Türkiye’de Moda Sahnesi’nin sahneye taşıdığı oyunu “Babamı Kim Öldürdü” ile tanınan ve kısa sürede okur kitlesini arttıran Fransız yazar Edouard Louis, iki günlük etkinlik dizisi için tiyatronun konuğu olarak Kadıköy’deydi. 18 Haziran Çarşamba akşamı Onur Ünsal’ın tek kişilik ödüllü performansını izleyen yazar, 19 Haziran Perşembe akşamı ise yine Moda Sahnesi’nde okurlarıyla buluştu. Biletlerin günler öncesinden tükendiği söyleşinin moderatörlüğünü, kitaplarının Türkçe çevirmeni Ayberk Erkay yaptı.
Louis, edebiyatla kurduğu bağı, toplumsal cinsiyet, sınıf çatışmaları ve kişisel hafıza kavramları üzerinden açıklayarak, eserlerinin kökenindeki politik nedenleri paylaştı.
Kitaplarında özellikle aile bireyleri üzerinden hikayelerini kurgulayan yazar, söyleşide de babasının, annesinin ve kardeşlerinin zorlu yaşam mücadelelerinden bahsetti; kaçış yolu olarak sığındıkları bireysel yolları anlattı ve bunların asıl nedeninin ezilen sınıflarla ezen sınıflar arasındaki çatışmadan kaynaklandığını vurguladı. Louis, “Bireysel kaçışlar insanları asla bir kurtuluşa götürmez, ait olduğunuz sınıfla birlikte mücadele etmek şarttır.” dedi.
“YAZMAK ÇOCUKLUĞUMDAN KAÇMAKTI”
Kendi kaçışının ise çocukluğundan kaçmak için “yazmak” olduğunu belirten yazar, LGBTİ+ bir çocuk olarak, işçi sınıfından gelen yoksul bir ailede yaşadığı zorluklardan kaçmak için bu yolu bulduğunu söyledi. Edouard Louis, “Bu yüzden yazdıklarım asla kişisel olmadı; altında yatan toplumsal nedenlerle birlikte edebi dilini buldu.” diye konuştu. Louis yazarken sürekli farklı tarzlar ve formlar denediğini söyleyerek edebiyatın “en yavaş” değişen sanat dalı olduğuna da dikkat çekti.
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Louis, ırkçılıkla mücadeleyle ilgili bir soru üzerine “Yaşadığım kasabada işçiler, yabancılardan şikayet eder; özellikle siyahilerden ve Araplardan. Ama gerektiğinde fabrikada hakları için el ele kol kola mücadele ederler, birlikte direnirler. İşte bu bakış açısını, ezilenlerin birlikte mücadelesinin önemini anlatabilirsek, ırkçılık gibi pek çok sorunun da ortadan kalkacağını düşünüyorum.” dedi.
“Marksist bir yazar mısınız?” sorusu üzerine ise Louis, “Marksizm elbette ki bu fikirlerimde, sınıfsal bakış açısı kazanmamda büyük rol oynadı ama kendini radikal sol içinde değerlendirenlerin, feminizmi, toplumsal cinsiyet mücadelelerini gözardı etmesini doğru bulmuyorum. Bütün bu sorunlar için mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. O yüzden solda değil aşırı soldayım.” dedi.
32 yaşındaki Louis, toplumsal ve sınıfsal bakış açısının kendi jenerasyonundaki yazarlarda yayılmaya başladığına dikkat çekerek, “Tüm dünyada, 70’lerin sonu 80’lerin başında yaygınlaştırılan neoliberal politikalar edebiyata da yansıdı. Dolayısıyla bizden önceki neslin yazılarında bu bireycilik ve kişisel kurtuluş çok etkili oldu. Benim dönemimdeki yazarlar ise sınıfsal bakış açısını yeniden keşfediyor.” diye konuştu.
“İKİNCİ KEZ ANNEMİ YAZDIM”
Ayberk Erkay’ın iki yeni kitabını daha çevirdiği müjdesini vermesi üzerine ise Louis şunları söyledi: “Evet iki yeni kitabım Türkiye’de yayıma hazırlanıyor ve bunlardan biri yine annemi anlatıyor. Arkadaşlarım neden ikinci kez annemi yazdığımı soruyor. Çünkü annem bu ailenin bütün yükünü taşımış bir kadın. 20 yıl bütün evi çekip çevirmiş, 7 çocuğunu tek başına büyütmüş ve bunu yaparken babamdan hiçbir yardım almamış bir kadın. En nihayetinde babamdan ayrıldıktan sonra yeni bir hayata ve ilişkiye başladı. İlk başlarda güzeldi ama bir süre sonra aynı babamla olduğu gibi bu ilişkisinde de aşağılanmaya, hor görülmeye, psikolojik şiddete maruz kaldı. Bir gün ben Yunanistan’dayken aradı ve artık o evde kalamayacağını söyledi. Ben de ona bir kaçış planı yaptım; aynı macera filmlerindeki gibi nefes sesini duyarak annemin o evden kaçıp benim evime gitmesini sağladım. Dolayısıyla bunu yazmak zorundaydım.”
Louis’nin samimi anlatımlarıyla yaklaşık 2 saat süren söyleşi sonunda yazar kitaplarını imzaladı; imza standı önünde uzun kuyruklar oluştu.
BABAMI KİM ÖLDÜRDÜ 5. SEZONUNDA
Eylül 2020’de sahnelenmeye başlayan Babamı Kim Öldürdü, Louis’in roman üçlemesinin sonuncusu olan eserinden oyunlaştırıldı. İşçi sınıfı ailesinde yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı romanlarında ırkçılık, sömürü, cinsiyetçilik, ekonomik bunalım, nefret suçu, ayrımcılık temalarını işleyen yazar bu romanında da benzer temalar üzerinden babasıyla ilişkisi üzerine yoğunlaşıyor. Bir işçi olan babasının erkeklik, işçilik, aile gibi olgulara yaklaşımını ve bu yaklaşımındaki açmazların fark edilmesini sağlıyor. İşçiliği değişmez bir kader gibi giyinen babası geçirdiği iş kazası sonucunda yatalak kalır. Edouard bunun sorumlusu olarak devleti görür ve babasının başına gelen felaketten devleti sorumlu tutar.
Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyun Onur Ünsal’ın tek kişilik performansıyla beşinci sezonunda da sahnelenmeye devam ediyor.