“Kalp vefalı bir organ”

Kalp ve damar cerrahı Prof. Dr. Ahmet Öcal, ‘Kim Korkar Kalpten?’ başlıklı söyleşide kalp krizi, damar sertleşmesi ve inme hakkında bilgiler verdi

25 Aralık 2025 - 18:03

Kalp ve damar cerrahı Prof. Dr. Ahmet Öcal, 22 Aralık Pazartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) Zühtüpaşa Gönüllüleri tarafından düzenlenen ‘Kim Korkar Kalpten?’ başlıklı söyleşide dinleyicilerle buluştu. Söyleşide ateroskleroz başta olmak üzere kalp ve damar hastalıklarının nedenleri, risk faktörleri ve korunma yolları ele alındı.

Kalbin ‘vefalı bir organ’ olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Öcal, damar sertleşmesi olarak da bilinen aterosklerozun atardamar iç duvarında oluşan yağ ve kolesterol birikimleriyle gelişen ve yavaş ilerleyen bir damar hastalığı olduğunu ve bu birikimlerin plak adı verilen yapıları oluştururken, zamanla damarların daralmasına veya tıkanmasına neden olabileceğini söyledi.

YANGI VE SOĞUK TERLER

Koroner arter hastalığının belirtisinin kalp ağrısı -anjina pektoris- olduğunu ifade eden Öcal, bu ağrının genellikle eforla ortaya çıktığını söyledi. Öcal, “Günlük hayatını normal şekilde sürdüren bir kişi; ani eforlarda, ivmeli hareketlerde, ağır bir yemekten sonra ya da soğuğa çıktığında göğüs tahtasının arkasında bir yangı hisseder. Bu, kişinin hayatında hissettiği ilk ve farklı ağrı tipidir.” diye konuştu. Bu ağrının geniş bir alana yayıldığını vurgulayan Öcal, “Parmakla gösterilen bir ağrı kalp ağrısı değildir. Ağrı ortaya çıktığında çoğunlukla ‘ecel teri’ olarak tanımladığımız soğuk terleme eşlik eder ve kişiyi durmaya zorlar.” ifadelerini kullandı.

Kalbin ilk uyarılarının çoğu zaman yayılım gösterdiğini belirten Öcal, “Ağrı sol kola, boyna, çeneye, dişlere ve sırta yayılabilir; bazen de mide gazı sanılabilir. Hatta kimi zaman boyun fıtığıyla karıştırılır. Ayırıcı tanıda bu noktalara mutlaka dikkat etmek gerekir.” dedi.

Kalbin genellikle vefalı bir organ olduğunu ancak her zaman belirti vermeyebileceğini vurgulayan Öcal, “Bazen kalbin verdiği ilk belirti ne yazık ki ölüm olabiliyor.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Ahmet Öcal, boyundan beyne giden şah damarının -karotis arter- hastalıklarının toplumda sanılandan daha yaygın olduğuna dikkat çekti. İnmenin en önemli nedenlerinden birinin bu damar hastalığı olduğunu belirten Öcal, “Çok basit yöntemlerle stentlenebilen bu damardaki plağı temizleyerek hastaları büyük bir tehlikeden arındırabiliyoruz.” dedi. İnme öncesinde görülebilecek belirtilere de değinen Öcal, çift görme, eforlu ya da eforsuz zamanlarda ortaya çıkan baş dönmesi ve yaşanan bayılma nöbetlerinin bu durumu hatırlatması gerektiğini vurguladı.

KALP KRİZİ

Kalp krizinin kalbi besleyen damarlarda meydana gelen tıkanıklıklar sonucu ortaya çıktığını söyleyen Öcal konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Kalbi besleyen damar sistemine koroner arterler diyoruz. Üç ana damar modelinden oluşur ve kalbin pompalama gücünün yaklaşık yüzde 60’ını sağlar. Bu damarlar içinde en önemlisi, ön inen damar olarak bilinen koroner arterdir. Bu damarın tamamen ve özellikle üst seviyelerden tıkanması ani ölüme yol açabilir; hasta hayatta kalsa bile kalbin yüzde 30 ila 40’ının kaybedilmesine ve tedavinin ciddi biçimde zorlaşmasına neden olur.” 

Ana damarların anjiyografi adı verilen boyalı maddeler ile görülmesinin büyük önem taşıdığını dile getiren Öcal, “Anjiyografi bir tedavi yöntemi değil, tanı koymaya yönelik bir işlemdir. Ardından kardiyolog ve cerrahi ekip birlikte hızlı bir değerlendirme yapar; biz ekibe modern tıpta ‘kalp timi’ diyoruz. Eğer damar stent takılmaya uygunsa stent uygulanır, değilse cerrahi tedavi kararı verilir.” şeklinde konuştu.

KALP KRİZİNİ NASIL ANLARIZ?

Kalp krizinin nasıl anlaşılacağına ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Ahmet Öcal, “Efor anjiyosundan bağımsız olarak, evde otururken, yatarken, gece ya da özellikle sabaha karşı göğüste yanma hissi oluşuyorsa; sanki iki taş arasında eziliyormuş gibi bir baskı varsa ve buna soğuk terleme eşlik ediyorsa, ağrı boyun, çene, diş, kol ve sırta yayılıyorsa bu miyokard infarktüsü belirtisidir.” ifadelerini kullandı. Bu durumda mide gazı ya da başka bir rahatsızlık düşünülmeden acil servise başvurulması gerektiğini vurgulayan Öcal, EKG, enzim kontrolü ve gerekirse hızlı anjiyoyla durumun ortaya konulmasının hayati önem taşıdığını belirtti.

Öcal, “Metabolik sendromdan çıkışın yolu; etkili bir diyetle birlikte yaşam biçimini değiştirmekten geçiyor.” dedi. Uğraştıkları hastalıkların temelinde diyabet ve hipertansiyonun yer aldığını vurgulayan Öcal, “Kontrolsüz diyabet ve tedavi altına alınmamış hipertansiyon, kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırlayan en önemli faktörlerin başında geliyor.” ifadelerini kullandı. Öcal, yaş ne olursa olsun periyodik sağlık kontrollerinin aksatılmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Koroner arter hastalıkları artık 20’li yaşlarda karşımıza çıkabiliyor.” uyarısında bulundu.

 


ARŞİV