Kadıköy’den Olimpiyatlara uzanan efsane ses

Olimpiyat Oyunları tarihinde sunum yapan ilk ve tek Türk olan Kadıköylü anonsör Mustafa Özben, “Anonsör sahadaki takım ile tribündeki taraftar arasında önemli bir köprü vazifesi görüyor” diyor

08 Ekim 2020 - 12:11

Anonsörler, özellikle basketbol maçlarının zevkli ve heyecanlı geçmesi için vazgeçilmez konumdalar. 2002 yılında anonsörlük kariyerine başlayan Kadıköylü Mustafa Özben, yıllar içerisinde herkesin kendisini sesinden tanıdığı biri haline geldi. Üç Dünya Kupası, Bir Avrupa Şampiyonası, Londra 2012 ve Rio 2016 olmak üzere iki Olimpiyat Oyunları, Rio’da Paralimpik Oyunlar gibi çok önemli uluslararası organizasyonlarda görev alan Mustafa Özben, spor anonsörlüğüne uzanan hikâyesini Gazete Kadıköy’e anlattı.

Yaklaşık 20 yıldır Kadıköy’de yaşayan Mustafa Özben, 2002 yılının kariyeri açısından ilginç bir yıl olduğunu söyledi. Özben, “İşsiz kaldığım bir dönemin sonunda birdenbire aynı anda üç farklı alanda çalışmalar yapmaya başladım. Bir yandan Amerika’daki dizüstü bilgisayar kullanıcılarına İstanbul’dan hizmet sunan bir çağrı merkezinde çalışırken diğer yandan Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nda oyunculuk yapıyor ve aslına bakarsanız bu kadar uzun süreceğini öngörmediğim spor anonsörlüğü kariyerimin de temellerini atıyordum.” şeklinde konuştu.

“18 YILDIR MİLLİ TAKIMLARIMIZIN SESİYİM”

Basketbolun her zaman kendisi için önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Mustafa Özben, “Hep basketbol camiasının içinde olmayı istemişimdir. Arayışta olduğum bir dönemde, gazetede özel bir turnuvayla ilgili reklam gördüm. Türkiye Basketbol Federasyonu’nu arayıp anonsörlük işine talip olduğumu söyledim. Aynı gün beni salona davet ettiler. Tesadüf bu ya, o gün bir hazırlık maçı vardı salonda. Ben daha ne olduğunu anlamadan mikrofon geldi, o gün o maçta anonsları yaptım ve beğendiler. Turnuvada gönüllü olarak görev yaptım. Daha sonra Anadolu Efes’ten gelen teklifi değerlendirdim ve 2002 Ekim ayında artık profesyonel bir basketbol anonsörüydüm.” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Yıllar içerisinde elbette farklı spor dallarından gelen teklifleri de değerlendirerek kendimi spor anonsörü olarak konumlandırdım. Kickbokstan yüzmeye, atletizmden voleybola, bokstan tenise kadar pek çok spor dalında anonsörlük yaptım. Anadolu Efes’te başlayan hikâyem Fenerbahçe ile devam etti. Dokuz yıl boyunca kadın ve erkek basketbol takımlarının anonslarını yaptım. 2014 yılında ise yeniden Anadolu Efes’ten gelen teklif sonrası doğduğum kulübe geri döndüm. Elbette yıllar içinde özellikle basketbol anonsörlüğü alanında önemli bir kariyerim oldu. Tam 18 yıldır milli takımlarımızın sesiyim. Üç Dünya Kupası, bir Avrupa Şampiyonası, Londra 2012 ve Rio 2016 olmak üzere iki Olimpiyat Oyunları, yine Rio’da Paralimpik Oyunlar gibi çok önemli uluslararası organizasyonlarda görev yaptım. Bu alanda bir kariyer hedeflemiş olmam; Olimpiyat Oyunları tarihinde sunum yapan ilk ve tek Türk olmanın gururunu yaşatıyor bana.”

“PANDEMİ BİZİ OLUMUSUZ ETKİLEDİ”

Genellikle insanların kendisini sesinden tanıdığını söyleyen Mustafa Özben, “Bu alanda kariyer yapmak isteyen çok fazla genç var. Onların sorularına elimden geldiği kadar yanıt vermeye çalışıyorum. Pandemi süreci yaşanmasaydı, bir eğitim düzenlemeyi planlıyordum, maalesef bunu ertelemek zorunda kaldım” diyor. Kendisi ve meslektaşları için pandemi sürecini değerlendiren anonsör Mustafa Özben, “Pandemi bizi çok ama çok olumsuz etkiledi. Benim yaptığım tüm işler, sunucu veya çevirmen olarak çalıştığım kurumsal toplantılar, spor organizasyonları hepsi iptal edildi. Bu yaz Tokyo 2020 Olimpiyatları’nda görev yapmak için sözleşme imzalamak üzereydim. Maddi olarak bu süreçten elbette çok olumsuz etkilendim. Bu dönemin neden olduğu ruhsal ve duygusal zorluklarla çokça baş etmek zorunda kaldım. Ama her zaman için umut vardır ve her şey er ya da geç yoluna girecek. Şimdiden her şeye yeniden başlayacak olmanın heyecanını yaşıyorum. Anladığınız üzere, pek çok alanda çalışmalar yapıyorum ve söz konusu alanlardaki tüm meslektaşlarımın da bu dönemde büyük maddi ve manevi yaralar aldığını biliyorum.” ifadelerini kullanıyor.

“MAÇA RENK KATMAYA ÇALIŞIYORUM”

“Anonsör sahadaki takım ile tribündeki taraftar arasında önemli bir köprü vazifesi görüyor” diyen Mustafa Özben, basketbol maçlarında bir anonsörün takım için çok önemli olduğunu vurguluyor. Özben, “Eğer basketbolu iyi biliyorsanız, kırılma anlarını iyi süzerseniz, taraftarların enerjilerini doğru zamanda doğru şekilde kullanmaları konusunda etkili bir yönlendiriciyseniz, o zaman takıma ciddi katkılarınız olabilir. Bazen bana ‘Senin sayende bu maç kazanıldı’ diyenler oluyor. Buna kesinlikle katılmıyorum. Benim ne böyle bir sorumluluğum ne de böyle bir gücüm var. Maça renk katmaya, basketbolseverlerin maçlardan daha fazla keyif almasını sağlamaya çalışıyorum; benim işim bu! Maçın kazanılması için gerekli atmosferin oluşmasına katkıda bulunuyor olabilirim evet ama bu başka bir şey. Sonuçta maç kazanmak oyuncuların işidir.” diyor. Spor anonsörü Özben, kariyeri boyunca unutamadığı maçları da şöyle sıralıyor: “2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda Sırbistan ile oynadığımız yarı final ve ABD ile oynadığımız şampiyonluk maçı. Londra 2012 Olimpiyatları’nda ABD – İspanya finali. Rio 2016 Paralimpik Oyunları’nda millilerimizin Büyük Britanya ile oynadığı ve ne yazık ki kaybettiğimiz bronz madalya maçı...18 yılda yaklaşık 2 bin maç. Her birinin aslında yeri ayrıdır. Temel felsefem; her maç ilk maçmış gibi hazırlan ve yaşa.”

“TİYATRO BENİM İÇİN BİTMEDİ”

Spor anonsörlüğünün yanında oyunculuk kariyeri de olan Mustafa Özben, “1993 yılında Can Murat Yaşar Şengel’in kurucusu olduğu ve Türkiye’nin en uzun soluklu amatör tiyatro grubu olan Tiyatro Caniko’da oyunculuk yapmaya başladım. Bazı yıllar ara vererek amatör oyunculuk kariyerimi sürdürdüm. Basketbolun dışında tiyatro da en büyük tutkularımdan biri olmuştur yaşamımda. 2002 yılında ise, Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nda Sayın Şengel ve usta yönetmen Engin Gürmen vasıtasıyla seçmelere katıldım. 2002-2006 yılları arasında dört farklı oyunda yaklaşık 350 kez sahneye çıktım ve önemli roller üstlendim. Benim için asla unutmayacağım bir deneyim oldu. Ustalarımdan çok şey öğrendim. Ama 2006 yılında yine bir yol ayrımına geldim. Spor anonsörlüğü artık bir iş olmaya başlamış, kurumsal etkinlik ve organizasyonlarda yaptığım sunuculuk işleri de artık epeyce yoğunlaşmıştı. İstemeye istemeye de olsa tiyatroyu bırakmak durumunda kaldım. Şimdilerde ise sunuculuk performanslarımla, anonsörlük işlerimle ve hatta seslendirmen olarak yaptığım işlerle oyunculuk özlemimi bir nebze olsun gidermeye çalışıyorum. Ama tiyatro oyunculuğu benim için bitmedi. Bir gün, bir yerde, yeniden mutlaka sahnede olacağım” diyor.


ARŞİV