Kadıköy’de mitolojinin yeniden yazımı tartışıldı

TESAK’ın Aralık ayı söyleşi serisi, ‘Medea’dan İfigenya’ya: Mitolojinin Yeniden Yazımı’ başlıklı etkinlikle başladı. Yunan yazar ve tiyatro yönetmeni Sophie Dionysopoulou ile akademisyen Esra Dicle, mitlerde kadın karakterlerin dönüşen temsillerini ele aldı

04 Aralık 2025 - 13:11

Kadıköy Tarih, Edebiyat, Sanat Kütüphanesi (TESAK), 3 Aralık Çarşamba günü Aralık ayı Çarşamba Akşamüstü Söyleşilerini “Medea’dan İfigenya’ya: Mitolojinin Yeniden Yazımı” başlıklı etkinlikle açtı. Etkinliğin konukları, Yunanistan’dan gelen şair-yazar ve tiyatro yönetmeni Sophie Dionysopoulou ile Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Dr. Esra Dicle oldu. Moderasyonu ise Cenk Gündoğdu üstlendi.

MEDEA, İFİGENİA VE EURYDİCE 

Sophie Dionysopoulou, Sahne Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan yeni kitabı “Medea ve İfigenia Euripides Sokağı’nda” üzerinden mitolojiye bakışını paylaştı. Mitolojinin temelinde kolektif hafızadan beslenen arketiplerin bulunduğunu belirten Dionysopoulou, “Mitoloji arketipleri kullanır; bilinçdışına dayalı olarak önce destana, ardından trajediye ilham verir. Ancak ilgilendiğimiz durum, trajedi ve modern tiyatro geliştikçe bu arketipler çoğu zaman dönüşür, küçülür ya da bilinçli olarak yıpratılır,” dedi.

Yunan mitolojisinin en çarpıcı figürlerinden biri olan Medea üzerinden örnek veren Dionysopoulou, mitin tarihsel süreçte nasıl değiştiğini  örneklerle anlattı. 

RAHATLIK VE KONFOR ALANI

Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Esra Dicle, antik metinlerin neden tekrar tekrar ele alındığı sorusuna odaklandı. Eski bir hikâyeyi yeniden anlatmanın estetik ve düşünsel bir bağ kurma arzusu taşıdığını belirten Dicle, “Eski bir anlatıyı yeniden anlamlandırmak; onunla estetik bir akrabalık kurmak, o kanalın içine dahil olup geleneğin bir parçası hâline gelmek gibi motivasyonlar içeriyor. Hikâyeleri hatırlatarak onlara saygı sunan uyarlamalar var. Bir de kaynak metinle hesaplaşarak, onu dönüştürerek yapılan yeniden yazımlar var.” dedi.

Dicle, “Hamlet defalarca sahnelenmiş olmasına rağmen hâlâ gidip izliyoruz. Sanırım burada spekülatif de olsa bir konfor var. Özellikle kriz anlarında veya kontrol edemediğimiz bir dünyada yaşadığımız duygusuna kapıldığımızda bize bir tür rahatlık sağlıyor. Nasıl aynı şarkıyı tekrar tekrar dinlemek bir konfor refleksiyse, bildiğimiz romanlara, filmlere ve dizilere dönmek, bildiğimiz hikâyeye sığınmak oluyor.” dedi. Tanıdık anlatıların dışına çıkıldığında izleyicinin kimi zaman direnç gösterebildiğini belirten Dicle, “Hikâyeler bilindik biçimde anlatılmadığında, ister söylem ister estetik olsun, izleyici tepki verebiliyor. Örneğin ‘Böyle Shakespeare mi olur?’ deniyor.” ifadelerini kullandı.

KADIN KARAKTERLERİN YENİDEN YAZIMI

Eril söylemin ve iktidar dilinin kurulduğu mitlerin doğal olarak sorgulamaya açık hâle geldiğini söyleyen Dicle, mitolojideki kadın karakterlerin yeniden yazılmasının bu açıdan önemli bir hesaplaşma alanı sunduğunu vurguladı. Esra Dicle, “Kadınların tarihsel suskunluğunu, edilgenliğini, sessizliğini ve özellikle sahne üzerindeki temsil krizini aşmaya yönelik müdahaleler yeniden yazımda belirginleşiyor.” dedi. 

Bu süreçte gerçekliğin dilini yeniden kurmaya yönelik geniş bir girişimin ortaya çıktığını belirten Dicle, sözlerine şöyle devam etti: “Belleğin, hatırlama biçimlerinin, bilginin üretim yöntemlerinin tamamı gözden geçiriliyor ve bu da bir hesaplaşmanın parçası hâline geliyor. Neyin nasıl temsil edildiği, neyi hatırlayıp neyi unuttuğumuz. Kadın karakterlerin yeniden yazımı, sadece kadının görünür kılınması değil; onu sessizleştiren iktidar mekanizmasının da görünür kılınması demek. Bu sadece kadın öznelliği meselesi değil; aynı zamanda kadının kurban hâline getirildiği sistemin diğer tüm kurbanlarının da görünür olduğu, bütün yapının sorguya açıldığı bir alan yaratıyor.”

 


ARŞİV