En kanlı olimpiyat: Münih Katliamı

Terörizm bugün yeryüzünde yaşayan neredeyse her insanın hakkında bilgi sahibi olduğu, fikrinin bulunduğu bir kavram.

20 Ağustos 2022 - 00:36

Ancak 1970’li yıllara gelene değin terörizm dünya üzerinde şimdi olduğu gibi yaygın değildi. Daha çok meydana geldiği ülkeleri ve o halkları ilgilendiriyor, kavram yerel bir çerçevede kalıyordu. Kelimenin kökeni ise Latincedeki ‘terror’ sözcüğüne dayanıyor; ‘korkutmak, korkutuyorum’ anlamına geliyor. İnsanlığın uluslararası terörizmle tanışması olarak görülebilecek, kavramın günümüzdeki kullanımına ulaşmasının kökeninde ise 1972 Münih Olimpiyatlarında yaşanan ve tarihe Münih Katliamı olarak geçen olayla yaşanıyor. 1936’da Nazizmin gölgesinde olimpiyatlara ev sahipliği yapmış olan Almanya için 1972 Münih’in önemi büyüktür. 2. Dünya Savaşı’nın o yıllar için hâlâ sıcak olan kötü anılarını Almanya bütün dünyaya spor üzerinden vereceği barışçıl mesajlarla silmek istemektedir. Ancak dünyanın başka bir coğrafyasında önceki yıllarda yakılmış bir ateş olimpiyatlara gelinirken de harlanarak sürmektedir: Arap – İsrail savaşları. 1967’de yaşanan ve tarihe 6 Gün Savaşları olarak geçen savaşta İsrail, karşısındaki Mısır, Suriye ve Ürdün’den oluşan Arap Birliğini kesin bir yenilgiye uğratmıştır. Üstelik olimpiyatlara kısa bir süre kala, bu savaş sebebiyle Ürdün’e göçmek zorunda kalan Filistinlilerle, Ürdün hükümeti arasında çıkan çatışmalarda da yaklaşık 8 bin insan hayatını kaybetmiş ve bu olay da tarihe Kara Eylül olarak geçmiştir.

5 EYLÜL SABAHA KARŞI
Tüm bu arka plan çerçevesinde 5 Eylül sabaha karşı, sporcuların konakladığı Münih Olimpiyat Köyünde dünyayı şoke edecek gelişmelerin fitili ateşlenir. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içinde olsa da örgüt tarafından resmi olarak kabul edilmeyen Kara Eylül isimli bir gruba üye silahlı kişiler, sabaha karşı İsrailli sporcuların odalarını basarak rehin alırlar. İlk arbede sırasında sporcu Yossef Romano ve güreş takımı antrenörü Moshe Weinberg öldürülür. İsrail kafilesinden 9 kişi rehin alınır. Olay kısa sürede duyulur ve bütün dünya televizyon üzerinden canlı olarak yaşananları takip etmeye başlar. Örgüt rehineler karşılığında, İsrail hapishanelerinde tutuklu 234 kişi ile Almanya’da tutuklu olan Kızıl Ordu Fraksiyonu militanları Andreas Baader ve Ulrike Meinhof’un serbest bırakılmasını talep etmektedir. İsrail talepleri net bir şekilde reddeder ve Almanya’ya da operasyon için yardım teklifinde bulunur. Almanya ise İsrail’in yardım teklifini reddeder. Almanlar operasyona hazırlık yaparken önemli bir ayrıntıyı atlarlar; canlı yayınlar. Odada gelişmeleri televizyondan takip eden örgüt üyeleri operasyon hazırlığını fark eder ve rest çeker. Almanlar geri adım atarak tekrar masaya oturur. Saatler süren pazarlıklar sonrasında örgüt geri adım atarak kendilerini ve rehineleri daha sonra açıklayacakları bir ülkeye götürmesi için uçak talep eder. Bu gelişme üzerine Alman devleti yeni bir planı devre sokar. Rehineler ve örgüt üyeleri boş havalimanına götürülecek, orada operasyon yapılarak rehineler kurtarılacaktır. Ancak burada da bir başka sorun baş gösterir. Alman yasalarına göre ordu operasyona müdahil olamamaktadır ve polis teşkilatının böyle bir operasyon için yeterli tecrübesi yoktur.

HAVALİMANINDA KATLİAM
İyi nişan aldığını söyleyen bazı polislerle yapılmaya çalışılan kurtarma operasyonu tam bir fiyaskoya dönüşür. Uçağın içinde beklemesi gereken pilot kıyafetli Alman polisler son anda kendi inisiyatifleriyle uçaktan iner. Uçağı kontrol için giden iki örgüt üyesi durumu fark edip helikopterde bekleyen arkadaşları ve rehinelere doğru koşunca Alman polisi tarafından öldürülür. Çatışma büyür. Grup üyelerinden biri çatışma esnasında tüm rehineleri önce tarar sonra da üzerlerine el bombası atar. Bilanço korkutucudur: Odada öldürülen iki sporcuyla beraber toplam 11 İsrailli sporcu, bir Alman polis ile 5 saldırgan öldürülmüştür. 3 örgüt üyesi ise sağ olarak yakalanır. Yaşananlardan sonra olimpiyat stadında çok büyük bir tören yapılsa da Olimpiyat Komitesi çok tartışılan bir karara imza atarak oyunların devamı yönünde karar alır. Ancak çok sayıda sporcu ülkelerine geri döner. Tutuklanan üç örgüt üyesi aylar sonra kaçırılan bir Lufthansa uçağı pazarlığı karşılığında serbest kalır ve gittikleri Libya’da kahraman gibi karşılanır. Uluslararası kör bir terörizmin startı sanki Münih Olimpiyatlarında verilmiş gibidir. Münih Katliamı’ndan sonra suikastlar, uçak kaçırmalar, bombalamalar bütün dünyada sıradanlaşır. Konu hakkında 1999’da çekilen Oscar ödüllü One Day in September belgeseli ile 2005 tarihli Steven Spielberg’ün Munich filmi de yaşananları anlayabilmek için önemli sinema kaynakları.


ARŞİV