"Çocuk işçiliği artıyor"

Depremin ilk gününden itibaren bölgede destek faaliyetlerini sürdüren Hayata Destek Derneği’nin çalışmalarını Gözde Kazaz ile konuştuk. Kazaz, dokuz ayın ardından barınma ve su gibi hayati ihtiyaçların sürdüğünü ifade ederek, çocuk işçiliğinin de arttığına dikkat çekti

09 Kasım 2023 - 13:28

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından 9 ay geçmesine rağmen, deprem bölgesindeki illerde sağlık, barınma, hijyen, su ve gıda ihtiyacı devam ediyor. Hayata Destek Derneği’nin yayınladığı son rapora göre, evleri ağır ve orta hasarlı yaklaşık 400 bin kişi (100 bin hane) resmi konteyner alanlarında barınıyor.  Eylül ayının ikinci haftası itibariyle ise 100 binden fazla hane hala gayri resmi alanlarındaki çadır ve konteynerlerde yaşıyor. Raporda, konteynerlerin büyük kısmının kış için yeterli korumaya sahip olmadığı ifade edilirken, çadır sayısının azalmasına karşılık, hanelerin çadırlarda kalmaya devam edecekleri ve kış yardımına ihtiyaç duyacakları öngörülüyor.

Merkezi Kadıköy’de olan Hayata Destek Derneği, depremin ilk gününden itibaren bölgedeki çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Hijyen, barınma, psikolojik destek ve su ile gıda alanında da destek çalışmaları yapan derneğin çalışmalarını ve deprem bölgesinde çözülmesi beklenen sorunları Hayata Destek Derneği’nden Gözde Kazaz ile konuştuk. Hayata Destek Derneği’nin bir insani yardım örgütü olduğunu aktaran Kazaz, şu bilgileri paylaştı “Afetten etkilenen kişilerin temel haklara ve hizmetlere erişmesi için çalışıyoruz. Tabii böyle bir çalışma motivasyonu olan bir örgüt olarak şubat depremlerinin ardından direkt sahaya gittik. Şu anda en cok Kahramanmaraş, Adıyaman ve Hatay’da çalışmalarımız devam ediyor. Mutfak kitleri ve barınma imkânı için uyku tulumu, çadır ve sobaya ihtiyaç duyan afetzedelere destek sağlıyoruz.”

SUYA ERİŞİM PROBLEM

Deprem bölgesinde temiz içme suyuna ulaşmanın gittikçe zorlaştığını kaydeden Kazaz, konuyla ilgili şunları paylaştı: “Bizim çalıştığımız alanda hijyen sorunu ve özellikle su eksikliği büyük bir problemdi. Bir dönem pet şişeyle su dağıttık çünkü hala Hatay’da su randımanlı bir şekilde şehre dağıtılamıyor. Dolayısıyla oradaki insanlar bizim kurduğumuz arıtma ya da başka kurumların kurduğu arıtmadan gelen suyla ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalıyorlar. Dokuzuncu aya geldiğimizde aslında bu acil ihtiyaçları artık konuşmuyor olmamız lazım. Malatya’da da bir mikro su projesine başladık. Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta sahalarımızı kurduk. Su ihtiyacı özellikle yaz koşullarında gittikçe artan bir ihtiyaç haline gelmişti. Kışın da öyleydi ama yazın daha da arttı. Bununla birlikte su depoları, tuvaletler, duş üniteleri ve mobil bir çamaşırhane kurduk.”

PSİKOLOJİK DESTEK DEVAM EDİYOR

Kentlerin dışındaki alanlara ve bu alanlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarına yoğunlaştıklarını söyleyen Kazaz, “Su ve hijyen malzemeleri desteğinin dışında ruh sağlığı ve psiko-sosyal alanında da hizmet sağlıyoruz. Depremden önce de zaten özellikle çocuklara ve yetişkinlere psikolojik hizmet sunuyorduk. Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla bir protokol imzaladık. Bu protokolle birlikte sadece informel çadır alanlarında değil, çadır ve konteyner kentlerde de çocuklara yönelik psikososyal destek hizmetleri sunuyoruz. Çocuklarla çalıştık, yanı sıra yetişkinlerle hâlâ çalışıyoruz. Afetten sonra neler yapılabileceğini konuşuyoruz. Bir de tabii barınma koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili desteklerimiz oluyor. dedi.

HAKLARINI ÖĞRENİYORLAR

Depremden sonra özellikle çocuklar, kadınlar, engelli vatandaşlar ve yaşlıların sorunlarının arttığına dikkat çeken Kazaz, afetzedelere hukuki haklarını kullanmaları noktalarında destek sağladıklarını da ekledi. Kazaz, “Depremden sonra kişilerden gelen taleplerin üzerine bilgilendirme oturumları da yapmaya başladık. Örneğin “ben kiracıyım, afet durumunda evim yıkıldı. Ne yapmam lazım?” gibi hukuki hakların kullanımına yönelik bilgilendirme toplantıları yapıyoruz.” diye konuştu.

Deprem bölgesiyle ilgili öne çıkan önemli konulardan birinin de kent ekonomisi olduğunu aktaran Kazaz, “Dükkanlarını açamayan insanlar var. Dükkanlar açılsa bile ekonominin dönmediği bir sistem var.  Bir yandan insanlara nakit akışını sağlayabilecek programlar yaratıp bir yandan da oradaki piyasayı canlandırmak ile ilgili de çalışmalarımız başladı. Sekizinci ayın sonunda insanların kıyafet alabilmesi için ekonomik imkanlar yaratma noktasına gelmiş olmamız gerekiyordu. Koç Holding’in üç farklı şehirde kurduğu Umut Kentler var. Adıyaman’daki Umut Kentte bir kadın dayanışma merkezi kuruldu ve bu kurumun şu an sorumluluğu bizde.  Burada dikiş nakış işliği hazırladık. Kadınlar buraya geldiler ve ders aldılar. Şimdi kendi gelirlerini kazanmaya başladılar.” dedi.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ RİSKİ BÜYÜYOR

Ekonomik sıkıntıların daha çok hissedildiği süreçlerde çocuk işçiliğinin de arttığına dikkat çeken Kazaz, “Özellikle deprem bölgesinde eğitime erişimin önünde normalde olduğundan daha da fazla engel gördük maalesef. Yani sadece ekonomik nedenlerle değil, fiziksel olarak okulu yıkılan, okulu olan ama dersliğe ulaşamayan çok sayıda öğrenci var. Bizim çalıştığımız resmi konteyner kentlerde derslikler kuruldu ve dersler devam ediyor. Gönüllü olarak ders veren pek çok ekiple karşılaştık. Eğitime erişim zor da olsa bir şekilde devam ediyor ancak erişim imkânı olmayan çocuklar için çocuk işçiliği riskinin çok daha fazla arttığını görüyoruz. Çadır ortamında yaşamak oldukça zor. Çadırın temizlenmesi, yemek yapılması ve buranın yaşanılır hale getirilmesi kız çocuklarına yükleniyor.” dedi.

 Kadınlar için güvenli alanların daha az olduğunu paylaşan Kazaz, deprem bölgesinde yaşayan kadınların yaşadığı sorunları şöyle özetledi: “Depremde kamu kurumlarının çoğu gibi sığınma evleri de yıkıldı. Kadınlarla ilgili koruma, güçlendirici ve gelir getirici çalışmalar daha önemli hale geldi.”

 

 

 


ARŞİV