Piyanist ve besteci Emir Gamsız’ın New York’ta geliştirdiği ve dünyanın en büyük sanat komplekslerinden Lincoln Center’da konser serisine dönüşen “Geveze Piyanist” karakteri şimdi Kadıköy’de. Gamsız’ın, tiyatro sanatçısı eşi Ege Maltepe ile yarattıkları, konferans ile konseri birleştirdiği “Geveze Piyanist” konsepti Kadıköylüyle buluşuyor. Geveze Piyanist: Bach’ın Bilmecesi” adlı teatral-konser, sezon boyunca (30 Aralık, 28 Ocak 2024, 25 Şubat ve 23 Mart 'ta) Süreyya Operası’nda sahnelenecek. Seyirciyi Geveze Piyanist’in farklı ülkelere serpiştirdiği bilmecelerin peşinde bir maceraya davet eden etkinlikte, Ege Maltepe ve Ali Pınar’ın canlandırdıkları karakterler bilmeceleri çözerken bazen izleyicilerden yardım istiyor.
Detayları Emir Gamsız ’a sorduk.
“21.yüzyıl müzisyenleri, seyircilerin klasik müziğin güzelliği ve içerdiği zekayı kavrayabilmesi için iyi ve doğru iletişim kurmuyordu.” diyorsunuz. Geniş halk kitleleriyle klasik müzik arasındaki uzak mesafe sorununda, -deyim yerindeyse- topu dinleyiciye değil müzisyene atıyorsunuz. Müzisyenler neyi yanlış yapıyordu ve bu noktada sizin bakış açınız nedir?
Sorunun kaynağı eğitim sistemi. Dünya çapında başarısız olan bu eğitim sisteminde, başta konservatuvarlar olmak üzere tüm sanat okullarında sanat dışındaki alanlarda ciddi bir eğitim yok. Doğal olarak edebiyat, felsefe, sosyoloji, matematik, fizik gibi konularda kendisi çaba sarfetmeyen sanat öğrencileri kendi alanlarında dahi cahil kalıyorlar. Örneğin bugün kullanılan müzik sistemini geliştiren bestecilerden J.P. Rameau yazılarında derin bir fizik ve matematik anlatır müziği tanımlarken, ciddi hesaplamalarla başlar müziğe. Tabii bu diğer dallar için de geçerli, kaç mühendis, yazılımcı, ekonomist müzikten veya sanattan anlıyor diye düşününce, kendine batı diyen kültürlerin geliştirdiği kategorize edilmiş eğitim sisteminin büyük bir hata olduğu ortaya çıkıyor kendiliğinden. Bu sistem yüksek kapasitedeki insanları bile ortalama bir noktaya düşürüyor. Dolayısıyla eldeki eğitim sisteminde, ek bir çaba sarfetmeyen müzisyenler bahsettiğim iletişimsizliğin sebebi haline geliyor. Dünyada ve ülkemizde kültüre yön verenler, halkla ilişkiler eğitimiyle yetişmiş, sanatın geliştiği sanrısını topluma dayatan düşük düzeyde kişiler genelde. İstisnalar mevcut tabii ki ama kaideyi bozamıyor.
Sizler sanatçı bir çiftsiniz ve sahnede disiplinlerarası bir işe imza atıyorsunuz. Bu ortaklık ve bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Kendine batı diyen kültürün topluma dayattığı endüstriyel kölelik, ailelerin beraber işler geliştirdiği binlerce yıllık insanlık tarihini yüz yıl içerisinde değiştirdi. O kültürün dayattığı klişelerin dışında kalan bizim gibi aileler ise giderek nadirleşiyor. Bireysel hırsları körükleyen bu “dayatma kültüre” yenik düşmeyen ailelerin yapacağı işler hayatı güzelleştirir ve bunu yapabilmenin sırrı da bu meseleleri sorgulayan sanatçılar olmaktan geçer. Ege de ben de şöhret kültürünün dayattığı “Nasıl popüler olurum?” histerisiyle değil, “Gerçekten iyi olan nedir?” sorgulamasıyla yaşadığımızdan bu işler yaşamımızın doğal bir uzantısı olarak ortaya çıkıyor. 15 yıldır televizyonumuz yok, yazıp, okuyup kültürü konuşuyoruz hep, ciddi olmayı sıkıcı bulmuyoruz.
Geveze Piyanist ne zamandan beri sahnede?
İlk denemeleri 2009’da ders verdiğim City College of New York bünyesinde yaptım. Akademik ortamda “Lecture-Concert (Konferans-Konser)” dedikleri türün yapısını kırarak geliştirdim bu iletişimi. Sonra artık kapanmış olan “Caffe Vivaldi”de devam ettim. “Caffe Vivaldi” Al Pacino’dan Woody Allen’a, cumhurbaşkanlarından Nobel ödüllü yazarlara, bilim dünyasından Grammy ödüllü müzisyenlere kadar birçok kıymetli simanın “takıldığı” efsanevi bir mekandı. Oradaki “Chatty Pianist” konserleri çok başarılı oldu, hâttâ New Yorker’lar o kadar sevdi ki sonunda New York’un en büyük sanat kompleksi olan Lincoln Center’da bir dizi “Chatty Pianist” konseri gerçekleşti. Ama ilk dönemden itibaren Ege’yle kurduğumuz teatral-konser formunu geliştirecek çalışmalar da eş zamanlı devam etti. İlk denememiz “Drama in Beethoven” gösterimiz sebebiyle Manhattan’ın sanat çevrelerinin takdiri dışında yerel gazetelerinin “Celebrity” köşelerinde bile yer aldık. Bizim kadar şöhretten kaçan bir çift için matrak bir durumdu tabii bu. Sonra 2019’da İş Sanat’ta “Geveze Piyanist: Fırtına” gösterisinde Beethoven ve Shakespeare, şimdi de “Geveze Piyanist: Bach’ın Bilmecesi” ortaya çıktı.
İsim de New York’tan geliyor sanırım?
Evet, konser iletişimindeki eksikliği giderme çalışmalarımın sonunda, 2010’da “Chatty Pianist” ismiyle başladı bu konsept. Müziği sadece eğlence olarak düşünmek kıymetini azaltmak demektir yani müziğin standardize edilmiş bir eğlence olması ile ruhu ve zihni geliştiren bir uğraş kabul edilmesi arasında çok büyük bir fark var. Sağlıklı ve zevkli bir yemek ile tıkınmak arasındaki fark gibi bir karşıtlık bu. Müziğin muhabbeti insanın müziği daha derinlikli anlamasına yardımcı olan bir unsurdur ama son yüz yıldaki endüstriyel yaklaşım bunu unutturuyor toplumlara. Geveze Piyanist konserleri işte bu eksikliği hissedilen muhabbeti sağlıyor.
Hedef kitleniz çocuklar mı? Yani bence öyle görünmekle birlikte klasik müziğe ilgi ‘duymayan’ her türden dinleyici diye yorumladım. Ne dersiniz?
Kitleleri ayırmak ve kategorize etmek de endüstriyel bir tavır ve şu ana kadarki sohbetimizden bu sınıflandırmayla da ilgilenmediğimizi tahmin edebilirsiniz artık. (Güler) Böyle bir ayırım, sanatı ve sanatçıyı endüstriyel bir köleye çevirir ve ortalama (standart) hale dönüştürür. Bu yüzden Süreyya Operası yönetiminden aileler için diye duyurmalarını rica ettik, sağolsunlar bizi kırmadılar. Zaten 15 yıldan fazla süredir yönetici dostları sadece çocuklar değil aileler için gösterileri yapmaya ikna etmeye çalıştım ama ilk defa Süreyya Operası’nda bu özgürlüğü bulabildik. Sorunuzun kısa cevabı ise gösteri okuma yazma bilen herkes için.
Konserleriniz nasıl geçiyor? Anladığım kadarıyla klasik ‘klasik müzik’ konserleri gibi değil. Geveze Piyanist’in bir konser gününü bizimle paylaşır mısınız?
Bunu en iyi Lincoln Center konserlerimden biri sonrasında bir dinleyici özetledi, dedi ki “Bu bir komedi şovu değil ama çok neşeli, bu bir ders değil ama çok şey öğrendik ve bu aynı zamanda bir virtüöz piyanist konseri. Bu gösterinin eşi benzeri yok !”. Bahsettiğim eğitim eksikliği sebebiyle müzisyenlerin büyük çoğunluğu konserlerde konuşmaya kalkıştığında ya çok didaktik ve tepeden bakar bir tavırda oluyorlar, ya da popüler olabilmek için bayağı bir sululuğa kaçabiliyorlar. Yirmi yaşıma kadar müzisyen değil sporcuydum ve müziğe aşırı geç başladığım için hem dışarıdan bir dinleyici hem de müziği derinlemesine bilen bir müzisyen olarak iletişim kurmaya çalışan tek kişiyim. Bu tavrımı konserlerde çalarken de perdeden iletişim kurarak sürdürüyorum. Bu perde içerikleri aylar süren uğraşlarla hazırlanıyor ve canlı olarak müzisyen bir operatör aracılığıyla çalışımla senkronize oluyor. Eserlerin arasında müzik üzerinden iletişim kurduğum diğer alanlarla alakalı konular üzerine sohbet ediyoruz dinleyicilerle. Örneğin New York’ta Chopin’i bir mülteci olarak incelediğim bir “Chatty Pianist” konseri yapmıştım. Tabii bu anlattığım tek başıma yaptığım Geveze Piyanist konserlerindeki işleyiş. Geveze Piyanist konserleri tiyatroyla birleşip teatralkonsere dönüştüğünde, perdeden ve sahnede konuşarak anlattıklarım, kurduğumuz oyunun içeriğiyle alâkalı oluyor. Örneğin “Bach’ın Bilmecesi”nde karakterlerin çözmeye çalışacakları bilmeceler hakkında ipuçları veriyorum izleyicilere. Tabii ipuçlarını anlamaları için müzikal bilgiler de anlatıyorum.
Seyirci hakkında gözlemleriniz ve onlardan gelen geri bildirimler neler?
En hoşumuza giden tepki tabii ki çocukların filtresiz katılımı ama gösteriye çocuklarıyla birlikte gelen birçok yetişkinin sorulara cevap bulmak için çocuk gibi yarışması da çok neşeli oluyor. Bazen sorulara cevap vermek için yarışan yetişkinleri “çocuklara öncelik verin lütfen” diye uyarmak zorunda kalıyorum, soruya cevap vermek için atlayan yetişkin de dahil olmak üzere hep beraber çok gülüyoruz bu durumlarda.
Web sitenizde “Covid-19 pandemisinden bu yana Geveze Piyanist çizgi animasyon filmi için çalışıyor. Gamsız ve ekibi bu film ve beraberinde gelecek olan Geveze Piyanist müzik kitaplarıyla kuşaklar boyunca çocuklar ve aileler için olumlu etkiler yaratacak bir eser bırakmanın peşinde.” bilgisini gördüm. Bu projeniz ne aşamada?
Japon çizgi film ustası Miyazaki son çizgi filmini yüz kişiyle yedi yılda bitirdi, biz ise üç yıldır çalışıyoruz. Çizgi roman bitmek üzere, çizgi film üzerine çalışmalar devam ediyor. Ege Maltepe ile birlikte kurgulayıp yazdığımız “Bach’ın Bilmecesi”nin hikayesi ve içerisindeki eğitsel unsurlar şimdiye kadar yaptığımız en iyi içerik oldu. Bu eser onyıllar boyunca yeni nesillere ulaşıp Bach ile birlikte birçok alandan dahiyi aynı hikâyede anlatacak.