”


ARŞİV