Yıllar evvel Yeryüzü Derneği’nin kent bahçeleri projesi kapsamında ücretsiz edindiğim biber fidesini, Hasanpaşa’daki kiralık evimin bahçesine diktiğim ve hasadını yaptığım günü unutamam. O günden sonra şehirde doğayla bağ kurmuş insanları arar oldum. Bu arayış beni Bahariye’ye götürdü. General Asım Gündüz Caddesi’ne çıkan hafif eğimli sokaklardan birinde, sıradan bir apartmanın önündeyim. Gazeteci olarak beni binanın önüne getiren şey ise avlusu. Avlu dediysem aslında bir bahçe, hatta mini bir tarla bile diyebiliriz!
Hadi içeri girelim de hikâyeyi Çağla&Çiçek Öztek’ten dinleyelim.
“İÇİMİZE BAHÇECİLİK KAÇTI”
Yapımı 1955’e tarihlenen bu bina Öztek’lerin aile apartmanı. Çocukluklarını burada geçiren Çağla ve Çiçek kardeşler, bir süre başka yerlerde yaşadıktan sonra yaklaşık 7 yıl evvel yuvaya dönmüşler. Ardından da pandemi başlayınca günlerini bahçeyle ilgilenerek geçirir olmuşlar. Zaten, 60’lı senelerde burası dedelerinin tarlasıymış, anneleri ise burayı daha ziyade çiçek bahçesi olarak değerlendirmiş. “Üçüncü kuşak bostancı” olan Öztek kızkardeşler, “Kadıköy’ün şehir planının avantajını yaşıyoruz. Zaten çoğu eski apartmanın arkası boş. Biz daha şanslıyız çünkü bahçemiz daha büyük.” diyorlar.
Burada bir bostan kurmaya adım adım başlamışlar. İlk başta Mısır Çarşısı’ndan fideler alarak ekip biçmişler. Zamanla bu süreç ilerlemiş ve Öztek’lerin “İçimize bahçecilik kaçtı” diye gülümseyerek tarifledikleri bir hale bürünmüş. Eğitimler almışlar, kitaplar okumuşlar, videolar izlemişler, zamanla tohum toplamaya, kompost yapmaya ve tamamen kendilerini döndürmeye yönelmişler. Yıl boyunca mevsimine uygun sebze-meyve yetiştiriyorlar burada. Mesela bakla... Civardaki 4 sokağın, 42 apartmanın arasındaki en büyük alan olan bu bahçe, en çok bakla açısından verimliymiş, o kadar çok yemişler ki, baklaya ziyadesiyle doymuşlar! Tevekkeli değil eskiden semte (Bahariye ve Moda Şifa civarı) ‘Bakla Tarlası’ denmesi...
PERMAKÜLTÜR İLKELERİ
Peki nasıl bir tarzda üretim yapıyorlar? Fazla tüketmek yerine, mevsimine uygun ürünlerle yetinmek, israfı önlemek bahçenin temel ilkesi olmuş. Tüm bu süreçte permakültür (sürdürülebilir tarım) prensipleri uygulanarak toprak sağlığı korunmuş, yağmur suyu hasadı yapılmış, kimyasal mücadele yöntemleri yerine doğal çözümler tercih edilmiş. Üstelik bu durum mahalleliyi de etkilemiş; bahçe atıkları, evsel atıklar, kafe posaları gibi organik atıkları kompost yaparak değerlendirmeleri, mahallenin diğer insanları ve esnafıyla yeni ilişkiler kurmalarını da sağlamış.
Küçük bir ekolojik cennet olan bu bahçe, fiziksel bir dönüşümden çok daha fazlasını ifade ediyor Öztek kızkardeşler için; “Zaman kavramı değişti... Bu zaman yani bizimkisi gerçek bir zaman değil, gerçek olan doğanınki. Canımız elma çektiğinde manavdan gidip alabiliriz ama doğa o elmayı kendi zamanında verir... Toprakla uğraşmak, yaşam döngüsünü gözlemlemek, ölüm ve hayat kavramlarına bakış açımızı değiştirdi. Doğanın ritmine uyum sağlamak için plan yapmanın yetmediğini, sabretmeyi ve akışa güvenmeyi öğrendik. Umarız daha az bencil, daha empatik insanlar olma yolundayız...”
BİR DE KİTAP YAZDILAR
Çağla ve Çiçek Öztek kardeşler, bu süreçte edindikleri bilgi ve deneyimleri “Bahçede Hayatlar” adlı kitapta topladı. “Permakültür İlkeleriyle Şehir Bahçıvanlığı” alt başlığıyla Alef Kitap’tan çıkan kitabın kapak tasarımında Çağla Öztek’in oğlu Kuzey Kalafat’ın imzası var. Apartmanın 4. kuşağı olan genç Kuzey, kapaktaki deseni, ‘anneannesinin bahçeye kırık çanak çömlekten inşa ettiği patikadan esinle tasarlamış. 247 sayfalık kitap, mahalle, bahçe, aile ve permakültür uygulamaları ekseninde küçük bir şehir bahçıvanlığı tarihi sunuyor okuruna.
“İSTANBUL’U YİYEBİLİRSİNİZ”
Öztek’lerden bedava yaz menüsü: İstanbul aslında hâlâ çok zengin bir biyoçeşitliliğe sahip. Şehrin sokaklarına bir tur atıp, yenilebilir bitkileri toplayıp bir ot kavurması yapabilirsiniz. Biraz da balık tuttunuz mu, bir öğün yemek hazır. Yemeğin ardından tatlı olarak da dut yada Malta eriği ağaçlarda bol bol zaten. İşte size yaz menüsü. İstanbul’u yiyebilirsiniz...!