Haldun Taner 100 yaşında!

Kadıköy Belediyesi, tiyatro ve edebiyat dünyasının duayen ismi Haldun Taner'in 100. yaşını bir etkinlikle kutladı. Geceye Taner'le birlikte çalışma şansını yakalamış bir çok sanatçı katıldı

20 Mart 2015 - 10:54

Erhan DEMİRTAŞ
 
Haldun Taner’in 100. doğum yılı için, 16 Mart Pazartesi akşamı Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde anma etkinliği düzenlendi. Sanat ve edebiyat camiasından birçok ünlü ismin katıldığı geceye Kadıköylülerin de ilgisi yoğundu.
Etkinliğin sunumunu yapan gazeteci yazar Zeynep Oral ile yazar ve tiyatro sanatçısı Orhan Alkaya gecede yazarın doğumu, ilk gençliği ve edebiyata merakı ile ilgili yazılarını seslendirdi.
Cüneyt Türel’in sesinden Haldun Taner’in anlatıldığı video gösterimiyle başlayan gecede yazarın edebiyatçı ve aktivist kişiliği Doğan Hızlan, Selçuk Erez, Emre Kongar ve Üstün Akmen tarafından anlatıldı.
Doğan Hızlan’ın başka bir program dolayısıyla katılamadığı gecede, Haldun Taner ile ilgili mesajı okundu. Hızlan mesajında HaldunTaner’i “Gülünçle ince mizah arasındaki kıvamı bulan kişiydi.” diyerek tanımadı.
 
“HALDUN TANER EYLEMCİYDİ”
Hızlan’ın mesajının ardından söz alan Selçuk Erez, Haldur Taner’in eylemci kişiliğinden bahsetti. 1960 darbesinin olduğu sırada üniversitelerden profesörlerin atıldığını dile getiren Erez “Listede bir sürü hocanın ismi vardı. Babam, Haldun Taner’in de ismini görünce rahatladı ve şöyle dedi; ‘işte bunu yapmayacaklardı başlarına iş aldılar.’”
Taner’in ‘147’ler Derneği’nin kurucusu olduğunu belirten Sezer “Edebiyatçı kişiliğinin yanı sıra iyi bir eylemciydi. Gezi hadiselerinde genç aktivistler gibi “Devran dönecek AKP halka hesap verecek” deyip Recep Tayyip Erdoğan’ı kızdıran aktivistlerden değildi ama kendi zamanındaki Erdoğan’ları kızdıran aktivistlerdendi” diye konuştu.
Üstün Akmen, Haldun Taner’in toplumcu bir yazar olduğunu, eserleriyle toplumun sorunlarına dikkat çektiğini ifade ederken,  Emre Kongar da Taner’le ilgili anılarını anlatarak O’nun ulusalla evrenseli birleştiren bir sanatsal kişiliğe sahip olduğunu belirtti.
Levent Üzümcü’nün Haldun Taner’in “Konçinalar” öyküsünden okuduğu bölüm büyük beğeni toplarken, Üzümcü’nün ardından Serap Yağız, Taner Öngür ve Çiğdem Erken sahne aldı. Üçlü, Taner’in en önemli eserlerinden Keşanlı Ali Destanı’nından Sinekli Dağ’ı seslendirdi.
 
“MERTLİKTEN SÖVER İNSAN”
 Üç Ağalar eserinin de yorumlandığı gecede Keşanlı Ali Destanı’nın en sevilen bölümlerinden “Mertlik Belası” da Kıvanç Uğraşbul tarafından seslendirildi.
Haldun Taner’in en sevdiği ve beğendiği oyunculardan Gülriz Sururi “Şamama” videosu ardından Zilli Zarife’den “Biz Dünyaya Lazımız” şarkısı ile sahneye çıktı.
Orhan Alkaya’nın Haldun Taner’in bir kültür adamı olduğunu ve müziğe olan ilgisini belirtmesinden sonra, sahneye Cihat Aşkın ve Mehru Ensari çıktı. Keman ve piyano eşliğinde “Sarı Gelin” türküsünü seslendiren Aşkın ve Ensari büyük beğeni topladı.
Keşanlı Ali Destanı’ndan sonra Haldun Taner’in 1966 yılında kaleme aldığı  “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” oyunundan bir bölümü Ali Erdoğan sahneledi. Günümüz sorunlarına da ışık tutan oyun, salonu dolduran yüzlerce kişi tarafından büyük bir beğeni ile izlendi.
 
“HALDUN BEY BİZİ SİZE HEDİYE ETTİ”
Gecenin bir başka sürprizi ise uzun süredir aynı sahnede görülmeyen Zeki Alasya ve Metin Akpınar ikilisi oldu. Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun eşsiz ikilisi Zeki Alasya ve Metin Akpınar Türkiye’de kabare tiyatrosunun kurucusu, ilk yazarı, ilk uygulayıcısı Haldun Taner için sahneye çıktı. 
Kendilerine başarılarının sırrının sorulduğunu anlatan Zeki Alasya “Biz şans diyoruz. Haldun Taner gibi bir anıt adamla tiyatro yapıyorsanız başarınızın nedeni şans değil de nedir” dedi.
Muhsin Ertuğrul’un Haldun Taner için “Türk Tiyatrosu ne zaman tık nefes olsa Haldun Taner oksijen yetiştirir” sözlerini hatırlatan Metin Akpınar “Haldun bey bizi size hediye etti” dedi.

“BUGÜN YAZSA YASAKLANIR”
Haldun Taner’in mizahı, kişiliği ve eserleriyle örnek olduğunu anlatan ikiliden Metin Akpınar onun ileri görüşlülüğüyle ilgili espriler yaptı. Dönemin Kültür Bakanının heykellere peştamal giydirmeye çalıştığını anlatan Akpınar “Bugün kadavraya don giydiriyorlar” dedi. 
Devekuşu Kabaresi’nden anılarını anlatan Zeki Alasya şöyle devam etti: “Öylesine özlüyorum ki Haldun Taner’i… Yeniden bir arada olsak bir oyun yazsa biz de oynasak tahmin ediyorum dört ya da beş gün sonra yasaklanır” 
Haldun Taner’in eşi Demet Taner’in “Demokrasi” yazısından bir bölüm okuduğu gecede yazarın “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyunundan Selçuk Yöntem de bir bölüm okudu.
Gecenin sonunda tüm sanatçılar ve Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu sahneye çıkarak Haldun Taner için 100. Yıl pastasını kesti. 
Dakikalarca ayakta alkışlanan sanatçılar, Haldun Taner’i hep birlikte  selamladı.
 
BİR BÜYÜK YETENEK: HALDUN TANER
16 Mart 1915’te İstanbul’da doğan Haldun Taner’in ailesinin kökenleri Gürcü asıllı Tavdgiridzelere dayanır. Babası Ahmet Selahaddin, Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyesi ve İstanbul’un işgali sonrası mütareke yıllarında yazıları, dersleri ve nutuklarıyla ülkenin bağımsızlığını savunmuş bir aydındı. Beş yaşında iken babasını kaybetti. Annesiyle birlikte büyükbabasının konağında yaşadı.
Vatana hizmeti geçenlerin ve şehit olanların çocuklarına tanınan haktan yararlanarak parasız yatılı olarak girdiği Galatasaray Sultanisi‘ndeki orta öğrenimini 1935 yılında tamamladı. Mezuniyetinden sonra devlet tarafından Heidelberg Üniversitesi‘nde öğrenim görmek üzere Almanya’ya gönderildi. Siyasal Bilgiler alanındaki öğrenimini geçirdiği ağır tüberküloz nedeniyle 1938’de yarıda bıraktı ve yurda döndü. 1938-1942 yılları arasında Erenköy Sanatoryumunda tedavi gördü. Yüksek öğrenimini 1950’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Filolojisi Bölümü’nde tamamladı. 1950-54 yıllarında üniversitenin sanat tarihi kürsüsünde asistanlık yaptı.
Edebiyat yaşamına gençlik yıllarında yazdığı skeçlerle başladı. “Töhmet” adlı ilk öyküsü Yedigün dergisinde “Haldun Yağcıoğlu” takma ismiyle 1946’da yayınlandı. New York Herald Tribune Gazetesi’nin 1953’te İstanbul’da düzenlediği öykü yarışmasında “Şişhaneye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle birinci oldu. 1956’da Varlık Dergisi’nin araştırmasında yılın en beğenilen öykücüsü seçildi.
Asistanlığı sırasında yazdığı “Günün Adamı” oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrosu‘nda sahnelenmeden yasaklandı. Asistanlığı bırakıp Viyana’ya tiyatro bilimi eğitimi için gitti. 1955-1957’de Max Reinhardt Tiyatro Akademisi’nde öğrenim gördü. Viyana’daki bazı tiyatrolarda reji asistanı olarak çalıştı. 1957’de tekrar Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde edebiyat ve sanat tarihi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tiyatro tarihi okuttu. Bir yandan da Tercüman Gazetesi’nde (1952-1960) köşe yazıları yazmayı ve oyun yazarlığını sürdürdü.

ARŞİV