“Gerçek sanatçı yerelden evrensele ulaşabilen kişidir”

Ressam Timuçin Akyürek, “Resim yapmak doğuştan gelen bir yetenek değildir, iyi resim yapmak doğuştan gelen bir yetenektir. Dolayısıyla herkes resim yapabilir” diyor

04 Haziran 2021 - 00:24

Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim-iş Öğretmenliği doktora programını tamamlayan Kadıköylü ressam Timuçin Akyürek, Sanatsal Anatomi ve yağlıboya çalışmaları hakkında gazetemize konuştu. Akyürek, “Eserlerimde klasikten ve tarihten kopmadan çağdaş bir eser sunmanın kaygısını taşımaktayım” diyor.

“ASLINDA ARKEOLOG OLMAK İSTİYORDUM”

Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim-iş Öğretmenliği Doktora Programını tamamlayan Kadıköylü Ressam Timuçin Akyürek, çizime başlama serüvenini şöyle anlatıyor: “Çizime çok erken yaşlarda başladım. 6-7 yaşımdan itibaren annem yeteneğimi gördü ve beni daha çok teşvik edici resimler çizmeme vesile oldu. Bu yeteneğimin babamdan geçtiğini, onunda kitap okurken ara sıra karakalem yaptığını söylerdi. Üniversiteye kadar resim çizmek benim için bir hobi oldu, asla profesyonel bir ressam veya resim öğretmeni olmak gibi bir emelim yoktu. Aslında arkeolog olmak istiyordum fakat hayat beni asıl yeteneğim olan resme yönlendirdi. Zaten asla kopmadığım bir uğraş, şimdi profesyonel bir amaca hizmet etmeliydi. Bu şekilde süreç içinde bir karar verdim ve kendi isteğimle resim okumayı seçtim.”

Bir ressamın iyi bir sanatçı olabilmesi için çok çizim yapması ve çok farklı konularda çizimler yapması gerektiğini belirten Akyürek, “Ankara’da sürekli parklara giderek kalabalık ortamlarda oturan insanları, ara sokaklardaki eski evleri çizerdim. Doğada bu şekilde çalışmak sizi gerçek anlamda çok fazla geliştiriyor. Sadece atölyeye bağlı kalmadan, hocamızın direktifleri ile doğaya, dış mekâna, yaşama karışarak oralarda da çizimler yaptım. Atölyede perspektifin sadece mantığını anlarsınız ama bu yapabiliyor olmak demek değildir, onun için sokağa çıkmalısınız” diyor.

“İNSAN HER ZAMAN MERKEZİMDE YER ALDI”

Kendisinin sıkça çalışmalar yaptığı sanatsal anatomi hakkında bilgiler paylaşan Akyürek, “Sanatsal anatomi plastik sanatlarda, insan vücudunun dış hatlarını oluşturan formun yapısını, bu yapının birbiri ile olan ilişkisini, kendi içindeki oran-orantılarını, perspektifi de katarak estetik bir dille incelenmesi ve görsel ifadeye dönüştürülmesidir. Sanatsal anatomiyi tıp anatomisinden ayıran temel unsur, anatominin insan vücudunun hem dış hem de iç organlarını da katarak tamamen bilimsel amaçlı incelenmesidir ama sanatsal anatomide kaygı, insan vücudunu estetik bir dille ifade edebilmektir. Birinden bilimsel birinde sanatsal bir kaygı mevcuttur ancak ikisinin de yardım aldığı temel nokta bilimdir. Bu sebeple anatomi olmadan ne tıp bilimi ne de sanatsal artistik anatomi olamaz. Sanatsal anatomi, insan bedeninin sanatçının elinde bilimin ve estetiğin bir arada sanatsal kaygılarla yorumlanmış halidir” ddedi.

Akyürek, “ Sanatsal kariyerimde insan her zaman merkezimde yer aldı. Doktora çalışmamı insan bedenini daha iyi öğrenmek ve keşfetmek için artistik anatomi konusunda yaptım. Açıkçası bu uzun süreçler boyunca pek çok farklı şey çiziyor olmama rağmen insan bedeni çizmek beni daha çok tatmin etmişti. İşinizde iyi bir sanatçı olmak istiyorsanız çok iyi anatomi bilginizin olması gerekiyor. Tavsiyem, bu alanda çalışma yapmak isteyen kişilerin bolca hem eski ustaları incelemeleri hem de kaliteli hazırlanmış anatomi kitaplarındaki veya yabancı internet sitelerindeki uzmanlarca hazırlanmış görsellerinden bol bol çizim yapmalarıdır. Özellikle güzel sanatlara hazırlanan, kurs döneminde ve okulu kazandıktan sonraki dönemde de öğrencilerin en çok zorlandığı şey insan çizimidir. Maalesef ülkemizdeki akademik eğitimde artistik anatomi eğitimi yok. Bu alanda uzman hocalar yok, bu işin ne tarihçesi ne de uygulaması ders olarak okutulmuyor. Bu eksiklik Türkiye’deki sanatın ve sanat eğitiminin kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir” diye konuştu.

“HERKES RESİM YAPABİLİR”

Yağlıboya çalışmalarında tarihselliğin ön planda olduğunu vurgulayan Akyürek, “Tarihsel, felsefi, bilimsel temeli olmayan hiçbir şey sanat yapıtına dönüşemez. Çok zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Anadolu gibi binlerce yıllık, yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış kadim topraklardayız. Ülkemizin kültürel zenginliği, tarihi altyapısı ve bağları hala çok kuvvetli. Eğer kendimiz olmak, özgünleşmek istiyorsak biraz buralara yüzümüzü dönmemiz gerekiyor. Gerçek sanatçı yerelden evrensele ulaşabilen kişidir ve onun eseri de dünya eseri olur. Eserlerimde klasikten ve tarihten kopmadan çağdaş bir eser sunmanın kaygısını taşımaktayım. Üzerinde çalıştığım bir başka konu ise yağlıboya ve desen olarak anatomi unsurları barındıran konulardır. Örneğin soykırım, ölü bedenler, çürüyen cesetler veya asılmış kasap et gibi” diyor ve şöyle devam ediyor: “Yağlıboya hakkında şunu söyleyebilirim, teknik olarak hala en zor malzemedir. Yağlıboya yapacaklara tavsiyem çok sabırlı olmaları gerektiğidir. Çünkü zor bir tekniktir ve sanatsal beceriye kavuşmak için dört beş sene profesyonel bir şekilde yağlıboya resimler yapmaları gerekiyor. Sanatçı olmak için iki şey önemlidir. Birincisi tekniğinizde kendinizi geliştirmiş olmanız diğeri de yaratıcılık yeteneğinizin olmasıdır. İşte bu teknik geliştirme biraz zaman alır. Yoksa herkes resim yapabilir, herkes yağlıboya yapabilir ama bunu nasıl yaptınız, ne kadar iyi yaptınız da çok önemlidir. Yağlıboya tekniğini öğrenmek için malzemeleri çok iyi tanımak, kaliteli malzeme kullanmak işin kalitesini etkileyen çok önemli faktörlerdir. Yağlıboyada boya geç kuruduğu ve kimi renkleri kapatmak zor olduğu için renk bilgisini de iyi bilmek gerekiyor” dedi.

“Resim yapmak doğuştan gelen bir yetenek değildir” diyen Akyürek, “İyi resim yapmak doğuştan gelen bir yetenektir. Dolayısıyla herkes resim yapabilir, herkesin bir seviyesi vardır. Ama iyi resim yapanlar hemen diğerlerinden ayrılır. Onlar eğer iyi işlenirse ilerde sanatçı olabilirler. Ülkemizdeki herkes resim yapamaz, herkes müzik aleti çalamaz, herkes şarkı söyleyemez gibi çok yanlış bir algı var. Böyle düşünmemizin sebebi tamamen yanlış eğitim politikaları ve yetersiz eğitimcilerden kaynaklıdır. Mağara ve buzul dönemlerinde insanlar gördüklerini taşa, tahtaya, deriye çok iyi çizebiliyordu. Sizce bu insanlar bilimsel metodik bir resim eğitimi mi aldılar? Bu sebeple resim yapabilmek insanın doğuştan kazandığı ancak bunun ortaya çıkması ve geliştirilmesi için belli etkinliklerin yapılmasının şart olduğu bir durumdur” dedi.


ARŞİV