Otizm, genellikle erken çocukluk döneminde tanı alan bir nörogelişimsel durum olarak bilinir. Ancak bu durumun gençlik döneminde de fark edilip tanı alabildiği, kamuoyunun çok da haberdar olmadığı bir gerçek. Biz de bu konunun detaylarını Psikiyatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan ile konuştuk.
Gençlikte otizm nedir? Kaç yaş aralığından bahsediyorsunuz? Üniversite öğrencilerinde teşhis yapıldığını duymuştum.
Gençlik bir yaş dönemi olarak, genellikle 14 yaştan 20’li yaşların sonuna giden yaş aralığını kapsar. Gençlik ile örtüşen ergenlik 10-19 yaş arasında yer alır ve bu süreç erken, orta ve geç ergenlik olarak üçe ayrılabilir. Üniversite yılları ise genç yetişkinliğin içine girer ve bireyin sosyal dünyayla daha yoğun temas kurmaya başladığı bir geçiş sürecidir. Otizm, etkileri yaşam boyu devam eden nörogelişimsel bir farklılaşmaya ve bazı davranış ve düşünüş özelliklerinde aşırılaşmaya bağlı olarak özellikle sosyal yaşamda yer almayı etkileyen bir durumdur.
Ancak bu farklılaşmanın niteliği ve boyutu yaşla birlikte değişkenlik gösterebilir. Gençlik döneminde bireyin karşılaştığı sosyal beklentiler arttıkça, daha önce fark edilmeyen bazı güçlükler su yüzüne çıkabilir. Bu dönemde otizm tanılı birey ya da tanılanmamış sosyal iletişimde zorlanabilir, arkadaşlık kurmakta güçlük yaşayabilir, grup içinde kendini ifade etmekte zorlanabilir. Özellikle yüksek işlevli otistik bireyler; bilişsel becerileri güçlü ama sosyal iletişim alanında desteğe ihtiyaç duyan kişiler, bu dönemde daha fazla zorlanır. Bu zorluklar bazen ders başarısında düşüş, akademik motivasyon eksikliği ya da kampüs yaşamına uyum sağlayamama şeklinde ortaya çıkar.
YAŞAM KALİTESİNDE BİR DÜŞÜŞ HİSSEDİLİYORSA
Ne gibi durumlarla karşılaştıklarında sizlere başvuruyorlar veya başvurmalılar?
Otizm tanısı alacak özellikteki ya da bir dönemde almış gençler genellikle sosyal becerilerdeki eksiklikler nedeniyle yalnızlık ve dışlanmışlık hissi yaşayabiliyor. Akran ilişkilerinde kurulan bağlar onlar için karmaşık ve yorucu olabiliyor. Bu yalnızlık hali zamanla kaygı, depresyon, özgüven düşüklüğü gibi ikincil psikolojik sorunlara dönüşebiliyor. Özellikle üniversiteye geçişle birlikte karşılaşılan yeni sosyal ve akademik beklentiler, bu zorlukları daha da görünür hale getirebiliyor. Zaman yönetimi, görev planlama ve sosyal etkileşim gibi alanlarda desteğe ihtiyaç duyulabiliyor. Eğer genç kişi, yaşadığı bu zorlukların farkına varıyor ve yaşam kalitesinde bir düşüş hissediyorsa, profesyonel destek almak iyi bir adım olabilir.
Otizm tedavisi bu bireyler için ne gibi önem taşıyor?
Otizm için sağlanacak her türlü destek bireyin potansiyelini ortaya koyabilmesi, yaşam kalitesinin yükselmesi ve toplumsal yaşama katılımının kolaylaşması açısından büyük önem taşır. Uygun terapi ve müdahaleler, bireyin akademik başarısını, günlük yaşamdaki işlevselliğini ve sosyal uyumunu anlamlı şekilde artırabilir.
Erken dönemde başlanan özel eğitim ve terapi programları; dil, motor, sosyal ve bilişsel alanlardaki gelişimi hızlandırır. Günlük yaşam becerilerinin öğretilmesi, bireyin bağımsızlaşmasına ve çevresine olan bağımlılığın azalmasına katkı sağlar. Yüksek işlevli bireylerde ise akademik ve mesleki hedeflere yönelik yapılandırılmış destekler, yaşam doyumunu ve kendilik algısını olumlu yönde etkiler. Ayrıca, bilimsel dayanağı olan yöntemlerle tekrarlayıcı ya da işlevini yitirmiş davranışların azaltılması mümkün olur.
Otizme yönelik destek, bireyin ihtiyaç duyduğu alanlarda güçlenmesine yardımcı olurken, aynı zamanda toplumsal yaşamla kurduğu ilişkiyi de daha sürdürülebilir ve anlamlı hale getirir.
AİLELER SÜRECİ SAĞLIKLI YÖNETMELİ
Aileler nasıl bir tutum sergilemeli?
Kabul edici, yapılandırıcı ve bireyin ihtiyaçlarına duyarlı bir yaklaşım hem çocuğun hem de ailenin süreci daha sağlıklı yönetmesini sağlar. Aşırı koruyucu ya da inkârcı tavırlar, çocuğun özerklik gelişimini ve kimliğini zedeleyebilir. Özellikle ergenlikte, bireyin farklılıklarının fark edilmesi ama bunun ‘düzeltilmesi gereken bir durum’ gibi ele alınmaması gerekir.
Ailelerin sabırlı, tutarlı ve açık fikirli olması, otizmli bireyin yaşamındaki en büyük destek kaynaklarından biri haline gelir. Bunu yapabilmeleri için otizmli bireyin gelişim ihtiyaçlarının yeterince karşılanacağından emin olmaları ilk şarttır; özellikle otizmli bireyin destek ihtiyacı yüksek düzeyde ise kendilerinden sonra neler olacağı birçok ebeveyn zihnini çocukluk döneminden başlayarak kurcalar. Buradaki rahatlama ilgili kamu kurumlarının varlığı ve işleyişi ölçüsünde olur.
“HER BİREYİN GELİŞİM PROFİLİ KENDİNE ÖZGÜ”
Otizm ve zekâ ilişkisi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Otizmli bireylerin zekâ düzeyleri oldukça geniş bir yelpazeye yayılır. Zihin potansiyelleri birbirinden çok farklı olabilir. Bazı otizmli bireyler akademik olarak çok yüksek başarı gösterirken, bazıları ise günlük yaşam becerilerinde daha yoğun desteğe ihtiyaç duyabilir. Otizm tanısı, zekâ düzeyine göre değil; sosyal iletişim, etkileşim ve davranış örüntülerine göre konur.
Klinik gözlemlerimde, asistan doktorlardan yazılımcılara kadar birçok alanda çalışan ve yüksek IQ’ya sahip otizmli bireylerle karşılaştım. Yaşadıkları sosyal zorlukların düzeyi daha düşük skorları olan bireylerden daha az değildi. Otizmli bireylerin önemli bir kısmının akademik becerilere sahip olabileceğini ve destekle yüksek işlevsellik gösterebileceğini gösteriyor. Her bireyin gelişim profili kendine özgü. Bu yüzden sadece zekâ düzeyine değil, bireyin güçlü ve desteklenmesi gereken alanlarına odaklanmak daha sağlıklı bir yaklaşım olur.
Otizmli bireyler için arkadaşlığın, sosyalleşmenin önemi nedir?
Sosyalleşme, otizmli bireyler için hem bir ihtiyaç hem de zorlayıcı bir alan olabilir. Sosyal ilişkiler, bireyin yalnızlık hissini azaltır, duygusal yüklerini hafifletir ve depresyon ya da kaygı gibi ikincil sorunların gelişme riskini düşürür. Özellikle arkadaşlık ilişkileri, aidiyet hissini güçlendirir ve bireyin kendi kimliğini keşfetmesini kolaylaştırır.
Otizmli bireyler zaman zaman sosyal iletişim kurmakta zorlanabilir ama bu durum onların arkadaşlık kurmak istemediği ya da sosyal ilişkilere ihtiyaç duymadığı anlamına gelmez. Anlaşıldığını hissetmek, kabul görmek ve güvenli bir ilişki kurabilmek her birey gibi onlar için de önemlidir. Sosyal etkileşimler aynı zamanda dil gelişimini, pragmatik becerileri ve esnek düşünmeyi destekler.
Sosyal ilişkilerde jestlerin, mimiklerin, göz temasının ya da sosyal ipuçlarının ne anlama geldiğini çözümlemek otizmli bireyler için sezgisel olmayabilir. Bu nedenle sosyal becerilerin öğrenilmesi için destek sunulması gerekebilir.
Ailelerin bu süreçte çocuğu teşvik edici ama beklentileriyle baskı kurmayan bir tavırda olması önemli. Aynı şekilde okullar ve sosyal çevreler farklı iletişim biçimlerine açık ve kapsayıcı bir tutum benimsemeli. Her bireyin sosyalleşme ihtiyacı aynı şekilde dışa görünmeyebilir. Kimi kişi kalabalık gruplardan uzak ama bire bir ilişkilerle rahat hissedebilir. Bu nedenle sosyalleşme biçimi, bireyin ihtiyaçlarına ve konfor alanına göre şekillendirilmeli; tek tip bir sosyallik beklentisinin baskı doğurucu etkisinden kaçınmalı.
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Otizm hakkında toplumda sıkça karşılaşılan bazı yanlış inanışların hala etkisinin sürdüğünü söyleyen Psikiyatr Prof.Dr. Yankı Yazgan doğru bilinen yanlışları şöyle sıraladı:
Yanlış 1: Otizm sadece çocuklukta teşhis edilebilir.
Otizm doğuştan gelen ve işlevleri bozucu etkileri yaşam boyu süren bir nörogelişimsel aşırı atipikliktir. Bu durum, sadece çocuklukta fark edilmez. Ergenlikte ya da yetişkinlikte tanı almak da mümkündür.
Yanlış 2: Otizmli bireyler empati kuramaz.
Otizmli bireylerin empati kuramadığı düşüncesi oldukça yaygındır ancak gerçeği yansıtmaz. Duygusal empati konusunda son derece duyarlı olabilir. Asıl zorluk, empatiyi sosyal olarak ifade etme biçiminde yaşanabilir.
Yanlış 3: Otizm zamanla geçer ya da tedavi edilebilir.
Otizm mutlak medikal modelle düşündüğümüzde bile klasik bir ‘beyin hastalığı’ gibi görülmesi zor; birbirinden çok farklı durumların ortak adı gibi düşünürsek, farklı biçimlerde ve farklı seyirler göstermesi mümkün. Bu yüzden ‘geçmesi’ ya da ‘tamamen iyileşmesi’ gibi bir beklenti doğru olmaz. Bunun yerine, bireyin ihtiyaç duyduğu alanlarda destek alması; terapi, eğitim ve uygun yönlendirmelerle yaşam kalitesinin artırılması hedeflenmeli. Amaç, bireyin kendi potansiyelini gerçekleştirmesine yardımcı olmak.
Yanlış 4: Gençlikte otizm görülmez.
Gençlikte de otizm o zamana kadar tanılanmamış olsa bile tanılanabilir, sadece belirtiler yaşla birlikte şekil değiştirir. Ergenlikle birlikte duygusal farkındalık artabilir, sosyal zorlanmalar daha görünür hale gelebilir. Bu dönemde otizmin farklı yönleriyle karşılaşmaya hazırlıklı olmalıyız.