'Ahmet'i anlamadılar'

Kardeşini kaybettikten sonra ortalarda görünmeyen Mustafa Kaya ile Ahmet Kaya’nın ölüm yıldönümünde, Kadıköy’de bulunan çalışma ofisinde söyleştik

24 Kasım 2016 - 15:31

Alper Kaan YURDAKUL
Ahmet Kaya’nın bir ağabeyi olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya ağabeyinin Kadıköy’de yaşadığını? Mustafa Kaya, beş kardeşin en büyüğü. 65 yaşında ve 2 çocuk babası. Moda’da yaşıyor. O da kardeşi gibi müzikle ilgileniyor. “Deli Gözbebekleri”, “Fikrimin İnce Gülü”, “Yıldızlar ve Çocuk” adlı üç albümün sahibi. Aynı zamanda ressam. Özel bir üniversitede resim dersleri veriyor. Kardeşi Ahmet’in yaşadıklarının etkisini hala üzerinden atamadığını söyleyen Mustafa Kaya ile Kadıköy’de bulunan çalışma ofisinde bir araya geldik.

“KEŞKE GEVENDE OLSAYDIM”
Mustafa Kaya, çocukluğundan itibaren müzik ve resimle ilgilenmiş. Sanat uğraşından dolayı çevresinden baskı görse de yılmamış ve hayallerinin peşinden gitmeye devam etmiş. Kaya o günleri şöyle anlatıyor: “Çocukluğumdan itibaren resim ve müzik hayatımda vardı. Müziğe 60’larda Malatya’da arkadaşlarımla Sümer Bağlama Ekibi’ni kurarak başladım. Tabi o zamanlar biz akademinin, konservatuarın ne olduğunu bilmiyoruz. Sanat hayatı o zamanlarda bizim için zorluklarla geçti. Bizim oralar yıllardır cahil bırakıldığı için okul da bir anlam ifade etmiyordu kimse için. Ben resim çiziyorum, rahmetlik büyükbabam diyor ki ‘Oğlum kitap oku. Başka işlerle uğraş.’ Bağlama çalıyorum, ‘Başımıza gevende mi olacaksın?’ diyorlar. Eskiden bizim oralarda eline bağlama alıp para toplayarak gezenlere gevende derlerdi. Bazen keşke gevende olsaydım diyorum. Bir süre sonra, İstanbul Kocamustafapaşa’ya taşındık. Daha yeni İstanbul’a geldiğimiz zamanlarda, Beşiktaş’tan otobüsle geçerken bir baktım Mimar Sinan Akademisi yazıyor. Güzel Sanatlar Fakültesi falan. Onu görünce gözümden pıtır pıtır yaşlar döküldü. Kendimi zor tuttum, hüngür hüngür ağlamamak için. Böyle bir akademi varmış da bizim niye haberimiz yokmuş diye. Tabi o arada resimle uğraşmaya devam ediyorum.  Sınava girdim ve Akademi’nin Resim bölümünü kazandım. 4 sene okuyup bitirdim. Müzik de bir yanda devam ediyor. Albümler başladı sonra. İlk, ‘Deli Gözbebekleri’ albümünü sonrasında ‘Fikrimin İnce Gülü’ ve en son ‘Yıldızlar ve Çocuk’ albümünü yaptım.”

“AHMET İÇİMDE YARA”
1997 yılında çıkan “Yıldızlar ve Çocuk” albümünden sonra müziğe 20 yıl ara veren Mustafa Kaya yeni albüm için hazırlıklara başlamış. Zenger Müzik etiketiyle çıkacak olan albümün 2 ay sonra çıkması bekleniyor. Kaya, müziğe verdiği 20 yıllık aranın ve bu süre içerisinde medyada görünmek istemeyişinin sebebini şöyle açıklıyor: “Ben, ilkokula başladığımda Ahmet doğdu. Biz, Ahmet’i kucağımızda el bebek, gül bebek büyüttük.
Ahmet, Paris’te 2000 yılında vefat ettiği zaman evladımı kaybetmiş gibi hissettim. İçimde bir yara oldu o benim. O zamanlar Unkapanı’ndan çok baskı geldi; ‘Albüm yapalım sana, tam zamanı.’ diye. Baktım ki bunlar kan emici sülük gibiler. Baktım ki bunlar Ahmet’in isminden yararlanarak para kazanacaklar. O yüzden bu zamana kadar hiç albüm yapmadım. Onun üzüntüsüyle zaten istesen de istemesen de bir şey yapamıyorsun. Anılarıyla yaşıyorsun. Ahmet ölür ölmez paldır küldür bir şekilde ‘Ben Ahmet’in ağabeyiyim’ diye çıkmak da doğru olmazdı.

“ASLANLAR GİBİ YATARIM”
Ahmet Kaya’nın kardeşi olması dışında, severek dinlediği tek sanatçı olduğunu söyleyen Kaya, kardeşinin cesaretini şu anısıyla açıklıyor: “12 Eylül oldu. Bir kısmımız yurtdışına gitti. Bir kısmımız kaldı. Sonra ‘82-83 gibi geri döndük. Ahmet de o zamanlar daha yeni yeni palazlanmaya başladı. Unkapanı’na gidip geliyor. Bir gün Unkapanı’nın orada terasta bir restoran var. Yanlış hatırlamıyorsam Arif Sağ, Rahmi Saltuk, Ahmet, ben oturuyoruz orada. Ahmet o gün Rahmi Saltuk’a, ‘Ya ağabey neden eskisi gibi şöyle gümbür gümbür devrimci şarkılar yapmıyorsunuz?’ dedi. Rahmi Saltuk ‘Oğlum biz yeteri kadar yattık içerde. Sen yap. Biraz da sen yat içerde.’ deyince Ahmet de, ‘Ben yaparım, gider aslanlar gibi de yatarım.’ demişti. Ahmet çok cesur, çok gözü kara bir çocuktu.”

“AHMET’İ ANLASALARDI…”
Ahmet Kaya’nın, Paris’e gitmek zorunda kalmasının toplumun cehaleti ve yöneticilerin sanata ve sanatçıya sahip çıkmamasıyla ilgili olduğunu düşünen Kaya “Tıpkı İtalya’da Rönesans’tan sonra Medici ailesinin yaptığı gibi, sanatçıların arkasında dursalardı böyle olmazdı. Belki de Medici ailesi Michelangeno’yu koruyup kollamasaydı, onu tanımayacaktık.” diyerek devlet yöneticilerinin sanata ve sanatçıya sahip çıkması gerektiğini vurguladı.

ARŞİV