Genç kadınlar eşit eğitim istiyor

“Kadın üniversiteleri”nin açılmasına dayanak gösterilen 1901 yılına ait Japonya’daki okullar, genç kadınlar tarafından eleştiriliyor. Üniversite Kadın Meclisleri üyesi Ebru Batur, “Geçen yüzyılın cinsiyetçi kararlarını 2021’e taşımaya çalışıyorlar” diyor

28 Ocak 2021 - 21:55

2021 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan “kadın üniversiteleri” projesine genç kadınlar karşı çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde resmi gazetede yer alan programda yükseköğretimde çeşitliliğin artırılacağı belirtilerek “Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacaktır” denilmişti. Programda, kurulması planlanan ilk kadın üniversitesinin akademik birimlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmaların da başlatılacağı vurgulanıyor. Üniversite Kadın Meclisleri üyesi Ebru Batur, uzunca bir süre gündemi meşgul etmesi beklenen kadın üniversiteleri hakkında görüşlerini paylaştı.

“EŞİTSİZLİĞİ KÖRÜKLÜYOR”

Ebru Batur, bu uygulamanın asıl amacının kadınları toplumsal hayattan soyutlamak olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Biliyorlar ki bizler eşit ve modern bir hayatı kazanmak için yılmadan mücadele ediyoruz. Hem sokakta, hem eğitim alanlarında geri adım atmıyoruz. Bunun karşılığında ise önce toplumsal cinsiyet eşitliği dersi müfredattan kaldırıldı. Cinsiyet eşitliğini hepten ahlaksızlık olarak damgalamaya çalışıyorlar. Müfredat değişiminden sonra ise kadın üniversitelerini gündeme getirdiler. Ben bu konuyu pembe otobüslere benzetiyorum. Görünüşte kadınları korumaya yönelik olan bu adımlar, eşitsizliği çözmek yerine körüklüyor.”

“Kadınların tacize veya şiddete uğramamasının çözümü ayrı okullara gitmeleri ya da ayrı otobüslere binmeleri değildir.” diyen Batur, “Bunun yerine okullarda ve dışarıda yaşanan tüm şiddet biçimlerine karşı yıllardır söylediğimiz gibi 6284 ve İstanbul Sözleşmesi madde madde uygulanmalıdır. Kadınlar şikâyetçi olmak için karakola gittiklerinde geri çevrilmezlerse, 6284’ün gerektirdiği koruyucu önlemler etkin biçimde uygulanırsa cinsiyet eşitliğine doğru önemli bir adım atmış olacağız. Gerek kadın üniversiteleri gündemine gerekse İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı kadınlardan gelen tepkilere baktığımızda görüyoruz ki kadınların talebi çok net. Toplumsal hayatın içinde, erkeklerle eşit olarak yaşamak.” diyor.

Kadın Üniversitesi konusuyla alakalı gösterilen örnekleri de eleştiren Batur, “yerli ve milli olma” konusuna dikkat çekiyor: “Benim en çok aklıma takılan konu ‘Japonya’da da var’ dayanağı. Japonya’da bahsettikleri üniversite 1901 yılında kurulmuş. Geçen yüzyılın cinsiyetçi kararlarını 2021’e taşımaya çalışıyorlar. Üstelik bunu planına alan iktidar, İstanbul Sözleşmesi’ne saldırırken tüm tezini kendi ifadeleriyle sözleşmenin yerli ve milli olmaması üzerinden kurmuştu. Bu çelişkileri tüm netliğiyle ifade etmek gerekir.” 

“MEVCUT EĞİTİMDEN FARKLI” 

Bundan sonrası için kadınları uzun soluklu bir mücadelenin beklediğini söyleyen Ebru Batur, “Sadece kadın üniversitelerine karşı değil, karşı karşıya geldiğimiz tüm eşitsizliklere karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Bu mücadeleyi örgütlü, kararlı şekilde vermeliyiz ki o üniversiteler kurulamasın. Eğer bir yolunu bulup kurarlarsa ‘o saatte orada ne işi varmış’ söylemlerinin yerini ‘karma üniversitede ne işi varmış’ alacak.” diyor.

Batur, kadın üniversiteleri için kurgulanan müfredatın da farklı olduğunu belirtiyor: “Üremeyi arttırıcı dersler, din dersleri hedefleniyor. Bu tam anlamıyla kadınların kazanılmış haklarına, birer üreme makinası gibi görülmemek için verilen mücadeleye bir saldırıdır. Cinsiyetli okullar demek cinsiyetli kantinler, cinsiyetli tartışma alanları, cinsiyetli kampüsler demektir. Kadın üniversiteleri bir kez kurulursa sayısı da arttırılmaya çalışılacaktır. Cumhurbaşkanlığı planında görüyoruz ki kadınlar için planladıkları eğitim, mevcut üniversite eğitiminden farklı. Bu da elbette genç kadınların mezun olduktan sonra iş bulmalarını zorlaştıracak. Eşit eğitim alamazsak eşit iş imkânına, eşit ücrete de sahip olamayacağız. Tabi bu iktidar için iyi olacak. Çünkü işsizliği ‘kadınlar çalıştığı için erkekler işsiz’ noktasından ele almaya çalıştıklarına şahit olmuştuk.”

“Şu anda Üniversite Kadın Meclisleri olarak her gün kayyım rektör atanan Boğaziçi’nde direniş alanında nöbetteyiz.” diyen Batur, son olarak şunları söylüyor: “Gerek Boğaziçi nöbetinde, gerek eylemlerimizde ve sosyal medyada kadın üniversitelerini neden istemediğimizi gündemden düşürmüyoruz. Henüz açılmalarıyla ilgili somut bir adım atılmış değil, hedefimiz bu adımı atılmadan durdurmak. Ancak somutlaşması durumunda da her zaman olduğumuz gibi onlarca şehirde meydanları doldurmaya hazırız.”


ARŞİV