Aya Ekaterini'nin himayesindeki KOÇO

Koço Restaurant, mezeleriyle ve manzarasıyla olduğu kadar, tarihi geçmişi ve efsanesiyle de Kadıköy’ün en özel mekânlarından biri…

05 Aralık 2014 - 10:55

  Hazırlayan: Semra ÇELEBİ

Efsaneye göre, milattan sonra 294’te İskenderiye’de, aristokrat ve putlara tapan bir ailenin bir kızı olur. Dorotea adı verilen bu kız, dönemin okullarında felsefe, hitabet, şiir yazma, müzik, fizik, matematik, astronomi ve tıp dersleri okur. İsa’ya inanan Dorotea, vaftiz olur ve ‘taçlandırılmış taç’ anlamına gelen ‘Ekaterini’ adını alır.

Kral Maksimianus döneminde Ekaterini, İsa Peygamber’e olan bağlılığını açıklar ve kralı putlara adadığı kurbanlar nedeniyle halka şikâyet eder. Kral, Ekaterini’yi davasından vazgeçirmek için 50 hatip görevlendirir. Ekaterini kralın kendisine gönderdiği hatipleri de Hristiyan olmaya ikna eder. Kral, emrine karşı gelen ve eşini dahi etkileyen Ekaterini’nin başını kestirir. Ekariti’nin vücudu, melekler tarafından Sina Yarımadası’nın en yüksek dağının tepesine götürülür.
Bu olaydan 3 asır sonra, Kral Jüstinyen’in bu tepede yaptırdığı manastırın rahipleri rüyalarında Aya Ekaterini’nin naaşının yerini görürler. Naaş bulunduğu yerden alınarak, daha sonra Ekateri’nin adını alacak olan manastırın ana bölümünde mermer bir lahite yerleştirilir. O günden sonra, lahitten miron (kutsal parfüm) yayıldığına ve bunun günümüze kadar gelen bir mucize olduğuna inanılacaktır.
İBADETHANE İLE MEYHANE
1924 yılında Moda kıyısında, bir kaya deliğinden fışkıran bir su keşfedilir. İddiaya göre, Rum balıkçılar tarafından keşfedilen suyun etrafında eski bir kilisenin kalıntılarına ve Aya Ekaterini’nin bir ikonuna rastlanır. Bu yüzden suyun kutsal olduğuna inanılır. Suyun bulunduğu yere ahşap bir bina inşa edilerek kilise olarak ziyarete açılır. Günümüzde Modalıların ayazma olarak bildiği küçük Rum Kilisesi’ne Aya Ekaterini adı verilir.
Ayazmanın üzerindeki bina 1934-35 yıllarında yıkılarak yerine lokanta yapılmak üzere yeni bir bina inşa edilir ancak ayazma aynen korunur. O günden bugüne, her türlü inanıştan insan, Koço Restaurant’ın içinden geçerek Aya Ekaterini Ayazması’na giderek mum yakar, dua eder. Koço da meyhaneden geçilerek ibadethaneye gidilen tek yer olur böylece…
KIR KAHVESİYDİ
Moda’nın bilinen en eski lokantası Koço Restaurant, Konstantinos Koço Korontos tarafından “Moda Park Lokantası”  adıyla bir kır kahvesi olarak hizmete açılır. Bazı günlerde müşterilerinden ücret almadan servis yapmasıyla ünlü olan Konstantinos Koço Korontos, 1954’deki ölümüne kadar kır kahvesinin işletmeciliğini yapar.
Koço’nun ölümünden sonra kır kahvesini, çalışanlarından Gökçeadalı Atanaş Cano ile Stelyo Mavro devralır. O tarihlerde 85 kişilik kapalı salona, 80 kişilik yarı açık bölüm daha eklenerek bahçeli bir lokanta haline gelir Koço. Cano ve Mavro’nun da 1980’lere kadar işlettiği ama artık yaşlandıklarından servise yetişemedikleri lokantayı, 1985’ten bu yana, eski aşçılardan Şeref Yavuz, Hilmi Suna, Fahri Şeker ve Mustafa Yılmaz işletiyor.
ŞAİRLERİN MEKÂNI
Kadıköy’ü mesken eyleyen ünlü şairler Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cemal Süreya’ya ve Arif Damar’ın neredeyse her akşam uğradıkları Koço, şimdilerde de pek çok ünlünün vazgeçilmez mekânları arasında. Kimisi demlenmeye, kimisi muhabbete, kimisi manzarayı izlemeye kimisi de Ayazma’dan şifa bulmaya geliyor.


Her şeyiyle klasikleşmiş olan Koço’da 15 civarında soğuk mezenin yanı sıra midye, ciğer, börek, kalamar ve karides güvecin başı çektiği ara sıcaklar da lezzetli. Kolay kolay hiçbir yerde bulamayacağınız deniz ürünlerini yiyebileceğiniz ender yerlerden biri Koço.
Adres: Moda Caddesi No:171/A / 0216 336 07 95

ARŞİV