Kadın Hareketi Gericiliği Şiddetle Reddeder

Son dönemde gündemi meşgul eden “çok eşlilik” tartışmasıyla ilgili Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan’ın 25.05.2011 tarihinde yaptığı basın açıklamasını önemi gereği Gazete Kadıköy okurlarının ilgisine sunuyoruz.

02 Haziran 2011 - 15:00

Basından edindiğimiz bilgilere göre İstanbul’daki kimi belediyelerde aile danışmanı olarak çalıştığını ifade eden bir kadın görevli, erkeklerin çok eşliliğine olanak veren yasal düzenlemelerin yapılmasının yararlı olacağı düşüncesini dile getirmiş.
Kadın ya da erkek olsun, kadının insan haklarının bilincinde olan ve kadın erkek eşitliğinin bir insan hakkı olduğu anlayışı taşıyan bireylerin şiddetle karşı çıkacağı ve elinin tersi ile iteceği bu ilginç fikir, ne yazık ki basın kanalı ile “önemli bir önermeye” dönüşmüş bulunuyor. Muhtemelen basın, erkek çok eşliliğini, “kadınların namusunu ve hayatını korumak”gibi sözde ahlaki bir gerekçe ile sunan bu kişinin “kadın” olmasının da yarattığı “albeni” ile flaş bir haber peşine düşmüş bulunuyor.
Bir kadın derneği olarak biz, bu aşamada düşüncelerimizi açıklama gereği duyuyoruz: Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki tek eşlilik, hukuk sistemimize, şer’i hukuktan köklü bir kopuşun simgesi ve bir devrim yasası olan 1926 Medeni Yasası ile girmiştir. Kadın- erkek hepimizi tebaa ve kul olmaktan birey-yurttaş olmaya taşıyan bu yasa, özellikle kadınları ikincillikten ve mülk sayılmaktan kurtarmış olan bir yasadır.
Medeni nikâh ve aile birliğinin tek eşlilik olarak yürütülmesi, bu yasa içindeki en önemli kazanımlar arasındadır. Aksini istemek, çok hukukluluğun hortlatılmasından başka bir şey değildir. Gericidir ve parçalayıcıdır. Bugün, bir aile danışmanının, öncelikle aile birliğini savunması gerekirken, aileyi, aile olmaktan çıkaracak bir öneri ile yola çıkışı ve bunu ısrarlı biçimde savunması, ayrıca bu savunuyu kurumsal kimlikle yapması, hem temsil ettiği kurumların hem de kamu görevlisi olarak taşıdığı sıfatla kendisinin görevini kötüye kullanmasından başka bir anlam taşımamaktadır. Bu öneri, geriliğin ve karanlığın işaretidir. Bu açıklamayı, düşünce özgürlüğü içinde masum görmek mümkün değildir. Çünkü özgürlükler, geri olanı değil, ileri olanı ifade etmek içindir. Başka bir deyişle ortaçağı ve karanlık olanı değil, ileri ve aydınlık olanı ifade etmek için özgürlükler vardır. Uluslararası sözleşmelerde bu durum, “özgürlüğü ortadan kaldırıcı - hakların özüne dokunucu özgürlük olamayacağı” biçiminde ifade edilmektedir.
Aile danışmanı tarafından sunulan gerekçe ise kadın hareketinin ısrarla savunduğu ”eşit hak” istemi ile çelişmektedir. Gericiliğin ve erkek egemen bakış açısının ürünü olan “namus ya da ahlak adına koruma ve kollama mantığı” kadın hareketinin şiddetle reddettiği mantıktır. Önceki TCY’nda yer alan, özellikle vücut bütünlüğümüz yerine genel ahlak ve adap için kadın bedenini koruduğunu iddia eden yasa maddelerinin değiştirilmesi mücadelesi ve son olarak Anayasa’nın 10. maddesine getirilmek istenen “korunacak birey” statüsüne karşı çıkış, eşitlik isteğimizdeki kararlılığın göstergeleridir. Kaldı ki Anayasa’nın 41. maddesi de aile içinde kadın-erkek eşitliğini güvence altına almıştır. Evlilik birliği de eşitler arası bir birliktir. Toplumsal ahlak, evlilik kurumunu, karşı cinsten iki insanın sadakati üzerine inşa eder. Gerçek ve kabul gören ahlak da sadakat duygusudur.
Derneğimiz bu önerinin kadınların elinin tersi ile reddedecekleri bir öneri olduğuna tam olarak inanmaktadır.


 


ARŞİV