Karantinanın bireysel hikayeleri…

Kadıköylü akademisyenin endişesi, İtalyan ebenin umudu, Gürcü öğrencinin otel odasındaki sıkışmışlığı...

07 Nisan 2020 - 16:44

Üç yıl öncesinin rakamlarına göre dünyadaki 200 civarı ülkede (ülke sayısı tartışmalı zira) 7.5 milyarı aşkın insan yaşıyor; nefes alıp veriyor; fabrikalardaki işçiler, hastanelerdeki doktorlar, tarlalardaki ırgatlar, özel jetlerindeki sosyeteler, adliyelerdeki avukatlar, setlerdeki oyuncular, dağlardaki münzeviler, sokaklardaki evsizler... Peki şimdi şunu düşünün; tüm bu insanların, yani 50'den fazla ülkede 2 milyara yakın kişinin türlü türlü evlere tıkılmak zorunda olduğunu...

“Her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur” demişti Özdemir Asaf. Peki nasıl yaşanıyor bu hikayeler? Amerikalı bir eczacı, İspanyol bir doktor, İtalyan bir ev kadını... Korona virüsü salgını ve karantina sürecini ne şekilde yaşıyor ve hissediyor?

İşte tüm bu hikayeleri kendine dert edinen bir grup kent araştırmacısı, “Spread stories, not the virus” (Hikayeni yay, virüsü değil) adlı global bir platform kurdu. 16 Mart'ta açılan bu web sitesinde, yaşadığımız bu küresel karantina günlerinde dünyanın her yerinden insanların hikaye, deneyim, gözlemler ve hissiyatları paylaşılıyor. 

DİSTOPİK SOKAKLAR YERİNE...

4CITIES Erasmus Mundus yüksek lisansının Kentsel Çalışmalar bölümü öğrencileri ve mezunlarından (Almanya, İspanya, Hollanda, Avusturya, İtalya ve Meksika'dan 5 erkek 7 kadın olmak üzere 12 kişi) oluşan ekip, “Üniversitelerimizin bir gecede kapanıp, şehirlerimizin kilitlendiğini gördük. Bu küresel salgınının ortasında ortaya çıkan yeni kentsel koşullardan etkilendik. Kendi karantina dönemimizi dünyadaki şehirlerin ve vatandaşların hikayelerini toplamak ve yaymak için ayırmaya karar verdik. Terk edilmiş sokakların distopik görüntülerinin yankılanması yerine, kişilerin deneyimlerini paylaşmaları için bir platform sağlamak istedik.” diyor.

“ZİHİNLERİMİZ ŞEHİRLERİMİZDE DOLAŞMALI”

 “Neden korona virüsü zamanlarında hikayeler yayıyoruz?” sorusuna “Artık sevdiğimiz şehirlerde yaşamamıza izin verilmediğinden, zihinlerimiz dolaşmalı ve hikayeler seyahat etmeli…” yanıtını veren ekip, şunları söylüyor; “Lansmanımızdan bu yana, web sitemizde 60'tan fazla hikaye yayınladık. İnsanlar sosyal mesafeyi uygulamak zorunda kaldıklarında ortaya çıkan bu yeni şehir türüne özel ve alternatif perspektifler sunan, dünyanın dört bir yanındaki şehirlerden gelen 60'ı aşkın hikaye... ”

VİRÜSÜN KADIKÖY'DEKİ HAYALETİ!

Daha önce sayfalarımıza Moda semtine dair yazdığı tez ile konuk olan ODTÜ Sosyoloji bölümü doktora öğrencisi, Kadıköylü Fethiye Beşir İletmiş, bu siteye yazı gönderenlerden. İletmiş, siteyle açıldığının ikinci gününde tanıştığını, kent sosyolojisi üzerine doktora yapan bir kadın olarak Kadıköy’den, kendi mahallesinden deneyim ve gözlemlerini, daha genel olarak da Türkiye’de neler olup bittiğini diğer insanlarla paylaşmak istediğini söylüyor.  “Sosyal mesafelenmenin her gün yüzlerce defa vurgulandığı kentlerimizde aslında yaşadığımız aynı zamanda fiziksel bir mesafelenme...” diyen İletmiş, şunları ifade ediyor; “Sokaklardan izole edildiğimiz bugünlerde, yaşadığımız sosyal mesafelenmeyi bu platformda kendi hikayelerimizi paylaşarak kısaltabiliriz. Brüksel’den Roma’ya, Zagreb’den Tiflis’e aynı salgının benzer sonuçlarıyla yüzleşiyoruz ve bu site aracılığıyla evlerimizde vakit geçirirken birbirimizin hikayelerini okuyarak yalnız olmadığımı hissediyorum.  Dayanışma bize iyi gelecek, hepimizi güçlendirecek!”

Fethiye Beşir İletmiş, siteye 17 Mart'ta gönderdiği “Kadıköy’de bir hayalet dolaşıyor – COVID-19 hayaleti” başlıklı ilk yazısında, “Vaka artışlarının açıklanmasıyla birlikte Kadıköy’de, dışarıda olmak zorunda olan insanların yüzlerindeki gerginliği görebilirsiniz. Bir dizi özelleştirme ve neoliberal politikalarla gün geçtikçe zayıflayan Türkiye’deki sağlık sisteminin bu durumla nasıl başa çıkacağını kimse bilmiyor.” diyerek, ülke geneli ve Kadıköy özelindeki durumu aktardı.  İletmiş, 23 Mart'taki “Virüs yaşa dayalı ayrımcılığı pekiştirdi” temalı ikinci yazısında da geçen ay Suriyeli mültecilere karşı geliştirilen tutumun şu an yaşlı jenerasyona karşı takınıldığını anlattı. İletmiş, Kadıköy'den gözlemlerini aktarmaya devam ederken, kişisel hayatına da değindi; “Kendimi izole edişimin 10. gününde yemek yapma becerilerimi bir hayli geliştirdim. İki defa brownie, bir kez de poğaça yapmayı denedim. Hatta değişik baharatlar ve malzemelerle evde ekmek yapmayı bile deniyoruz. Yaptığım hamur işlerinin fotoğraflarını İzmir’de yaşayan anneme gönderiyorum ve o da yapıyor, tabii ki benden çok daha iyi bir şekilde… Bu günlerde insanlar yaptıkları yiyeceklerin fotoğraflarını Instagram’a arkadaşlarını davet ederek paylaşıyor ve onları kapışmaya davet ediyor."

www.spreadstoriesnotthevirus.com 

BUGÜNLERİN ÖYKÜLERİ...

Öte yandan Kadıköy’de bulunan NotaBene Yayınları’nın yazarları da, #evdeyimokuyorum kampanyası kapsamında “Neden bizim bir Decameron'umuz olmasın?” diyerek içinden geçtiğimiz günleri hafifletecek, bugünlerden izler taşıyacak hikâyeler kaleme alıyor. Bugüne kadar Belma Fırat'tan Bulaş, Emre Nazım Mert'ten Çember, Mehmet Sürücü'den Sonlarda Bir Yerde, Engin Günay'dan Tampon Bölge'den, Arzu Eylem'den, Noktalı Virgül, Hakan Sipahioğlu'ndan İmparator, Onur Gürleyen'den Misafir ve Afife Hellena Sözmen'den Ayrılık hikayeleri NotaBene'nin web sitesinde okurlarla buluşurken; bugünlerin kaydını tutan hikayelere her gün yenisi eklenmeye devam edecek. (Giovanni Boccaccio'nun yazdığı  Decameron, 1348'de Avrupa'da yaşanan büyük veba salgınını konu alır. Salgın boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen Boccaccio, 1348'de başlayıp, 1351'de bitirdiği kitapta, salgın günlerinin Floransa'sını ele alır.) www.notabene.com.tr


 


ARŞİV