DÜNYA KUPASI HİKAYELERİ-1: Rüyalar tiyatrosu böyle başladı

22. Dünya Kupası, 21 Kasım 18 Aralık tarihleri arasında Katar'da oynanacak. Öncesinde oynanan 21 kupa finalinde yaşanan, son düdüğün çalması ile bitmeyen, yıllarca unutulmayan, konuşulmaya devam eden olayları sizler için derledik. İyi okumalar...

01 Eylül 2022 - 12:08

Futbol devi Manchester United’ın sahası Old Trafford, taraftarlarının koyduğu ve sonrasında tüm futbolseverlerin kabul ettiği ismiyle ‘rüyalar tiyatrosu’ olarak anılıyor. 

Futbolun 90 dakikada insanlara yaşattıklarını, gerçeğe dönen hayalleri ya da kâbusları düşündüğümüzde oldukça başarılı bir isimlendirme. Futbol dünyasının bambaşka bir rüyasının hayata geçirilmesinin ve tüm dünyayı yaklaşık 100 yıldır peşinde koşturmasının ardında ise Fransız bir futbol adamının büyük emekleri ve çabası var.

1930 yılına gelene değin futbolun kendine ait uluslararası bir kupası yoktu. Futbolda da dünyanın en büyüğü o yıla kadar olimpiyat şampiyonlarının kazandığı bir unvandı. Dönemin Fransa Futbol Federasyonu ve FIFA başkanlığını yürüten Jules Rimet’nin en büyük hayali ise uluslararası bir futbol turnuvası organize etmekti. 1900’lerin başında başlayan çabaları 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla sekteye uğradı. Ancak Rimet vazgeçmedi. 1928’e gelindiğinde ise her şey hazır gibiydi. Uruguay son iki olimpiyatın şampiyonu olması ve 1930’da bağımsızlığını kazanmasının 100. yılını kutlayacak olması sebebiyle ev sahibi olmak istiyordu. Avrupa ülkelerinin de ev sahipliği için bastırmasına rağmen Uruguay organizasyonu kazanmayı başardı.

‘BÜYÜK BUHRAN’ KATILIMI VURDU
Tarihte eleme oynanmayan tek kupa olmasına karşın 1930 Uruguay’a sadece 13 ülke katılabilmiştir. Bunda dönemin şartlarıyla bir Avrupa ülkesinin Uruguay’a ulaşması için yaklaşık 3 haftalık deniz yolculuğu yapması gerektiği kadar 1929’dan itibaren tüm dünyayı sarsmayı başlayan ve tarihe ‘büyük buhran’ olarak geçen 1930 ekonomik krizinin de etkisi vardı. Uruguay’daki ilk Dünya Kupası’na katılmak birçok Avrupa ülkesi için hem zahmetli bir yolculuğu hem de ekonomik zorlukları göze almayı gerektirince, sadece dört Avrupa ülkesi kupaya katılabildi.   

Arjantin, Fransa, Şili ve Meksika’nın 1. grubu, Yugoslavya, Brezilya, Bolivya’nın 2. grubu, Uruguay, Romanya, Peru’nun 3. grubu ve ABD, Paraguay, Belçika’nın 4. grubu oluşturduğu kupa 13 Temmuz günü Montevideo şehrinde start aldı. Tek bir şehirde oynanan kupa için Uruguaylılar özel bir stadyum yaptırıp ismini de bağımsızlıklarına ithafen Centenario (Yüzyıl) koydular. 

FİNAL OLİMPİYATIN RÖVANŞI OLDU
Oldukça çekişmeli geçen grup maçları tamamlandığında Arjantin, Yugoslavya, Uruguay ve ABD isimlerini yarı finale yazdırdılar. Yarı final eşleşmeleri sonrasında ise Arjantin ABD’yi, Uruguay ise Yugoslavya’yı aynı farklı skorla, 6-1’le geçerek finalin adını koydular. Aslında final futbolseverleri çok da şaşırtmamıştı. Her iki takım da son olimpiyat finalinde karşı karşıya gelmiş kazanan ev sahibi Uruguay olmuştu.

İki Güney Amerika ülkesinin arasındaki final gergin geçeceğini daha en başta belli etti. İki ülke de maçın kendi toplarıyla oynanmasını istiyordu. Taraflar geri adım atmayınca hakem her iki yarının farklı toplarla oynanmasına karar verdi. Gerçekten de kendi topuyla oynanan ilk yarıyı Arjantin 2-1 önde kapatırken Uruguay kendi topuyla oynanan ikinci yarıda goller bularak finali 4-2 kazanmayı başardı.

Şampiyon Uruguay, Fransız heykeltraş Abel Lafleur tarafından 4 kg saf altından yapılan, 30 cm yüksekliğindeki ilk kupayı bizzat Jules Rimet’nin elinden aldı. Bu ilk kupa aynı zamanda literatüre Jules Rimet Kupası olarak da geçti. Dünya Kupası fenomeninin ilk adımının atıldığı 1930 Uruguay doğası gereği ilkleri de bünyesinde barındırdı. Turnuvada 8 gol kaydeden Arjantinli Guillermo Stabile dünya kupaları tarihinin ilk gol kralı oldu örneğin. Fransız Lucien Laurent kupalar tarihinin ilk golünü kaydeden isim olurken Meksikalı Manuel Rosas şanssızlığıyla tarihe geçti; dünya kupalarında kendi kalesine gol atan ilk isimdi.

1930 Dünya Kupası katılımın azlığı, ilk olmasının getirdiği acemilikler gibi sebeplerle bugüne kadar yapılan kupaların en renksizlerinden biri olsa da bir rüyanın hayata geçtiği, düşlerin hayat bulduğu ilk kupa olması sebebiyle tarihte silinmeyecek yerini aldı.                


ARŞİV