Emek mücadelesini anlatan kitaplar

1 Mayıs vesilesiyle, emek mücadelesini ve adalet arayışını konu alan kitaplardan bir derleme hazırladık

02 Mayıs 2025 - 14:13
  • Şikago Mezbahaları

Upton Sinclair’in kaleme aldığı Şikago Mezbahaları, Amerikan rüyasının kan, ter ve kokuşmuşlukla yoğrulmuş yüzünü anlatıyor. 1906 yılında yayımlandığında ABD’yi sarsan bu roman, sadece edebiyat değil, siyaset tarihine de damga vurdu. Upton Sinclair’in Şikago Mezbahaları dönemin et endüstrisinde çalışan göçmen işçilerin yaşadığı ağır sömürüyü, hijyen dışı üretim koşullarını ve sistematik yoksulluğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Başkarakter Jurgis Rudkus, ailesiyle birlikte daha iyi bir yaşam umuduyla Amerika’ya göç eder. Ancak onu karşılayan şey özgürlük değil, et kokan fabrikalarda sabahın köründe başlayıp geceye uzanan kölece bir çalışma düzenidir.

Şikago Mezbahaları, sadece işçi sınıfının sömürüsünü değil, aynı zamanda sistemin insanı nasıl sindirdiğini, umudu nasıl erittiğini anlatan sarsıcı kitaplardan biri.

Yayınevi: Sel Yayınları

  • İnce Memed

Türk edebiyatının başyapıtlarından biri olan İnce Memed, yalnızca bir eşkıya hikâyesi değil, yoksulluk ve adaletsizliğe karşı verilen bir halk isyanının destansı anlatısıdır. Yaşar Kemal, Çukurovalı köylünün kaderini belirleyen toprak ağalığı sistemini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, İnce Memed karakteri üzerinden ezilen halkın hayal ettiği adaletin ve özgürlüğün simgesi bir kahraman yaratır.

Roman, zalim Abdi Ağa’nın köy halkı üzerindeki baskısı ve sömürüsüyle başlar. Bu baskıya isyan eden, daha çocuk yaştayken dağlara çıkan Memed olur. Ancak İnce Memed’in hikâyesi, klasik anlamda bir “dağa çıkma” veya intikam öyküsü değildir. Memed zamanla halkın vicdanı olur. Sadece kendi öfkesini değil, tüm bir köyün, hatta bölgenin öfkesini sırtlanır. Ve mücadelesi bireysel olmaktan çıkar, bir isyana dönüşür.

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

  • Ameleden İşçiye

Erken Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde emek tarihine ışık tutan bu kapsamlı çalışma, işçi sınıfının oluşum sürecini anlamak isteyen herkes için temel kaynaklar arasında yer alıyor. Ahmet Makal, Ameleden İşçiye adlı kitabında yalnızca tarihî olayları kronolojik biçimde sıralamakla kalmıyor, emeğin toplumsal, siyasal ve hukuki boyutlarını da derinlemesine inceliyor.

Kitap, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde “amele” olarak adlandırılan emek gücünün, nasıl “işçi” kimliği kazandığını ve bu kimliğin nasıl şekillendiğini detaylı bir biçimde ele alıyor.

1920’li ve 1930’lu yıllarda devletin sanayileşme politikaları, sendikal faaliyetler, grevler, iş kanunları ve işçi sınıfının örgütlenme çabaları dönemin belgeleriyle birlikte inceleniyor.

Yayınevi: İletişim Yayınları

  • Tünel

Bernhard Kellermann’ın Tünel adlı romanı, yirminci yüzyıl başında, insanın teknolojiyle ve sanayileşmeyle karşı karşıya kaldığı moral ve psikolojik savaşları etkileyici bir şekilde işler. Devasa bir tünel inşaatının okyanusu aşmaya çalışan dehlizleri arasından, dönemin acımasız toplumsal gerçekliği, işçilerin ölümcül çalışma koşulları ve halkın üç kuruşuna göz diken sermayenin durdurulamaz kâr güdüsü de bütün çıplaklığıyla resmediliyor.

Kapitalist sistemin işçileri nasıl bir makine parçasına dönüştürdüğünü de gözler önüne seren kitap 25 dile çevrildi ve dört kez sinemaya uyarlandı. Kimi eleştirmenlerin bilim kurgu ve fantastik edebiyata dâhil ettiği, kimilerinin zorlu çalışma koşullarını ve kapitalizm eleştirisini öne çıkardığı için toplumcu gerçekçi boyutuyla değerlendirdiği roman yirminci yüzyılın ilk yarısının en başarılı kitaplarından biri olarak kabul ediliyor.

Yayınevi: Yordam Kitap

Çulluk

Mahmut Yesari romanı Münevver ile Murat Çavuş arasında yaşanan bir aşk öyküsü gibi görünse de edebiyat tarihimizde ilk işçi romanı sayılır. Üstelik sadece erkeklerin üzerine kurulu da değildir. Romanın ana karakterlerinden Münevver, Cibali Tütün Fabrikası’nda çalışan genç bir kadın işçidir. Onunla aynı fabrikada çalışan Murat Münevver’e âşık olur ve bu aşk, roman boyunca sınıf, ahlak ve geçim baskılarıyla şekillenen dramatik bir serüvene dönüşür.

Çulluk 1930’ların İstanbul’unda kadın işçilerin yaşadığı sömürü, yoksulluk ve çaresizliğe dair de çok çarpıcı bir belgedir. Münevver’in hayatı, sadece kendisinin değil, dönemin tüm emekçi kadınlarının sessiz mücadelesini temsil eder. Yesari, sade ama derinlikli anlatımıyla işçi sınıfının gündelik hayatını, kadın emeğini ve dönemin sosyal dokusunu etkileyici bir şekilde yansıtır.

Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi

 

 


ARŞİV