İstanbul'u bekleyen tehlikeler

İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün hazırladığı “İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı”na göre İstanbul’u aralarında deprem ve iklim krizinin de bulunduğu tehlikeler bekliyor

26 Mayıs 2022 - 09:30

İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün hazırladığı “İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı” tamamlandı. 138 kurum ve kuruluşun, İBB ve ilçe belediyelerinin, akademisyenlerin ve alanında uzmanların katkısıyla hazırlanan planda risk azaltma eylemleri; 4 amaç, 34 hedef, 454 eylem olarak tespit edildi. Plandaki dört ana hedef, “şehri güvenli hale getirmek”, “afet risk yönetimini güçlendirmek”, afetlerden etkilenmeyen bir ekonomi kurmak” ve “afetlere karşı dirençli bir toplum oluşturmak” olarak sıralandı.

YÜZDE 30’U DEPREM SONRASINA AİT

Plana göre İstanbul’u en fazla etkileyecek afet türünün başında deprem geliyor. Rapora göre İstanbul’daki toplam yapı stoku 1 milyon 165 bin 526 adet. Bu yapıların yüzde 23’ü 1980 yılı öncesine, yüzde 47’si 1980-2000 yılları arasına, yüzde 30’u ise 2000 yılı sonrasına ait. Kat sayılarına bakıldığında ise toplam yapı stokunun yüzde 65’i 1-4, yüzde 32’si 5-8, yüzde 3’ü 9-19 kat aralığında.

Raporda, depremin İstanbul’un tüm ilçeleri için yüksek risk oluşturduğu vurgulanırken, “Özellikle Adalar, Avcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Maltepe, Tuzla, Üsküdar, Zeytinburnu ve Sultanbeyli’nin büyük depremden yoğun olarak etkilenecektir. Bu durumun ana sebepleri olarak; belirtilen ilçelerin faya yakınlığı, yapı stoku, taşıyıcı sistem özelliklerinin yetersizliği, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olması gibi sebepler sayılabilir.” denildi.

Bağcılar, Bahçelievler, Esenler, Gaziosmanpaşa, Kadıköy, Kağıthane, Kartal, Küçükçekmece,Maltepe, Pendik, Ümraniye ve Üsküdar’ın ise kalabalık ve yoğun nüfuslu ilçeler olmaları sebebiyle ve müdahale sürecinde diğer ilçelere göre fazlaca zorluk yaşanabilecek ilçeler olarak değerlendirildi.

KENTTEKİ BARINMA ALANLARI

Barınma Çalışma Grubu tarafından il genelinde nüfus yoğunluğu ve bölgelerin afetsellik durumları dikkate alınarak barınma alanları da belirlendi. Buna göre İstanbul genelinde 2 bin 140’ı kapalı, 126’sı ise açık olmak üzere toplam 2 bin 266 adet barınma alanı mevcut.

2020 yılı itibariyle İstanbul’daki toplam toplanma alanı sayısı ise 5 bin 600. Raporda,Bağcılar, Bahçelievler, Beyoğlu, Gaziosmanpaşa, Güngören, Tuzla, Şişli, Fatih, Kadıköy ilçeleri başta olmak üzere tüm ilçelerde, kişi başına düşen toplanma alanlarının artırılmasının da hedeflendiği belirtildi.

Raporda İstanbul’daki deprem sigortalı konut sayısı hakkında da bilgiler paylaşıldı. Verilere göre İstanbul’da deprem sigortalı konut sayısı ve sigortalılık oranında 2007’den günümüze kadar geçen sürede belirgin bir artış görülüyor. 2007 senesinde yüzde 30 olan sigortalılık oranı 2021’de iki katından fazla artarak yüzde 68’e yükseldi. 

TSUNAMİ TEHLİKESİ

Planda, deprem sonrasında Marmara Denizi’nde oluşabilecek tsunami riski de yer aldı. Yaklaşık 8 büyüklüğündeki 1509 İstanbul depreminin Bolu’dan Edirne’ye kadar hissedildiği ve büyük hasara yol açtığı bilgisi paylaşılırken, yaklaşık 6 metre olduğu düşünülen tsunami dalgalarının Yenikapı surlarını da aştığı ifade edildi. 22 Mayıs 1766 depreminde ise Gemlik Körfezi ve Boğaziçi’nde tsunami dalgaları oluştuğu, 10 Temmuz 1894 tarihli İstanbul depreminde de deniz seviyesinin önce alçaldığı, daha sonra kuvvetli dalgaların İstanbul kıyılarını vurduğu paylaşıldı.

17 Ağustos 1999 İzmit Depremi’nde de depremin tetiklediği heyelanın neticesinde tsunami oluştuğu hatırlatılırken, “Yapılan araştırmalarda Hereke civarında 2,6 metre, Değirmendere’de 2,9 metre tsunami dalga yüksekliği gerçekleşmiştir. Tarihsel veriler, deprem ve tsunami katalogları incelendiğinde Marmara Denizi’nde depremler ve bunların tetiklediği deniz tabanı heyelanları neticesinde tsunamilerin meydana geldiği gözlenmektedir. Marmara Denizi’nde tsunami tehlikesinin temel karakteristik özelliklerini belirlemek amacı ile fay modelleri esas alınarak 30 farklı deprem kaynaklı tsunami modellenmiştir. Bu değerlendirme sonuçlarına göre, bir deprem sonrasında sahil şeritlerinde toplanabilecek vatandaşların tsunami tehlikesine karşı uyarılması ve 1-3 saat kadar sahil şeridinden uzak kalmalarının sağlanması önemlidir.” denildi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİN RİSKLERİ

İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı’nda yer verilen başlıklardan biri de iklim değişikliğine bağlı oluşabilecek tehlikeler ve riskler oldu.

Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak gelecek yıllarda uzun süreli ve kuvvetli sıcak hava dalgalarının daha etkili olacağı vurgulanırken, İstanbul’un da bu durumdan olumsuz etkileneceği paylaşıldı. Çalışmada, İstanbul’daki iklimin Akdeniz iklim tipine doğru evrilebileceği uyarısında bulunularak şu bilgilere yer verildi: “Uzmanlar, buzullardaki erimenin okyanus sularının sıcaklığı ile yağış rejimini ciddi biçimde etkileyeceğini belirtirken, İstanbul başta olmak üzere Avrupa’daki büyük şehirlerin iklim değişikliği yüzünden yükselecek olan deniz seviyesi tehdidi ile karşı karşıya kalacağına dikkat çekmektedir. Bu durumda İstanbul Boğazı’nın, Haliç’in ve deniz kıyısındaki ilçelerin etkilendiği göze çarparken; Çırağan Sarayı, Haydarpaşa Tren Garı ve yalıların da içinde bulunduğu tarihi eserlerin de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği bildirilmektedir. İstanbul Türkiye’nin en yüksek sera gazı salımına sahip şehridir ve Avrupa’da iklim değişikliğinden en çok etkilenecek kentlerin başında gelmektedir. İklim değişikliği sebebiyle en çok mali kayba uğrayacak şehirlerin başında gelen İstanbul’un; iklim değişikliğine bağlı afetlerde 2030 yılında yıllık 201 milyon dolar hasar ile yüz yüze kalacağı tahmin edilirken, bu rakamın 2100 yılında yıllık 10 milyar dolara kadar çıkabileceği öngörülmektedir.”

Planda, iklim değişikliği sebebiyle şiddeti ve sıklığı artan aşırı yağış ve fırtına sonrası İstanbul merkez ve yakın çevresindeki derelerin ani olarak taşması, meskenlerin bodrum ve giriş katlarını su basması, taşkın suyuna kapılma gibi vakaların yaşanması ile can kaybı ve maddi zarar meydana gelebileceği öngörüldü. Olayın afete dönüşmesinin nedenleri arasında taşkın sahalarına imar verilerek bina yapılmasının, dere yataklarının daraltılmasının, hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin etkili olduğu paylaşıldı.

“DEĞERLERİN İKİ KATI”

İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı’nda mega kentin hava kalitesi de masaya yatırıldı. İstanbul’un hava kalitesindeki değişimlerin ve bozulmaların, 1960’lı yıllarda başlayan göç hareketiyle ortaya çıktığı belirtilirken, bu durumun 1970’li yıllarda belirgin hale geldiği ve 1980’lerden itibaren ciddi seviyelere ulaştığı ifade edildi. 15 milyondan fazla nüfusun yaşadığı bir mega kent olan İstanbul’un en kalabalık ilçelerinde hava kalitesinin yeterli düzeyde izlenmesi için 26 ilçede, toplam 37 istasyonla 24 saat boyunca ölçüm yapıldığı belirtilirken, “2020 yılında İstanbul’da PM10 ortalaması önceki yıllara göre daha düşük seviyelerdedir. Fakat Mecidiyeköy, Sultangazi, Esenyurt ve Alibeyköy’de DSÖ yıllık kılavuz değerlerinin üç katından fazla seviyelerde PM10 kirliliği yaşanmıştır. 2019 yılında, hava kalitesi adına sevindirici bir gelişme olarak İstanbul’da PM10 ortalamasının önceki yıllara göre düşerek mevzuat seviyesine yaklaştığı görülmektedir. Fakat bu seviyenin bile DSÖ’nün önerdiği kılavuz değerlerin iki katı olduğu açıktır.” denildi.

İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı’nda son bir yıldır müsilajla gündeme gelen Marmara Denizi’ni bekleyen risklere de yer verildi. Marmara Denizi’ndeki kirlilik yükünün doğru olmayan atık su arıtma politikalarından dolayı ciddi şekilde artığı vurgulanırken, şu bilgiler paylaşıldı: “Küresel iklim krizi dolayısıyla Marmara Denizi su sıcaklığında da müsilaj için optimum koşulları oluşturacak ve devamlılığını sağlayacak nitelikte olumsuz bir artış söz konusudur. Marmara Denizi’nde oksijen yetersizliği de göz önüne alındığında yakın gelecekte her türden biyoçeşitliliğin azalacağı açıktır.”

YOL HARİTASI BELİRLENDİ

Planda, tehlike ve risklerin azaltılmasına yönelik eylemler ve hedefler de açıklandı. Bunlardan bazıları şöyle:

- İlçe bazlı kentsel dönüşüm eylem planları hazırlanacak ve takibi yapılacak.

- İklim değişikliğinin etkileri göz önüne alınarak güncel taşkın risk haritaları hazırlanacak. Yeni yağış rejimleri dikkate alınarak dere ıslah projeleri güncellenecek.

- Afet sonrası geçici barınma alanı olarak kullanılacak tesislerde (okul, spor tesisleri vb.) alternatif haberleşme sistemleri kurulacak.

- İstanbul'da açık yeşil alanlar planlanırken, yer seçimi ve tasarımında, afet öncesi kapasite geliştirme, afet sonrası yönetim kolaylık işlevlerine de yer verecek olan işleyişler modellenecek.

- Dere yataklarındaki kontrolsüz yapılaşmanın önlenmesi amacıyla denetimler artırılacak.

- Deniz yükselmesi sonucu oluşabilecek taşkın alanları belirlenerek risk alanlarının haritalanması yapılacak ve eylem planı hazırlanacak.

- Deniz kirliliğini gidermek için deniz deşarj denetlemeleri arttırılacak, deniz araçlarının duyarlılık akreditasyonu / takip ve kontrolleri yapılacak.

- İklim değişikliğine bağlı olarak meydana gelen afetler bütünleşik sistem içerisinde değerlendirilerek, veri ve istatistikler istikrarlı şekilde güncellenecek.


ARŞİV