Duvar resimlerinin izini sürüyor

Kadıköylü fotoğrafçı İrem Güler lise yıllarında başladığı sokak sanatı merakını, Kadıköy’ün farklı mahallelerinde yer alan duvar resimlerini fotoğraflayarak sürdürüyor. Güler, rengini ve sözünü sokağa kazımak isteyen sokak sanatçılarının Kadıköy’de kendilerine alan bulduğunu ifade ediyor

27 Ekim 2020 - 10:39

Kadıköy son yıllarda duvar resimlerinin merkezi haline geldi. Yerli ve yabancı çok sayıda sokak sanatçısı Kadıköy’ün duvarlarını renklendiriyor ve imzasını bırakıyor. Bu resimlerin bazıları usta ellerden, bir kısmı ise amatör sanatçıların ellerinden çıkıyor. Kimi devasa boyutlarda iken bazıları sokak aralarında kalmış ufak çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor. Duvar resimlerinin  önemli bir noktası Rasimpaşa Mahallesi ancak Kadıköy’ün diğer mahallelerinde de bu renkli çalışmaları görmek mümkün. Özellikle tren yolu hattının duvarları sanatçıların tuvaline dönüşüyor. Sokak sanatına gönülden bağlı olan İrem Güler, özellikle kıyıda köşede kalan duvar resimlerinin daha görünür olması için yıllardır bu çalışmaları fotoğraflıyor. Çektiği fotoğrafları sosyal medya üzerinden meraklılarıyla buluşturan Güler ile söyleştik. Güler, “Varoluşu itibariyle gettodan çıkan bir kültür şu an nezih olarak etiketlenmiş bölgelerde icra ediliyor.” diyor.

LİSE YILLARINDA BAŞLAMIŞ

30 yıldır Kadıköy’de yaşayan İrem Güler, annesi mimar olduğu için kent sosyolojisine ilgi duyduğunu ifade ediyor. Sokak sanatını belgelemeye ilk olarak lise yıllarında başladığını söyleyen Güler, o yılları şöyle anlatıyor: “Amatör bir heves ile başladığım sokak fotoğrafçılığına 2008 yılından beri stencil, sticker, mural, grafiti gibi kamusal alanda dönüşümün izini taşıyan tüm işleri fotoğraflayarak devam ediyorum. Uygulayıcı değil ancak gözlemci tarafta olmak ertesi sabahı görememe riski taşıyan eserleri arşivleyerek kalıcı kılma isteğine dayanıyor. Sokakları adeta bir açık hava müzesi gibi görüyorum bu sebeple bir nevi küratörlük de diyebilirim bu ilgiye.”

“İZ BIRAKANLARIN MERKEZİ”

“Kadıköy’de yaşayan birinin sokağa adım attığı andan itibaren renksiz, karaktersiz, bomboş bir duvarla karşılaşması pek de olası değil.” diyen Güler, Kadıköy’ü “söyleyecek sözünü esirgemeyen, iz bırakmaktan hoşlanan insanların birlikte olduğu” bir merkez olarak tanımlıyor. Güler, ismini, rengini, sözünü sokağa kazımak isteyen, kendinden bir parçayı yansıtmak isteyen sokak sanatçılarının Kadıköy’de kendilerine alan bulduğunu ifade ediyor.

Duvar resimlerini fotoğraflarken çok fazla popüler olmayan, semtin kenarında kalan eserlerin gün yüzüne çıkmasını amaçlayan Güler, şöyle devam ediyor: “Önceliğim her zaman bolca yürümek, sokaklarda kaybolmak ve dikkatli gözlerle gözlem yapmak.  İllegal tabir edilen kimi çalışmalar doğası gereği oldukça bulunması zor noktalarda yer alıyor. Belirli merkezlerde toplanan çalışmalara kıyasla onlara ulaşmak daha güç. Gözden kaçırmamak için hızlı hareket etmek gerekiyor. Bazen eser sahibi ya da semt sakini arkadaşlar Instagram üzerinden mesaj atarak da haberdar edebiliyorlar. Ana rotayı oluşturduktan sonra süreç, sokaklarda kaybolarak ilerliyor.”

KIYIDA KÖŞEDE KALANLAR

Kadıköy’de görülmesi gereken çok fazla sayıda duvar resminin yer aldığını söyleyen Güler, kendisini en çok etkileyen eserleri şöyle sıralıyor: “Elbette tek birini seçmek çok kolay değil. Yine de, o dönem içinde bulunduğumuz konjonktürü de düşünerek, 2014 yılında Mural İstanbul festivali kapsamında M-City’nin Yeldeğirmeni Polikliniği karşısında yer alan, distopik bir dünya tasvirini andıran duvar hikayesi beni en çok etkileyen eserlerden biri.  Bir de renklerinden gözümü alamadığım Don Kişot Sosyal Merkezinin (Yeldeğirmeni İşgal Evi) duvarlarını sayabilirim.”

Kadıköy’de her bölgede birbirinden farklı tekniklerde yoğunlaşmış eserleri görmenin mümkün olduğunu söyleyen Güler, bu çalışmaları görmek isteyenlere ise şu önerilerde bulunuyor: “Suadiye Yakamoz Sokak yerli ve yabancı birçok sanatçının imzalarıyla dolu. Şükrü Saraçoğlu stadının hemen karşı sokağı da grafitilerin yoğun olduğu bir bölge. St. Joseph Lisesi’nin arka sokağından başlayarak IDEA’ya doğru çıkan paralel yollarda da eski ve yeni çokça eserle karşılaşmak mümkün.  Yeldeğirmeni de özellikle mural severler için muhakkak sokaklarında kaybolunması gereken noktalardan.”

GETTO KÜLTÜRÜ NEZİH SEMTLERDE

Varoluşu itibariyle gettodan çıkan bir kültürün şu an nezih olarak etiketlenmiş bölgelerde icra edildiğini vurgulayan Güler, duvar resimlerinin semtin atmosferini nasıl değiştirdiğini ise şöyle yorumluyor: “Tüm kentin dokusunu Marmaray’a bindiğiniz anda gözlemleyebiliyorsunuz artık. Gebze’den Halkalı’ya kadar süren bu yolculukta Kadıköy ilçesine ait yedi ana durak yer alıyor. Şehir dönüşüyor, kamusal alanda ötekinin temsilini sokak sanatçıları ele geçiriyor. Grafiti biçimsel olarak alışılagelenin sınırlarıyla oynarken, kolayca kaldırılabilir oluşuyla kalıcı olma çabasına adeta bir cevap niteliği taşıyor. Yalnızca dar bir grup sanatsevere değil, geniş kitlelere sokak aracılığıyla ulaşan yaratıcı sanatçıların eserleri sayesinde halkın sanat ve kültür bilinci gelişiyor.”

İrem Güler'in fotoğraflarını buradan takip edebilirsiniz. 


ARŞİV