Ruhi Su’nun izinde yarım asır

Ruhi Su, aramızdan ayrılışının 40. yılında Müze Gazhane’de düzenlenen ‘Su’yun İzinde Yarım Asır: Ruhi Su Kültür ve Sanat Günleri’ ile anıldı

25 Eylül 2025 - 14:35

Türk halk müziği ile opera sanatçısı ve bağlama virtüözü Ruhi Su’nun aramızdan ayrılışının 40. yılında anıldığı ‘Su’yun İzinde Yarım Asır: Ruhi Su Kültür ve Sanat Günleri’, 19–22 Eylül tarihlerinde Müze Gazhane’de gerçekleştirildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı (İBB Kültür) ve Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği iş birliğiyle hayata geçirilen etkinlikte, konserlerin yanı sıra Ruhi Su’nun müzikal mirası, ozan geleneği ve direnişin sesleri üzerine söyleşiler ve atölyeler düzenlendi. Üç gün süren program, Ruhi Su Dostlar Korosu’nun 50’nci yılına özel konseri ile sona erdi. Koroya İsmail Hakkı Demircioğlu, Mercan Erzincan, Emin İgüs ve Sadık Gürbüz de eşlik etti.

OPERA VE TÜRKÜ

Programda, Emin İgüs ve Boran Mert’in katılımıyla gerçekleşen ‘İz Sürmek: Bağlama ve Seste Ruhi Su Yorumu’ söyleşisi de yer aldı. 

Su'nun öğrencisi ve şan sanatçısı Emin İgüs, “Çoğu zaman müzikle uğraşan insanlar arasında şöyle bir tanımlama yapılmıştır; bir opera sanatçısı opera söylemez. Bu çok yüzeysel ve içi boş bir yaklaşım. Tabi ki bir opera sanatçısı türkü söyleyebilir ama Ruhi Su’yu bu cümleye hapsedemeyiz, açıklayamayız. Kendisi de konuşmalarında buraya çok fazla değinmiştir.” dedi.  Her ses eğitiminden geçen insanın nihai duruşunun operacı veya lirik söylemek olmadığını kaydeden İgüs, “Su, Anadolu toprağında yetişmiş havasını solumuş suyunu içmiş bir büyüğümüz. Operada solistlik yaptığı dönemlerden önce de zaten türkü söylüyor.” şeklinde konuştu. 

Müziklerin birbirinden çok farklı hafızaları, estetikleri, tınıları olduğunu söyleyen İgüs, “Bizim de Anadolu müziğimizin kendine göre çok ciddi bir estetiği ve imlası var. Kaldı ki bu sadece tüm yaşadığımız coğrafya ile sınırlanamaz, bölgeler de birbirinden çok farklı. İşte Ruhi Su, şan eğitimi görmüş ve operada solistlik eğitimi yapmış olarak ayırdına vardığı şey bu hafıza. Hiçbir şekilde Su’yu opera sanatçısının opera söyleyen kişisi olarak tanımlayamayız. Çünkü, Su icra ettiği türkülerin hafızasına, toprağına ve suyuna çok hakimdir.” diye konuştu. Kişilerin geleneksel müziği tarif ederken, sanatsal kaygı taşımadığını düşündüklerini kaydeden İgüs, “Ama bu demek değildir ki biz çağlar boyunca yaratılmış kültürü hep bu kaygıdan uzak icra edelim. Hayır böyle bir şart yok. Ruhi Su bunun farkına varmış ve bu hafızayı kendi birikimiyle birlikte belli bir estetiğe kavuşturmuştur.” dedi. 

YALIN ÇOK SESLİLİK ANLAYIŞI

Ruhi Su’nun çok sesli eserlerinden oluşan dört adet albümünün olduğunu söyleyen Boran Mert, “Diğer albümleri solo eserler, ayrıca hocanın tespit edebildiğim yedi ila sekiz tane albüm kayıtlarına girmeyen eseri mevcut. Hocanın çok seslilik anlayışı, Adnan Saygun gibi konservatuar çıkışlı besteciye kıyasla çok yalın. Bunu hocanın bilinçli bir tercihi olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu. Mert, “Belli bir dönemin insanı. Özellikle cumhuriyet ilan edildikten sonra, 30’lu yıllarda başlayan halk türkülerinin çok seslendirilmesi anlayışı ortaya çıkıyor. Ya bir türkü çok seslendiriliyor ya da besteciler orkestra eseri yazıyorlar onu dinlediğinizde de ‘türkü, halk müziği esintileri’ var diyorsunuz. Ruhi Su bu insanların öğrencisi olmuş, Musiki Muallim Mektebi’nde okumuş ve devlet konservatuarının ilk öğrencilerinden biri. Bir dönem Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’nda yer aldı, opera sanatçısı olarak temsillere çıktı.” şeklinde konuştu. 

 


ARŞİV